 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1975/4935
K: 1976/1294
T: 22.01.1976
DAVA : Prim İtiraz Komisyonu kararının iptali davasını yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle, anılan Prim İtiraz Komisyonu kararının 11.307,87 lira dışında kalan kısmını iptaline ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraflar avukatlarınca istenilmesi ve davacı avukatınca da duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 13/1/1976 salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı adına Avukat M.A.G. ile karşı tarf adına Avukat Ş.D. geldiler. Duruşmaya başalanarak, hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek bırakılan günde, Tetkik Hakimi G.E. tarafından düzenlene raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davalı Kurum, davacı Kooperatifin yapı inşaatında Kontrol Mühendisliği görevini yapan kişiye ilişkin bildirge ve bordroların verilmemesi nedeni ile 1232 sayılı genelgenin 26 ve devamı maddeleri uyarınca ölçümleme yoluna gitmiş ve işverenin itirazı üzerine Komisyon Karumu'un ölçümleme yapma hak ve yöntemini benimseyerek bu itirazı reddetmiştir.
Davacı, söz konusu mühendisin, Bağ-Kur üyesi ve bağımsız büro sahibi ve vergi sorumlusu olduğunu ve parasal ödemelerin proje çizme ve denetim hizmeti karşılığı yapıldığını ileri sürerek mühendisin 506 sayılı yasanın 2. maddesi uyarınca sigortalı sayılamıyacağını savunmuştur.
Görülüyor ki, olayda çözülmesi gereken ön sorun; yapının projesini çizen ve bunun uygulanmasını sağlayıp, denetliyen bir mühendis ile işveren arasındaki ilişkinin hukuksal niteliğinin saptanmasıdır. Anılan Mühendisin, Bağ-Kur yasasının yürürlüğe konuluş tarihinden önce çalışmış olmasına ve bağımsız büro sahibi ve vergi sorumlusu bir mühendis ile hizmet sözleşmesi yapılmasına yasal bir engel bulunmamasına göre yarıcı ölçümü sayılan öğeler dışında aranması gereği açıktır. Şu durumda, görevli mühendisin çalışma biçim ve koşullarını incelemekte zorunluk vardır. Çalışmanın ilk kesiminde mühendisi; geometri biliminin ve tekniğin verilerinden yararlanarak bir tasarı yapmakta ve işverene kesinkes bağlı olmaksızın bir yapıt oluşturmakta, diğer bir deyimle yapının projesini çizmektedir.
Bu proje bilimsel ve tekniksel biçimde, onu çizenin tüm özelliklerini taşıyan bir yapıt sayılmalıdır. Çalışmanın ikinci evresinde mühendis; tasarısını gerçekleştirilmesine çalışmakla birlikte, işverenle olan anlaşmasına göre bunun işyerinde, işverenin sağlayacağı araçlarla ve onun işçileri eli ile gerekçeler, uygulayacaktır. Bu durumda uğraşı; büyük ölçüde somutlaşmakta ve işverenle olan ilişkiler gitgide yoğunlaşmaktadır. artık, işin yasalara, sözleşme ve eklerine ve projesine uygun olarak yapılmasında işverenin iş düzeninde yalın ve etkin gözetim ve denetimi söz konusudur. bütün bunlardan sonra söylemek yerinde olur ki, mühendis ile kooperatif arasındaki anlaşma; istisna ve hizmet bağıtlarından oluşmuş bir -Bileşik sözleşme- niteliğindedir.
Bileşik sözleşmede; iki bağımsız sözleşme kendilerine özgü nitelikleri koruyarak ortak bir amaçla bir araya gelmektedir. Bu tür sözleşmelere ilişkin uyuşmazlıkların çözülmesinde uygulanacak hükümler açısından yasalarda açıklık bulunmadığından konu öğretide tartışmalıdır ve Dairemiz; bu olayın özellikleri, gözönünde tutularak bu davada en doğru çözüm yolunun "her sözleşmenin bağlı olduğu hükümlerin uygulanması" görüşünü benimsemektedir. (M.K. m. 1)
O halde, yukarıda açıklanan gerektirici nedenlere göre, işveren hakkında ölçümlemenin; Bileşik sözleşmenin hizmet bağıtı kesimi olan -kontrol mühendisliği- bakımından yapılması ve salt bu hizmet karşılığı olan parasal ödemenin tesbit edilmesi gerekir.
Bu durumda, mahkemece yapılacak iş, bu bağıta ilişkin iş sözleşmesi ve ödeme belgelerini getirtip, tüm delilleri inceliyerek kontrol mühendisliği görevi karşılığı yapılan ödemeyi, ölçümlemesine esas alması usul ve yasaya uygun düşecektir.
Mahkemenin yazılan yasal esasları gözönünde bulundurmadan düzenlenen bilirkişi raporunun hükmüne dayanak yaparak, her iki görev karşılığı yapılan parasal ödeme üzerinden ölçümleme yapılmasını kabul etmesi yasaya aykırıdır ve hükmün bozulmasını gerektirir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı BOZULMASINA ve davacı yararına takdir edilen 1.000 lira duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine ve peşin alınan temyiz harçlarını istek halinde ilgilileri geri verilmesine, 22/1/1976 gününde oybirliğiyle karar verildi.