 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1975/681
K: 1975/1274
T: 10.3.1975
1086/m.398,473,509,510
5521/m.7,15
1479/m.70
DAVA : Davacı, 1479 Sayılı Kanunun geçici 2. maddesi uyarınca geçmiş 10 yıllık hizmet süresinin tespitini istemiştir.
Mahkeme, davanın reddine karar vermiştir.
Hüküm, davacı avukatı tarafından temyiz edilmiştir.
Türk Ulusu adına yargı yetkisini kullanan Yargıtay 10. Hukuk Dairesince dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
KARAR : Davacı, özel olarak, 1479 sayılı ( Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu )'nun geçici 2. maddesi gereğince on yıllık bağımsız eski çalışmalarının ve dolayısıyla, bu maddeden yararlanacağının tespitini istemiştir.
Olayda, davanın belirtilen niteliği gözönünde tutulmaksızın taraflara Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 509 ve 510. maddeleri çevresinde çağrı kağıdı çıkarılmış; davacının bu çağrıya rağmen duruşmaya gelmemesi ve diğer tarafın da davayı takip edeceğini bildirmesi üzerine yargılamaya son verilerek dava reddolunmuştur.
Anılan Yasanın 70. maddesinde bu Yasanın uygulanmasından doğan uzlaşmazlıkların yetkili İş Mahkemelerinde veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde görülmesi hükmü yer almıştır. 5521 Sayılı ( İş Mahkemeleri Kanunu )'nun 7. maddesinde ise, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanacağı öngörülmüştür. Şu duruma göre, bu tür davalarda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 1711 Sayılı Yasayla değişik 507. maddesinden de bunun tersi bir anlama çıkarılamaz. Zira, 1711 Sayılı Yasa ile İş Mahkemeleri Kanununun 7. maddesinin sözü edilen hükmü kaldırılmış değildir ve İş Mahkemeleri Kanununa başvurulamayacağı yönü İş Mahkemeleri Kanununun 15. maddesinin açık hükmü gereğidir.
Öbür yandan, İş Mahkemeleri Kanunu, gıyap kararı tebliği işlemini kaldırmamıştır. Gerçekten bu Yasanın 7. maddesindeki ( İlk oturumda mahkeme tarafları sulha teşvik eder. Uzlaşmadıkları ve taraflar veya vekillerinden birisi gelmediği takdirde yargılamaya devam olunarak esas hakkında hüküm verilir. ) yolundaki kural, tamamen uzlaştırma işlemini amaçlamaktadır ve davada bu evre aşılmadıkça yargılamanın yapılamayacağı anlamındadır. Değişik anlatımla, madde, uzlaştırma işlemini; yargılamanın bir parçası, olarak ön işlem biçiminde görmekte ve bu işlem yapılmadıkça yargılamayı sürdürme anlamında, -iddia ve savunma da dahil- öbür işlemlere geçilemeyeceğini ve hüküm verilemeyeceğini belirtmektedir. Nitekim bu yön, gayet belirgin olarak, Yargıtayın diğer özel Dairelerine ait kararlarında da aynen benimsenmiştir.
Bundan başka, İş Mahkemeleri Kanununda gelmeyen taraf hakkında yapılacak yargı işlemleri konusunda açıklık bulunmadığına göre, bu yönden sözü edilen Kanunun 15. maddesi gereğince Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun "sözlü yargılama usulü" ne ilişkin 473. maddesinin yollamada bulunduğu 398 ve ardından gelen maddelerinin gözönünde tutulması gerekir. Herhalde, burada -taraflar delillerini mahkemeye sunmamış bulunduğuna göre- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 407. maddesinin uygulanmasına olanak bulunmamaktadır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın yukarda gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 10.03.1975 gününde oybirliği ile karar verildi.