 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1975/2845
K: 1975/4804
T: 10.07.1975
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul Asliye 2. ticaret Mahkemesince verilen 12.3.1975 tarih ve 347/104 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacı avukatı tarafından istenilmekle, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkili ile Şevki'nin Tüfekçilik koll. Şti. nin ortakları olduğunu Şirketin halen tasfiye halinde bulunduğunu Şevki'nin arkadaşı olan davalının bu kolektif şirketle hususi şerik sıfatı ile bazı faaliyetlerde bulunduğunu kar ve zararın üçe bölünmesinin kararlaştırıldığını ancak müvekkili ile Şevki'nin arası açılınca davalı işe Şevki'nin müvekkili aleyhine hareketleri bulunduğunu iddia ile davalının söz konusu kollektif şirketin hususi şeriki olduğunun tesbitini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili müvekkilinin şirket şeriki olmayıp böyle bir mukavelede bulunmadığını ileri sürmüştür.
Mahkemece Türk Ticaret Kanununun 154. maddesi gereğince kollektif şirket şekle bağlı olup 155. maddesi gereğince de ortakların ad ve soyadları ikametgahlarının yazılması lazımdır. Yaptırılan bilirkişi inceleme sonucu alınan raporda davadaki idida halifına kollektif şirketin ayrıca bir hususi ortaklıkta ortak olabileceği yolundadır. Esasen bunun münakaşası mevcut değildir. Çünkü buna kanuni bir engel yoktur. ancak dava bu mahiyette değil davalının kollektif şirketin hususi ortağı bulunduğunun tespitidir. Gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
Yukarıdaki açıklamadan da anlaşılacağı gibi davacı vekili dava dilekçesinde davalının müvekkili ile dava dışı Şevki arasındaki kollektif şirketin hususi ortağı olduğunun tesbitini istemiş ve davacının sonraki vekili 25.4.1973, 27.9.1973, 29.10.1973 tarihli dilekçelerle bu talebi etraflı bir şekilde açıklamıştır.
Gerçekten mahkemenin de kabul ettiği gibi Türk Ticaret Kanunun 153 ve müteakip maddeleri ile tanzim edilen kollektif şirketlerde (humusi şerik) namı altında ortak bulunacağına dair bir hüküm yoktur. Bununla beraber davacının talebi davalının kolektif şirketin ne nam altında olursa olsun ortağı bulunduğunun tesbitine müteveccih değildir.
Eski Ticaret Kanununumuzun 518 - 526. maddelerinde (hususi şirketlere) ihdas ve bu konu tanzim edilmiş idi. 6762 sayılı yeni Ticaret Kanunumuzda bu hükümler yer almamştır. Zira Borçlar Kanununun 52 - 541. maddeleri ile düzenlenen adi ortaklıklar aynı nitelikte bulunmaktadır. Davadaki hususi şerik tabiri adi ortaklığın şerikini ifade eder.
Adi ortaklık gerçek kişiler arasında kurulabileceği gibi bir veya daha ziyade gerçek kişi ile ticaret şirketi arasında da kurulabilir. şu halde davadaki amaç davalının kollektif şirketin hususi ortağı olduğunu yani kollektif şirket ile davalı arasında adi bir ortaklık bulunduğunun tesbit edilmesinden ibarettir. Buna rağmen mahkemece böyle bir isteğin mevcut olmadığının kabulü doğru görülmediği gibi bu amacını açıklayan davacı vekiline ıslah olanağının tanınmasından da isabet bulunmamaktadır.
Kaldıki üç kişilik bilirkişi kurulu bu durumu 16.9.1974 tarihli raporlarında açıklamışlar davalı vekili de 15. oturumda açıkça (delilleri toplansın) şeklinde beyanda bulunmuştur. Kollektif şirketin tasfiye halinde bulunduğu dosya münderecatından anlaşıldığına göre böyle bir tespit davası açmakta davacının hukuki yararı da vardır. Bundan başka adi ortaklığın varlığı tasfiye sonucuna ve bilançoya etkili bulunduğundan kollektif şirket ortağının bu davayı açmak hak ve yetkisinin mevcudiyetini kabul etmek iktiza eder.
Hilafına mütalaa ile yazılı olduğu şekilde hükmü tesisi doğru değildir.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerden dolayı davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 10.7.1975 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.