 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1975/1212
K: 1976/1049
T: 16.02.1976
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine ilişkin olarak verilen hükmün davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu :
KARAR : Davacı, 3. kişi durumundaki taşaron R. Erdem'in davalı olan karayollarına yaptığı işe karşılık tahakkuk etmiş ve edecek istihkakların tümünü, 17.4.1970 ve 8.6.1970 günlü noter senetleriyle kendisine temlik ettiğini, buna rağmen davalı idarenin ancak 5 bin lira ödediğini, 10 bin lirayı hükmen tahsil edebildiğini ileri sürerek, önceki davada saklı tuttuğu arta kalan 74.879.71 lira alacağının ödetilmesini istemiştir.
Mahkemece alacağın haksız fiile dayanan tazminata ilişkin olup bir yıllık zamanaşımına tabi bulunduğu, davacının Sivas Asliye 2. Hukuk Mahkemesinde aynı nedenle açtığı 1970/999 esas sayılı davada fazlaya ait isteğini saklı tutmasının zamanaşımını kesmeyeceği rekeçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Alacağın temlik edildiği, davalı olan borçlu idareye bildirilmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, Borçlar Kanununun 162 ve sonra gelen hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. Temlik borç doğuran bir akit değil, alacağı başkasına geçiren müceeret hukuki bir tasarruftur. Bu işlemle temellük eden alacaklının halefi olmaktadır. Temlik, defi yönünden nasıl borçlunun durumunu ağırlaştırıcı bir değişiklik yaratmıyorsa (B.K. 167), temellük edenin durumunu da ağırlaştıran bir sonuç meydana getirmez. O halde, temellük eden davacıya karşı ileri sürülecek zamanaşımı alacağı doğuran asıl akdin tabi olduğu hükümlere tabidir. Nitekim Borçlar Kanununun 167. maddesinde borçlunun alacaklıya karşı haiz olduğu defileri temellük edene karşı da ileri sürebileceğinin belirtilmesi bu görüşü doğrulamaktadır. Öte yandan kanunda olayımızın tabi olacağı zamanaşımı bakımından açıklık yoktur. Borçlar Kanununun 125. maddesine göre, akitten doğan uyuşmazlıklarda kanunda başka türlü hüküm mevcut olmadığı takdirde her dava 10 yıllık zaman aşımına tabi bulunmaktadır.
Mahkemece açıklanan bu esaslar gözetilerek davanın 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğu düşünülmeden yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen nedenle BOZULMASINA, 16.2.1976 gününde oybirliğiyle karar verildi.