 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1975/9388
K: 1976/4159
T: 28.05.1976
DAVA : Trafik iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine Kurumca bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin kendisinden tahsiline karar verilen davalı şoför (N)nin yargılama sırasında ve hüküm tarihinden önce ölmüş bulunduğu dosyadaki belgelerden anlaşılmaktadır.
Usul hukukumuzda (davaya yeterlik = eyliyet) Medeni Kanun hükümlerine göre belirlenir (Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 38). Öbür yandan, Medeni Kanun açısından, ancak gerçek ve tüzel kişiler'e medeni haklardan yararlanma hak ve olanağı sağlanmış olup, kural olarak, ölüm ile kişilik sona ereceğinden bir ölünün bu haklardan yararlanması söz konusu değildir (Medeni Kanun m. 8, 46, 27). Örneğin; ölü bir kişiye karşı dava açılamıyacağı gibi, ölü hakkında hüküm verilemez; bu yolda açılmış bir davaya mirasçılarına karşı dahi devam edilemez.
Ne var ki; açılmış bir davanın yargılaması sırasında, taraflardan birisinin ölümü halinde mirasçılarının mevcut usul hukuku ilişkisine arda (= halef) oldukları -bazı özel ayrık durumlar dışında da- kabul etmek yasa gereğidir.
Şu durumda, ölüm olgusu ile yasal bir taraf değişikliği meydana gelmektedir. Bundan böyle davanın ölen tarafın mirasçıları tarafından, ya da onlara karşı yürütülmesi, bu nedenle davadan usulen haberdar edilmeleri ve hükmün dahi kendileri hakkında verilmesi gerekir.
Davada taraf olabilme ehliyetinin araştırılıp saptanması konusu, usul hukukuna ilişkin olup "dava" koşullarından sayıldığından yargılama sırasında mahkemce görevinden ötürü ve kendiliğinden gözönünde bulundurulması zorunludur.
O halde; davada yasal taraflar usulen çağrılıp tesbit edilmeden ölmüş olmakla hukuksal kişiliğini yitirmiş davalı hakkında hüküm verilmesi ve bunun mirasçılara yazılı bildirim yolu ile kesinleştirilmeye çalışılması kamu düzenine ilişkin usul hükümlerinin savsaklanması sonucunu doğrur ki, usul ve yasaya aykırı bu tutum bozma nedenidir. Diğer yandan, anılan usule aykırılık kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan "Yargıtay'a başvurma, başvuranın durumunu ağırlaştıramaz" yolundaki ilkenin burada geçerli sayılamıyacağı da kuşkusuzdur.
SONUÇ : Hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozmanın niteliğine göre hükmün alınan usule aykırılık durumu yönünden BOZULMASINA, bozmanın niteliğine göre şimdilik sair yönlerin incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde ilgililere geri verilmesine, 28.5.1976 gününde oybirliği ile karar verildi.