 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi
E: 1975/4684
K: 1975/4790
T: 04.12.1975
DAVA : Taraflar arasındaki davanın Ankara Asliye 7. Hukuk Hakimliğince görülerek mahekeme ilamında belirtilen gerekçelerre binaen verilen 11.2.1975 tarih ve 521/33 sayılı hükmün durşumalı olarak temyizen tetkiki davalı avukatı tarafından istenmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı Atilla ve ortakları Arı Kollektif Şirketi 15.5.1971 tarihli sözleşme ile davalı Sosyal Sigortalar Kurumuna ait Adana'da yapılacak 1521 adet işçi evinin inşaasını götürü pazarlık usulu ile 75 milyon liraya anahtar teslim taahhüt etmiştir.
Anılan sözleşme doğrultusunda işe başlayan davaca, Ağustos 1970 de gerçekleşen devalüasyon nedeniyle işçi ve malzeme fiyatlarında tahmin edilemiyecek oranda husule gelen artışlar yüzünden maliyetin yükseldiğini, 13 milyon zarara uğradığını açıklayarak bu tutardan şimdilik (283.452.76) liranın ve projede belli edilen derinlikten fazla temel kazısı yapmağa zorlayan davalı kurumun sebebiyet verdiği (2. 160,24 lira zararın tahsili ve sözleşmenin feshini dava etmiştir.
Mahkemece yargılama sırasında alınan 20.9.1974 tarihli bilirkişi raporuna dayanarak davacı şirketin isteğini hüküm altına almış bulunmaktadır.
1 - Dava konusu uyuşmazlıkk eser sözleşmesi uygulanmasından doğmuştur. Taraflara karşılık hak ve borçlar yükleyen böyle bir akdin ortaya çıkardığı uyuşmazlıkların çözümünde uyulması ve gözönünde bulundurulması gereken bazı önemli kurallar vardır. Bunların ilki ihtilafın çözümünde kullanılacak hükümler önce akitde aranmalıdır. Tarafların birbirine uygun düşer aynı istikametdeki serbest iradelerini ürünü sayılan sözleşmedeki ilkelere ve onların doğurduğu hukuki sonuçlra, akti yapanları bağlayıcı nitelikte olup bunlardan vazgeçilmesi mümkün değildir. MMukavelede çekişmeni halline yarayacak bir kural mevcut olmaması halinde ise Borçlar Kanununun genel veya sözleşme türüne uygun özel bölümdeki hükümlere başvurma zorunluğu ortaya çıkar. Bundan başka diğer bir prensip de genel olarak sözleşmedeki bir hükmün değiştirilmesi veya sözleşmenin bozulması, akdin kurulmasında olduğu gibi yine karşılıklı istek ve iradelerin birleşmesiyle mümkündür.
Yukarda kısaca özetlenen prensiplerin ışığı altında maddi olaylar incelenirse görülür ki, dava konusu sözleşmede kararlaştırılan birim fiatların istek doğrultusunda artırıldığına ve ilgili hükümlerin bu suretle değiştirildiğine dair iş sahibi ile davacı yüklenici arasında yeni bir anlaşma yapılmamıştr. Tersine mukavelenin 10. maddesinde (Teklif mektubunun verilmesinden sonra yeniden vergi, resim ve harç konması veya vergi, resim ve harç nisbetleri artması, malzeme fiyatlarının yükselmesi, taşıt ve işçi ücretlerinin artması gibi sebeplerle müteahhit fiyat farkı ve benzeri adlarla fazla para ödenmesini isteyemiyeceği) belirtilmiştir. Açıklanan maddi hükmüne uymakla yükümlü olan davaca da yüklendiği inşaatı götürü pazarlıkda kararlaştırılan bedelle yapmağa mecburdur. Yapılacak şey tahmin edilen miktardan fazla çalışma ve masrafı gerektirse bile, bedelin artırılmasını isteyemez.
2 - Öte yandan davanı temelli devalüasyona dayandırmakta bu nedenle iş sahibinden fiyat farkı istenmektedir. Tacir olan davacı şirketin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmis, aksi takdirde doğacak sonuçlara katlanması lazımdır. Devalüasyon 1960 Ağustosunda gerçekleşmiş, her çeşit işcilik, malzeme ve mamul fişyatların etkisi altına almıştır. Bu iktisadi gidiş ve piyasa şartları davacının taahhüdündeki işe de tesir edeceği kuşkuya yer vermiyecek kadar açıktır. Hal böyle iken davacı devalüasyondan sonra 15.5.1971 gününde sözleşme yapmış olduğuna göre olayda Borçlar Kanununun 365. maddesinin 2. fıkrasında yazılı şartlarda taahhuk etmediğinden dolayı davacı bir fiyat farkı isteyemez.
3 - Mukavelenin eklerinden sayılan bina inşaatlarına ait yapım teknik şartnamesinni ikinci maddesinde aynen (tasdikli mimari projenin tahakkuku için gereken her türlü tesviye temel sütü bodrum ve temel hafriyatının, zemin toprak küskülük veya kaya gibi hangi kılasda olursu olsun, ufki ve meyilli veya kademeli hangi şekilde bulunursa bulunsun her genişlikte, her derinlikte kazı götürü fiyata dahildir) denilmektedir. Bu durumda davalı kurumun projedebelli edilen genişlikten ve derinlikten ayrı, temelleri daha geniş ve derin kazdırması, götürü fiyata dahil olacağından davacı müteahidin bu işler için de ek bir fiyat talebine hakkı olmadığı açıktır.
SONUÇ : Yukarda açıklanan sebeplerden dolayı mahalli mahkeme kararının BOZULMASINA, 1000 lira murafaa vekalet ücretinin davacı şirketten alınarak davalı kuruma verilmesine, ödediği peşin harcının istek halinde davalıya idasine, 4.12.1975 gününde oybirliği ile karar verildi.