 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
E: 1975/33
K: 1975/754
T: 05.02.1975
DAVA : Davacı vekili tarafından davalı aleyhine 15.3.1956 gününde verilen dilekçe ile kadastroca 17, 18 parsel numarası verilen taşınmazların zilyetliğe dayanarak müvekkili adına tescili isteği ile açılan dava sırasında (A.H) nin tapu kaydına, (M) ziyteliği, ahizkne İbra Kanununa dayanarak bu taşınmazların kendi adlarına tescilini istemiş olup yapılan muhakeme sonunda; bu isteklerin reddiyle taşınmazların vakfı adına tesciline dair verilen 16.9.1974 günlü hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili ile (A.H.) vekili ve hazine vekili tarafından istenilmekle dosya ve içinde bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Dava konusu taşınmazlardan 17 sayılı parselin Mart 1336 tarih 22 ve 18 sayılı parselin de Temmuz 1338 tarih 73 nolu tapu kayıtları kapsamında kaldığı, bu yerlerin Haremeyni Şerifeyn Cibayeti Bali Ağa vakfından icareli olduğu ve (K) veledi (S) adına kayıtlı bulunduğu; müdahil (A.H.) nin dayandığı kaydın (O) kızı, (K) eşi (N) den intikal edip dava konusu parsellere şümulu bulunmadıı bilirkişi raporlarında gereçeleri gösterilmek suretiye açıkça belirtilmiş, bu konuda ileri sürülen itirazlar ek raporlarda cevaplandırılmıştır.
Nüfustan alınan 19.9.1968 gün ve 5343 sayılı karşılık yazıda (K) veledi (S)nin 25.4.1935 gün ve 2401 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşlığından iskat edildiği, iskattan evvel ve sonra sağ olduğu bildirilmiştir. Kayıt malikinin bu durumu itibariyle dava konusu parseller zilyetlikte iktisap olunamaz.
Ayrıca, bu yerler hakkında 4.7.1947 tarihinde vaz'iyet kararı alınmış olup idari nitelikteki bu karar ancak idari yoldan kaldırılabilir. Vaz'iyet kararının davadan evvel veya sonra alınmış olması bu kuralı ve sonucu değiştirmez.
Taşınmazları çok eski tarihlere giden kendi kayıtlarında vasfı icareli vakıf olarak gösterildiğine ve bu husus bilirkişi raporlarında açık ve kesin şekilde belirtildiğine göre ayrıca vakfiye aramağa gerek yoktur. Dava tarihi itibariyle taşınmazın bu vasfı da kalkmış değlidir. Kaldı ki, tapuda kayıtlı taşınmazı zilyedlikle iktisap iddiasında bulunan kişinin hakkı ile kayıt malikinin hakkı çatışma halinde olacağından yasaların ancak yaden mutasarrıf olanlara tanıdığı hakkı zilyed, gerek kendi lehine, gerek kayıt maliki lehine kulanamaz. Buna dayanarak bir istek ileri süremez, bir iddia ve savunmada bulunamaz. Diğer taraftan 17, 18 sayılı parseler bakımından (A.H.) nin bayiileriyle kendi arasında görülen 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1962/813 sayıl tahliye davasına dayanan davacının, bu dava sonunda verilen karrar taşınmazların kendisine ait değil vakfa aidiyetinin kabul edildiğini de gözden uzak tutması gerekir. Davanın devam süresi, geçirdiği safhalar ve vekillerinin geçen emekleri gözönünde tutularak tarife uyarınca ve tarifede yazılı oranlar dahilinde vekalet ücretinin takdiride hakime aittir.
(N) ve arkadaşları tarafından düzenlenen raporda belirtilen gerekçelere ve dosya kapsamına göre dava konusu taşınmazlar üzerinde ibra yolu ile hazinenin bir hakkının varlığından sözedilmez. Hazine lehine bir hüküm tesis edilmediği cihetle hazine lehine vekkalet ücreti takdir edilmemesinde bir usulsüzlük görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, mümeyyizlerin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 1.000 lira duruşma vekalet ücretinin duruşmalı temyiz isteğinde bulunan davacılarla (A. H)'dan alınarak davalı Vakıflar İdaresine verilmesine 5.2.1975 gününde oybirliğiyle karar verildi.