 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi
E: 1975/2615
K: 1975/2626
T: 15.05.1975
DAVA : Taraflar arasındaki davanın Kocaeli Asliye 3. Hukuk Hakimliğince görülerek mahkeme ilamında belirtilen gerekçelere binaen verilen 11.2.1975 gün ve 823-42 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacı avukatı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : 1 - Davacı vekili, kendisine ait aracı sürdüğü sırada davalının kusurlu hareketi sonucu davacıya çarpıp yaralanmasına neden olduğunu, açılan ceza davasının Af Yasası uyarınca ortadan kaldırıldığını ileri sürerek 15.000 maddi ve 10.000 lira manevi tazminatın ödetilmesini istemiştir. Yerel mahkeme ise, savunmayı benimseyip olayda 2 yıllık zamanaşımının dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
2 - Oysa, davalı hakkında TCK. md. 459/2 uyarınca bu olay nedeniyle kamu davası açılmış, ne var ki, 1803 sayılı Af Yasasına dayanılarak, kamu davası 28.5.1974 günlü kararla ortadan kaldırılmıştır. Dava dilekçesinde açıkca, davalının haksız eylem işlediği de ileri sürülmüş, ceza davasının Af Yasası uyarınca ortadan kaldırıldığı belirtilmiştir. Durum böyle olunca, davacının haksız eylemden doğan sorumluluğa da dayandığının kabulü gerekir. Dava konusu olayda, davalı, işleten (araç sahibi) niteliğiyle 6085 sayılı yasanın 50. maddesine göre sorumlu bulunduğu gibi, haksız eylem nedeniyle de sorumludur. (BK. md. 41). Zarara uğrayan davacı, anılan yasalardaki sorumluluğu öngören hükümlerin her ikisine ya da bunlardan yalnızca birisine dayanabilir. Öyle ki, iki istem birtek alacaklıya ait ve aynı borçlu karşısında varolabilir ki, böyle bir durumda yarışan haklardan (hakların telahukundan) sözedebilir. 6085 sayılı yasanın 50. maddesindeki sorumluluk, tehlike (kusursuz) sorumluluğu olup BK. md. 41 ise kusura dayanan sorumluluğu düzenlemiştir. İşte davacı gerek kusursuz ve gerekse kusur sorumluluğuna ya da bunlardan birine dayanarak dava açabilir. Değişik bir söyleyişle yarışan haklar birbirinden bağımsız olup birlikte ya da ayrı ayrı kullanılabilir. Bu haklardan hangisinin kullanıldığı, ileri sürülen olaylardan anlaşılır. Dava dilekçesinde haksız eylemden doğan sorumluluğa da dayanıldığı çok belirgindir. Bu duruma göre, olayda zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği, BK. md. 60/II uyarınca belirlenmelidir.
Davalının işlediği hukuka aykırı eylem, TCK. md. 459/II anlamında bir suçtur. Öyleyse olayda, daha uzun süreli ceza zamanaşımının uygulanması gerekir ki bu süre de 5 yıldır. Ne var ki, suç niteliğini taşıyan haksız eylemler, af yasaları uyarınca, bu niteliklerini yitirmiş olurlar ve bu durumda, BK. md. 60/I'e göre, tazminat davasında 1 yıllık zamanaşımının uygulanması gerekir. Burada, 1 yıllık sürenin işlemeye başladığını günün saptanması önem kazanır. Eğer ceza davası görülmekle iken af yasası çıkar ve dava bu nedenle ortadan kaldırılmış olursa, hukuk mahkemesinde tazminat davası ceza davasının af yasası ile ortadan kaldırıldığına ilişkin ceza mahkemesinin kararının kesinleştiği günden başlıyarak 1 yıl içinde açılmalıdır. Davalı hakkındaki Kocaeli Asliye Ceza Mahkemesinde yürütülmekte olan kamu davası 1803 sayılı Af Yasası uyarınca 28.5.1974 gününde açılmış olup buna göre bir yıllık süre gerçekleşmemiştir.
Yerel mahkemece, bütün bu yönler gözönünde tutulmadan, 2 yıllık zamanaşımı dolduğundan sözedilerek davanın reddine karar verilmiş olması, bozmayı gerektirir. Yapılacak iş, davanın esasına girişilerek varılacak uygun sonuç çevresinde bir karar vermekten ibarettir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, hükmün,2 numaralı bent uyarınca davacı yararına BOZULMASINA, 15.5.1975 gününde oybirliğiyle karar verildi.