 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1975/2468
K: 1975/4139
T: 19.06.1975
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Malatya As. 2. hukuk Hakimliğine verilen 19.2.1974 tarih ve 594/556 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacı avukatı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, 1.2.1974 vadeli ve 1.1.1975 vadeli senetlerle cem'an 60.000 lira davalıya borçlu olduğunu senetlerin satış nedeniyle verildiğini esasen satışın geçersiz olması sebebiyle bahsi geçen senetlerin iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı savunmasında, senedin alacaklısı olmadığını bu nedenle husumetin kendisine teveccüh etmiyeceğini bildirmiştir.
Mahkemece, senetlerin tetkikinde borçlusunun Mehmet ve A. Yıldırım, davacının ise kefil bulunduğu bu suretle kefilin davada sıfatı bulunmadığı anlaşıldğından davanın husumet yönünden reddine karar verilmiştir.
Hükmü davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davada iptali istenen senetleri davacı İ. Yıldırım'ın (kefil) deyimini kullanarak imza etmiş olduğu anlaşılmıştır. Türk Ticaret Kanununun 613. maddesi gereğince senedi imza edenin (aval içindir) deyimini kullanması veya bunu benzer diğer herhangi bir ifade ve ibare yazılması halinde bunun aval şerhi olarak kabulü gerekir. Bu itibarla olayda (kefil) deyimi davacının (aval veren) durumunda olduğunu göstermeye yeterlidir.
Aynı kanunun 614. maddesine göre aval veren kimse, kimin için taahhüt altına girmiş ise tıpkı onun gibi sorumlu olacağından ve davacı, dava dışı Mehmet ve A. Yıldırım namına aval vermiş olduğundan onlar gibi sorunu bulunması dolayısıyla iptal davası açmaya hukuki yararı mevcuttur. Bu durumda davacının senet iptali davasının incelenerek bir sonuca bağlanması gerekirken, kefil bulunduğundan ve dava hakkı olamayacağından bahisle davanın husumet yönünden reddi isabetsizdir.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 19.6.1975 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.