 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
E: 1975/4974
K: 1976/101
T: 14.01.1976
DAVA : Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 24.4.1968 gününde verilen dilekçe ile Aralık 1950 tarih 16 no'lu tapulu taşınmazlarına davalıların elatmalarının önlenmesi istenmesi üzerine bozmaya uyularak yapılan muhakeme sırasında dava konusu yer kadastro görmüş ve 8 sayılı parsel davacılar adına, 48 sayılı parselde davalılar adına tahdit edilmiş olup mahkemece bu tahdit ve tesbit uygun görülerek davalıların 8 sayılı parsele müdahalesinin önlenmesine dair verilen 3.7.1975 günlü hüküm Yargıtayca, incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Davacılar, iskanen kendilerine verilen tapulu taşınmaza davalıların müdahalesinin önlenmesini istemiş, davalılar da dava konusu yerin kendi tapuları kapsamında olduğunu savunmuşlardır. Davanın kabulüne dair önceki karar Yargıtay Yüksek 1. H.D. nin 21.10.1971 günlü ilamiyle (...kadim tapu sahibinin nizalı yer üzerindeki tasarrufu devam ettiğine göre davanın reddi gerekli iken) denilerek bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyulmuş ve fakat dava konusu yerde kadastro faaliyetinin başlaması nedenile dosya Kadastro Mahkemesine devrolunmuştur. Bu mahkemece de 8 sayılı parselin davacılar adına tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Kadastro mahkemesinin görevi, taşınmazların mülkiyet ve geometrik şekli üzerindeki anlaşmazlıkları çözümlemektir. Davalılar, dayandıkları tapunun 1/3 payına maliktir. Diğer 2/3 pay veya bu paya tekabül eden yerin malikini de Kadastro Mahkemesi belli etmek mevkiindedir. davalıların bu 2/3 pay üzerinde herhangi bir hakkı bulunmamasına rağmen taşınmazın tamamının onlar adına tescili düşünülemez. Mütegayyip eşhastan olduğu komisyon kararında belirtilen Hasdanos ve Zermara'ya ait bu 2/3 pay yasa gereğince devlete kalmış bulundujğundan zilyetlik yolu ile iktisap olanağı da yoktur. Komisyon kararında açıklandığı üzere 2/3 paya olunmuş ve Aralık 1950 tarih 16 numarada davacılar adına tapuya bağlanmıştır. Böylece 2/3 pay maliki belirlenmiştir. Kadastro Mahkemesi de komisyonunun kararını uygun görmüş ve davacıların mülkiyet hakkını tesbit etmiştir.
Şu açıklamadan anlaşıldığı üzere, başlangıçta, müdahalenin önlenmesi şeklinde açılan dava kadastro mahkemesine intikal ettikten sonra mülkiyetin tesbitine dönüşmüştür. Diğer bir deyimle, davanın mahiyeti değişmiştir. Hernekadar Yargıtay bozmasına uyulduktan sonra o yolda işlem yapmak veya karar vermek gerekirse de ve lehine bozulan taraf için usulen kazanılmış hak doğarsa da; bazı hallerde mahkeme, kesin bozmaya rağmen başka türlü karar verebilir. Örneğin; Ferağat, kabul, tarafların iddia ve savunmalarını değiştirmeleri ve diğer tarafın buna açık veya zımni muvafakatı halinde mahkemenin, bozmaya uygun şekilde vermeyi düşündüğü hükümden başka bir hüküm vermesi mümkündür. Olayımızda, davanın mahiyeti değişmiş ve bu değişiklik 2613 sayılı yasa uygulamasından doğmuştur. O halde, genel mahkemedeki müdahalenin men'i davasında usulen kazanılmış hakka dayanılarak kadastro davasının reddi istenemez. Mahkeme kararı bu itibarla doğru olup buna karşı ileri sürülen itirazlar yerinde görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalıların yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddile hükmün ONANMASINA, 14.1.1976 gününde oybirliğiyle karar verildi.