 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E:1975/2131
K:1975/3516
T:22.05.1975
- SİGORTA ŞİRKETİNE AİT TAŞINMAZ DEĞERİNİN BİLİRKİŞİ ARACILIĞIYLA SAPTANMASI
* ÖZET:Bilirkişi taşınmazın, davanın açıldığı yıldaki rayiç değerini arsa ve bina için ayrı ayrı ve taşınmazın yeri, binanın nitelikleri vs. özellikleri gözönünde bulundurmak suretiyle ayrıntılı olarak saptanmalıdır.
Davacının Emlak Vergisi Yasası gereğince verdiği vergi bildirgesinde gösterdiği değer, vergilendirme yönünden geçerlidir. Olaya uygulanamaz.
Anayasa'nın 38. maddesi kamulaştırmada uygulanacak hükümleri içermekte olup uygulama alanı kamulaştırma işlemleri ile sınırlıdır. Bunun dışında kalan işlemlerdeki taşınmazların değerlerinin saptanmasında uygulama olanağı yoktur
(334 s. Anayasa 1488 s.K.d. m. 38/2)
(7397 s. Sigorta Şrk. Murakebesi Hk. K. m. 15, 17/2)
(1318 s. Finansman K. m. 33 vd.)
(1319 s. Emlak Verg. K. (1610 s.K.d.) m. 23)
Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul As. 2. Ticaret Mah. kemesince verilen 26.2.1975 gün ve 456/70 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı avukatı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili müvekkili şirketin 7397 sayılı kanunun 15. maddesi gereğince gayrimenkulünün değerini 20 milyon olarak bildirdiğini Ticaret Bakanlığının bu hususta karar istediğini iddia ile gayrimenkulünün kıymetinin bilirkişi aracılığıyla tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap vermemiştir.
Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu alınan rapor gereğince gayrimenkulün değerinin 20 milyon 485 lira olduğunun tesbitine karar verilmiştir.
Hükmü davalı bakanlık vekili temyiz etmiştir.
7397 sayılı sigorta şirketlerinin murakabesi hakkındaki kanunun 17. maddesinin 2. fıkrasında yalnızca değerden sözedilmiş ve vergi değeri vs. gibi herhangi bir sınırlandırma getirilmemiş bulunduğuna ve dava da 8.10.1974 tarihinde açıldığına göre tesbit olunacak değerin 1974 yılındaki rayiç yani alım satım değeri olacağı kuşkusuzdur.
Mahkemece seçilen bilirkişi taşınmazın 1974 yılı değerini arsa ve bina için ayrı ayrı ve taşınmazın yeri binanın nitelikleri vs. özellikleri gözönünde bulundurulmak suretile ayrıntılı olarak saptadığına ve bu değerin toplam 20.458.000 lira bulunduğuna göre davalı vekilinin taşınmazın değerinin eksik inceleme ile saptandığı hakkındaki temyiz itirazı yerinde değildir.
Davacı 1972 yılında 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu hükümleri gereğince verdiği vergi bildirgesinde taşınmazın değerini 15 milyon lira olarak göstermiştir. Her ne kadar bu kanunun 23. maddesile vergi bildirgesinde gösterilen değerin beş yıl süre için geçerli olacagı hüküm altına alınmış ise de bu geçerliliğin vergilendirme yönünden olduğu açıktır. Aksi halin kabulü taşınmazların değerinin beş yıl için sabitleştirilmesi başka deyimle serbest fiat oluşmasını önleyecek şekilde fiatların dondurulması sonucunu doğurur ki taşınmazların alım satımında serbest piyasa ekonomisinin yürürlükte bulunduğu memleketimizde böyle bir durumun olabileceğinden söz edilemez. Kaldıki 1318 sayılı Finansman Kanununun 33 ve izleyen maddelerinde gayrimenkul kıymet artışı vergisinin getirilmiş olmasıyla da taşınmazların değerlerinin değişken olduğu ve artabileceği başka bir Vergi Kanunu ile kabul .edilmiş bulunmaktadır. Bir bakıma vergi bildirgesinde gösterilen değer ile satış değeri arasındaki farkın vergilendirilmesi bildirgedeki değerin düşük gösterilmesinin müeyyidesini teşkil etmekte ve bu suretle gerçek değerin gösterilmesi zorunluğunu getirmektedir.
334 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 1488 sayılı kanunla değişik 38. maddesinin 2. fıkrasında yer alan hükümde 7397 sayılı kanuna göre tesbit edilecek alım satım bedelinin vergi bildirgesinde gösterilen değeri aşamıyacağı sonucunu doğurmaz. Çünkü Anayasanın 38. maddesi kamulaştırmada uygulanacak hükümleri içermekte olduğundan uygulama alanının da kamulaştırma işlemleri ile sınırlı olması gerekir. Bu sınır dışında kalan işlemlerdeki taşınmazların değerlerinin saptanmasında uygulama olanağı bulunmamaktadır.
Bu itibarla davalı vekilinin tüm temyiz itirazları kabule diğer görülmemiştir.
Sonuç: Yukarda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddile usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA 22.5.1975 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.