Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1975/4244
K: 1975/6408
T: 04.12.1975
DAVA : Remzi adına Avukat K. Odabaşoğlu ile Köy İşleri Bakanlığı adına Avukat M. Egemen aralarındaki dava hakkında Ankara 1. İş Mahkemesi'nden verilen 21.10.1974 günlü ve 1975/2796 sayılı hükmün, temyizen incelenmesi davalı avukatı tarafından istenilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Hükümden sonra yürürlüğe giren 16.06.1975 kabul tarihli 1912 sayılı (506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun Bazı Madde ve Fıkralarının Değiştirilmesine Ve Bu Kanuna Ek Geçici Maddeler Eklenmesine Dair Kanun) gereğince sigortalılara ve hak sahiplerine yapılan sosyal sigorta yardımları artırılmıştır. Sosyal sigorta yardımlarının mükerrer ödemeyi önleme amacıyla belirlenecek maddi tazminat miktarından indirilmesi gerekmesine ve esasen bu tür tazminat davaları Sosyal sigorta yardımlarıyla karşılanmayan zararın giderimini hedef tutmuş bulunmasına göre anılan kanunla artan Sosyal sigorta yardımları dahil maddi tazminattan düşülmek gereklidir. Öbür yandan, sosyal sigorta prim oranının da re'sen gözönünde tutulacağı ortadadır. Bu bakımdan, mahkemece sözü edilen yasa ve şayet hüküm tarihine kadar yürürlüğe konulmuş bir başka yasa varsa o yasa gereğince sosyal sigortalılara veya hak sahiplerine sağlanmış veya ileride sağlanacak bulunmuş sosyal sigorta yardımları peşin sermaye değeri Sosyal Sigorta Kurumu'ndan sorulmak ve gelirdeki bu yeni artışlar ile artan sosyal sigorta piriminin dahi maddi tazminattan indirilmek üzere hüküm bozulmalıdır.
3- "Vekil" ile "müvekkil" arasında geçerli bir ücret sözleşmesi yoksa, vekilin işe başladığı tarihteki "Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi"nin hükümleri çevresinde anlaştıkları bir varsayımdır ve anılan tarifenin bir yedek hukuk kuralı olarak uygulanması gereklidir. Ne var ki burada söz konusu olan, "vekil" ile "müvekkil" arasındaki avukatlık ücreti ve onun belirlenmesi değil, bir yargılama gideri olarak mahkemece karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti ve bu ücretin belirlenmesidir. Temelde, birincisi, var olan bir vekillik sözleşmesine; diğeri, arada böyle bir sözleşme ilişkisi ve bağlantısı söz konusu olmaksızın yasa hükmüne dayanmaktadır. Kökendeki bu ayrım, birinci durum için geçerli bulunan "işe başlama tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi"nin ikinci durumda dahi uygulanmasını olanaksız kılmaktadır.
Gerçekten Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu m. 423/6'ya göre, "Davanın ehemmiyetine göre kanunu mucibince takdir olunacak vekil ücretleri" yargılama giderlerindendir ve aynı kanunun 417. maddesi hükmü gereğince kural olarak aleyhinde hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir. Öbür yandan, dava, bir tek işlemden ibaret değildir; tersine, ayrı bir yargı işlemi olarak "hüküm"ü de kapsayacak biçimde çeşitli işlemlerden oluşmaktadır. Sözü edilen avukatlık ücreti yargılama sonunda hükümle karara bağlandığına ve "hüküm" dahi içerisinde ayrı bir usul işlemini oluşturduğuna göre, avukatlık ücretinin belirlenmesinde bu işlemin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunmayan tarifenin değil, yürürlükte bulunan tarifenin uygulanması doğal sayılmalıdır. Zira, - aksine öngören açık ve kesin hüküm bulunmadıkça - yürürlükten kaldırılmış bir hukuksal kural uygulamadan da kalkmış olur; buna karşın, bir hukuksal kural yürürlüğe girmekle uygulamaya da girer, mevzuatımızda ise, yürürlükten kaldırılmış ve yerine yenisi konulmuş "Avukatlık Asgari Ücret Tarifeleri"nin uygulanmasına devam olunacağını gösteren açık ve kesin, hatta üstü kapalı bir hüküm bulunmamaktadır. Nitekim yargılama giderleri arasında yer alan "harç"a ilişkin 07.12.1964 günlü, 3E, 5K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu Kararı'nda da belirgin olarak bu hukuksal esaslar benimsenmiştir. (Bu karar için, bkz: RG., T/12.12.1964, SA/11880).
Esasen hüküm tarihindeki Tarife'nin uygulanması gereği, Avukatlık Kanunu'nun 168/4. maddesinin karşıt kavramında (=muhalif mefhumundan=) da hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak açıklık ve seçiklikle anlaşılmaktadır. Gerçekten anılan fıkra hükmüne göre, "Yeni bir tarifenin onaylanmasına kadar eldeki tarife hükmü devam eder". Demek ki yeni Tarife'nin onaylanmasıyla eldeki tarife hükümsüz duruma gelmekte, fıkra hükmünün anlatımıyla, eldeki tarife hükmünün devamı son bulmaktadır. Hükmü kalmayan tarifenin uygulanamayacağı, yasal yerince onaylanmış tarifenin uygulanacağı hukuksal gerçeği ortadadır.
Nihayet bu davada söz konusu olan tarifenin 21. maddesinde yürürlük tarihinin 29 Nisan 1973 olarak belirtilmiş bulunduğunu da burada özellikle kaydetmek gerekir.
Belirtmekte yarar vardır ki yargılama gideri olarak avukatlık ücretinin belirlenmesinde hüküm tarihindeki tarifenin uygulanacağı Türk öğretisi alanında da kabul edilmiştir. Örneğin, iki usul bilginimiz, Postacıoğlu ve Kuru, yeni eserlerinde de bu görüşü savunmuşlardır. (Bkz.: KURU, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, Tamamen yeniden yazılmış, genişletilmiş) 3. baskı, Ankara 1974, sh.: 893/894; POSTACIOĞLU, İ.E.: Medeni Usul Hukuku Dersleri, (1711 sayılı Yasaya göre yazılmış) 6. baskı, İstanbul 1975, sh.: 17/18).
Bu konuda denebilir ve denmiştir ki, yasa, Adalet Bakanlığı'na tarifenin yürürlük tarihini belirleme konusunda bir yetki tanımadığı için tarifenin 21. maddesi yasal dayanaktan yoksundur; buna karşın, 28.11.1956 günlü, 15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nda belirtildiği üzere her davada açıldığı tarihteki durumun gözönünde tutulması ve davanın açılış tarihine göre davayı kaybeden tarafın durumunun ağırlaştırılmaması hukuksal bir esas olduğu için işe başlama (ya da, kararlardaki anlatımla dava) tarihindeki tarife uygulanmalıdır.
Bu gerekçeler, aşağıdaki nedenlerle paylaşılamamıştır : Tarife yapma ve onama yetkisi, doğal olarak, konulan kuralların "yer" yönünden olduğu gibi "zaman" yönünden de yetkiyi içerir. Kaldı ki "Avukatlık Asgari Ücret Tarifeleri", idari işlem niteliğindedirler ve idari yargı yerince usulen iptal edilmiş bulunmadıkça hükümlerini sürdürürler. Öte yandan, nafakanın bağlanması, artırılması ve eksiltilmesi isteklerine ilişkin 28.11.1956 günlü Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nda öngörülmüş (Her davada açıldığı tarihte tesbit edilen vaziyet hükme esas ittihaz olunması iktiza eder) yolundaki kural, açıktır ki isteğin maddi olgularla sınırlı bulunduğu yönünü belirlemektedir; yoksa, bir usul kuralanının hangi tarihten itibaren yürürlüğe konulacağını, hangi tarihten itibaren uygulanmayacağını açıklamamaktadır. Bir an için Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nın böyle bir esası da içerdiği varsayılabilse bile, konumuz yönünden, Avukatlık Kanunu'nun anılan 168/4. maddesiyle hüküm ve gücünü yitirmiştir. Hüküm tarihindeki tarifenin uygulanmasıyla kazanılmış hak esasının çiğnenmiş olmayacağı (Bkz. : POSTACIOĞLU, Sge, sh. : 18) ve davayı kaybeden tarafın (haksız davranışının bütün sonuçlarından sorumlu tutulmasının hukukun genel kurallarından) bulunması nedeniyle (Bkz.: İlk kez anılan 07.12.1964 günlü Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları) durumunun ağırlaştırılmasından söz edilemeyeceği de ortadadır.
O halde, davalının bu yönü amaçlayan temyiz itirazı kabul edilmeli ve hüküm, avukatlık ücretinin belirlenmesinde karar tarihi yerine dava tarihinin esas alınması yönünden de bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan hükmün yukarıda yazılı 2 ve 3. bendlerde belirtilen nedenlerle BOZULMASINA, bozmada oybirliğiyle ve 3 numaralı bozmanın sebebinde Üye T. Ugur'un muhalefetine karşı Başkan M. Çenberci ve Üye İ. Gürsoy, M. Cuhruk ve H. S. Çolakoğlu'nun oylarıyla ve oyçokluğuyla 04.12.1975 gününde karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Mahkemenin davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesini uygulaması usule ve yasaya uygun bulunmaktadır.
Ne var ki manevi tazminat talebini kapsayan davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan tarife gereğince de, reddedilen miktar için avukatlık parası hükmedilmek gerekmektedir. Üç nolu bozmayı bu gerekçe ile iştirak olunmuştur.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini