 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi
E: 1975/2544
K: 1975/2866
T: 04.06.1975
DAVA : Taraflar arasındaki davanın (Yalova Asliye hukuk hakimliği)nce görülerek mahkeme ilamında belirtilen gerekçelere binaen verilen 30.1.1975 tarih ve 10/16 sayılı hüküm temyizen tetkiki taraflar vekilllerince istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : 1 - Davacı vekili (Ü) ile davacı arasında sözlü olarak kurulan anlaşmaya göre Bağlarbaşı Bayır Sokak 27 numaralı evi yıkıp yerine 30.000 lira değerinde bir ev yapıldığını ileri sürerek 30.000 liranın ödetilmesini istemiştir. Davalı vekili ise taraflar arasında böyle bir anlaşma olmadığını savunmuştur. Yerel mahkemece davacının iyi inançlı zilyed bulunduğu yararlı ve zorunlu giderleri MK.m. 907'e dayanarak isteyebileceği gerekçesi ile sonuçta 16127.28 liranın ödetilmesine karar verilmiştir.
2 - Dava dilekçesinde açıkca (Ü) ile davacı arasında yapılan sözleşme uyarınca 27 numaralı evin yıkılıp 30.000 lira değerinde bir ev meydana getirildiği iddiasına yer verilmiştir. Öyleyse, BK.m.355 ve ardından gelen hükümlerle düzenlenen eser (istisna) sözleşmesi ilişkisine dayanılarak davacının istemde bulunduğunun kabulü gerekir. Yerel mahkemenin bu iddiayı bir yana bırakarak zilyedin sorumluluğu ve hakların düzenliyen hükümler kapsamında olan MK.m.907 açısından anlaşmazılığı çözmesi doğru değildir.
Davacı açıkca eser sözleşmesine dayandığına göre böyle bir sözleşmenin varlığını ve koşullarını ispat etmesi gerekir. (MK.m.6) Öyleki davacı eser sözleşmesini ve eser karşılığının (ücretin) götürü olarak belirlendiğini alacağın tutarına göre usulün 288. maddesinde yer alan kural uyarınca yazılı kanıtla ispat etmekle ödevlidir. Davacı yazılı kanıt vermediğinden iddianın kural olarak tanık sözleriyle ispatı olanağı yoktur. Üstelik dava konusu olayda 18.3.1959 gün 21/28 sayılı inançları birleştirme kararının gereklerine de uyulmamıştır. Ne var ki usulün 293/4. maddesinde belirtilen "halin icabını ve iki tarafın vaziyetlerine nazaran senede raptı muteamil olmayan muamele için tanık dinlenebilir.
Bu durumda göre mahkemece yapılacak az önce anılan yasa hükmü açısından bilirkişi dinlemek işin yerine getirildiğini yöredeki geleneği tesbit etmek ve böylece olayda senet alınmaması doğrultusunda bir gelenek varsa tanık dinlenebileceğinin kabulü ile dinletilen tanık sözleri taraflar arasında eser sözleşmesi ilişkisinin kurulmuş olup olmadığı ve de ücretinin götürü olarak mı belirlendiği yönlerinden takdir ve değerlendirilmek (BK.m.365) yalnızca eser sözleşmesinin varlığı kabul edilmekle birlikte iş tutarının kapsamı ispatsız kaldığı sonucuna varılırsa davalı vekilinin 6.8.1974 günlü dilekçesinde "yapılan eklentilerin bir oda bir holden ibarettir. yolundaki açıklaması uyarınca davacının isteyebileceği ücret tutarını bilirkişiye tesbit ettirmek (BK.m.366) ve eğer davacı eser sözleşmesi ile yaptığı işin tutar ve kapsamını ispat etmiş olupta eser ücretinin götürü usulle belirlendiğini ispatsız bırakırsa bu durumda da "Evvelce kararlaştırılmamış veya takribi bir surette kararlaştırılmış olan bedel yapılan şeyin kıymetine ve müteahhidin masrafına göre tayin edilir" hükümün taşıyan BK.m.366 gereğince bilirkişi eliyle eser ücretini belirlemek ve varılacak uygun sonuç çevresinde bir karar ücretini belirleme ve varılacak uygun sonuç çevresinde bir karar vermek yoluyla taraflar arasındaki anlaşmazlığı çözmekten ibarettir.
Yerel mahkemenin bütün bu yönler gözönünde bulundurmadan hüküm vermesi bozmayı gerektirir.
3 - Kabulü göre de "MK.907'nin son fıkrasındaki zilyedin elde ettiği semereler tabirinden maksud tabii ve hukuki semereler olup semere mefhumuna girmeyen bir şeye iyi niyetle zilyet bulunanın onu kullanma ile faydalanmasının değerlendirilecek karşılığa şamil olamıyacağına ve bu itibarla yapmış olduğu zaruri ve faydalı sarfiyatından mahsup edilemiyeceğine" ilişkin 1.3.1950 gün 11/2 sayılı ilanları birleştirme kararının buyruğuna uyulmuyarak yerel mahkemece "davacının binada oturmak suretiyle faydalandığı miktardır" indirilnmesine karar verilmesi de doğru değildir.
SONUÇ : Yukarda belirtilen nedenlerle hükümün taraflar yararına BOZULMASINA, istek olursa temyiz peşin harcının kendilerine iadesine 4.6.1975 gününde oybirliğiyle karar verildi.