Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1975/3644
K: 1976/45
T: 08.01.1976
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı (İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi)nce verilen 18.12.1974 tarih ve 101/205 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki taraflar avukatlarınca gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacılar vekili, müvekkillerini % 25/40 hissesine sahip bulunduklarını, şirketin idare heyetini teşkil eden anneleri (N) ile birlikte davalılardan (İ) ile (N)nin hissedar bulunduğu Gençtaş Şirketinin de idarecileri olduğunu, Gençtaş'ın durum bozulduğu halde 1961 yılı tütün mübayaasına girişmesini sağlamak üzere Etaş'ın Merkez Bankası reeskont kredisinden bir kaç milyon krediyi fiilen bankalardan çekerek Gentaşa aktarması yolunde Etaş Yönetim Kurulundan bir karar çıktarak Etaş'ı zayıflatmış ve % 43 hissesine sahip oldukları Gençtaş'ı faydalandırmak durumuna girdiklerini, 1964 yılında satın alınan tütünler satılamayınca Gençtaş'ın malen güç duruma düştüğünü, Etaş ve Gentaş İdare Heyetlerinde bütün çıplaklığı ile bu durum açıklanmayarak (muhtelif borçlular) kalemi içinde gizli tutulduğundan (ibra) kararlarının hükümsüz olduğunu ve davalıların açıklanan sair kusurlu hareketleri sonucu şirketin maruz kaldığı zaralardan daha fazla olmakla beraber tespit edilecek zarardan şimdilik bir milyon lirasının müteselsilen davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı taraf vekilleri, 26.11.1970 günlü genel kurultoplantısı için kanun ve ana sözleşmenin 25. maddesi gereğince giriş kartı olmadıklarından gene kurula katılma hakkını kaybettiklerini ve oy hakkından mahrumiyetlerini tespiti ve genel kurul toplantı tutanağının 11. sahifesi (D) bemndindeki, esasen hükümsüz oylama ve azınlık kararının iptali için iki ortak tarafından dava açıldığını, ayrıca bu davanın şirket namına ancak murakipler tarafından açılabileceğini, 26.11.1970 günlü toplantıda bütün idare heyetinin ibrasına ve haklarında dava açılmasına mahal olmadığına karar verlidiğini bu itibarla idare heyetinin sorumlu tutulamayacağını, idia olunan zarar kusur ve bunlar arasındaki illeyet rabıtasının ispatı gerektiğini, zarar unsurunun bulunmadığını ileri sürerek davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, 26.11.1970 günlü genel kurul toplantısına davalıların kullandıkları oyların hükümsüzlüğüne ve idare heyeti üyelerinin haklarında dava açılmasına dair kararın iptaline ve (G) ile (N) hakkındaki davanın husumet yönünden reddine karar verilerek kesinleştiği ve 971/35 sayılı o davanın şirket aleyhine açılmış olduğu ve bu durumda davacıların şirket adına idare kurulu üyeleri hakkında dava açamayacakları gerekçesiyle davanın reddine dair verilen hüküm Dairemizin 20.12.1973 günlü ilamında yazılı nedenlerle bozulması üzerine bozmaya uyularak yeniden yapılan duruşma sonunda evvelki davada verilen kararın gerçek hasım olmayan davacıları ilzam etmeyeceğinden yapılan inceleme neticesinde, davacıların kanunen tayin olunan mecburi süre içinde hisse senetlerinin şirkete tevdi etmedikleri ve rey kullanamayacakları cihetle idare meclisi üyeleri hakkında dava açılmasına dair olan karradaki oyları hükümsüz olduğundan Türk Ticaret Kanununun 341. maddesine dayanarak azınlık sıfatı ile dava açmaya yetkileri olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü taraflar temyiz etmişlerdir.
1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve her ne kadar Türk Ticaret Kanununun 374. maddesi gereğince pay sahiplerinden hiçbiri, kendisi veya karı ve kocası yahut usul ve füruu ile şirket arasındaki şahsi bir işe veya davaya dair olan müzakerelerde rey hakkını kullanamaz ve şirket işlerini görülmesine her hangi br suretle iştirak etmiş olanlar, idare meclisi azalarının birasına ait kararlarda rey hakkını haiz değil iseler de, davacıların anası ile şirket arasında (şahsi bir iş veya dava) bulunmadığına ve yönetim kurulunun sorumluluğu veya ibrası, yönetim kurulu üyesi ile şirket arasında (şahsi bir iş) teşkil etmemesine ve davacıların şirket işlerinin görülmesine herhangi bir suretle iştirak etmiş olmaları da söz konusu bulunmamasına göre, davalıların yerel mahkeme ilamındaki gerekçeye ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2 - Davacıların temyizine gelince, Türk Ticaret Kanununun 360. maddesinin 3. fıkrasında, hamile yazılı bir hisse senedinin zilyedi bulunduğunu ispat eden kimsenin şirkete karşı rey hakkını kullanmaya selahiyetli olduğu ifade edildikten sonra bunu ispat masadı ile hamile yazılı hisse senetleri sahiplerinin, rey haklarını umumi heyette kullanabilmeleri için, hisse senetlerini veya bunlara mutasarrıf oldukların gösteren belgeleri, toplantı gününden bir hafta önce şirkete tevdie mecbur bulundukları belirtilmiştir.
Bu hükümlerin incelenmesinde de anlaşılacağı gibi rey hakkının umumi heyette kullanılabilmesi için hisse sentelerinin veya bunlara mutasarrıf olduklarını gösteren belgelerin toplantı gününden bir hafta önce şirkete tevdi edilerek hamile yazılı hisse senedinin zilyedi bulunduğunun ispat edilmesi şarttır. Şu halde bu ispat amacı ile sözü edilen hisse senetlerini veya bunlara matusarrıf olduklarını gösteren belgenin tevdii gerektiğinde, hisse senedinin verilmeyerek belgenin tevdii sureti ile de ispat olanağı vardır. Davacılar mahkeme müracaat ederek şirket sermayesini en az onda biri değerine payların sahibi olmaları nedeni ile Türk Ticaret Kanununun 367. maddesine dayanak mahkemeden izin almışlar ve mahkeme ilamını 13.11.1970 tarihinde şirkete tebliğ ettirmişlerdir. Genel Kurul bu belgenin tebliği suretiyle ibrazından on üç gün sonraki 26.11.1970 tarihinde toplandığına göre belgenin tevdii bir haftadan daha fazla bir zaman önce yapılmış bulunmaktadır. Esasen hisse senetleri de 19.11.1970 tarihinde tevdi edilmiş ve aynı gün şirket tarafından davacılara giriş kartları verilmiş ve genel kurulda da bir haftlık süre yönünden herhangi bir itiraz vaki olmamış ve davacılar karara muhalif kalmışlardır.
Bu itibarla hisse senetlerini bir haftadan önce tevdi edilmediğinden bahisle davanın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda birinci bente açıklanan nedenlerden dolayı davalıların temyiz itirazlarını reddine ve ikinci bentte yazılı nedenlerle hükmün onlar yararına BOZULMASINA, 8.1.1976 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini