 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E:1974/4-906
K:1975/923
T:04.07.1975
* HAKİMİN YASA KOYUCU GİBİ DAVRANMASI
* MANEVİ TAZMİNAT
ÖZET : 1- Hakimin Medeni Kanunun 1. maddesi uyarınca kanun koyucu gibi hareket edebilmesi ancak kanunda boşluk bulunması halinde söz konusu olabilir.
2 - MK.nun 47. maddesinde manevi tazminatın kimler tarafından istenilebileceği konusunda boşluk yoktur.
(743 s. MK m. 1, 47)
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 30/1 / 1974 gün ve 972/26 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 29/4/1974 gün ve 2818/2135 sayılı ilamiyle (1 - Mahkemece dayanağı da gösterilmeksizin eşi ve çocuklarının yaralanması nedeni ile davacı baba yararına manevi tazminata hükmedilmiş olması. 2- Davacı S. trafik olayı sırasında 10 gün iş ve gücünden kalacak derecede yaralandığına göre muvafık bir tazminata hükmedilmesi gerekirken çekilen elem ve ızdıraba nazaran fahiş derecede ve çok yüksek bir miktar olan 12000 TL. nin ödetilmesine karar verilmiş olması. 3 - Bilirkişinin tesbit ettiği 5/8 kusur derecesine davalı taraf itiraz etmiş ve yapılan incelemede davalı kusuru daha fazlasiyle % 70 olarak belirtilmiştir. Rapora davacı itiraz etmediğine göre daha az kusur derecesi davalı için kazanılmış bir hak niteliğindedir.) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. 5 Temyiz eden: davalı vekili.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
1- Medeni Kanunun 47 inci maddesinde aynen "Hakim, hususi halleri nazara alarak cismani zarara duçar olan kimseye yahut adam öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namiyle adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir" denilmiştir. Mahkeme ölüm hali olmamasına rağmen, davacı lehine eşi ve çocuklarının yaralanması nedeni ile Medeni Kanunun 1 inci maddesine dayanılarak manevi tazminata hükmetmiş, özel dairenin bozması üzerine de önceki kararda direnmiştir.
Önce şu husus belirtilmelidir ki hakimin Medeni Kanunun 1 inci maddesi uyarınca "kanun koyucu" gibi hareket edebilmesi ancak kanunda boşluk bulunması halinde söz konusu olabilir. Olayda uygulanması gereken Medeni Kanunun 47 inci maddesi manevi tazminatın hangi hallerde ve kimler tarafından istenilebileceğini tartışmaya yer vermeyecek bir biçimde düzenlemiştir. Buna göre cismani zarar halinde manevi tazminatın bu zarara uğrayan kişi isteyebilecektir. Düzenlemenin mahiyeti itibariyle 47 inci madde cismani zarara uğrayanların dışında kalanlar hakkında menfi bir hüküm niteliğini taşımaktadır. Başka bir anlatımla kanun koyucunun, cismani zarar halinde bu zarara uğrayanın manevi tazminat istiyebileceği yolunda getirdiği hükmün anlamına, cismani zarara uğrayanların dışında kalan kişilerin manevi tazminat isteyemeyecekleri hususunun dahil bulunduğunun kabulü zorunludur. Aksi halde kanun koyucuya olumlu düzenlemelerin doğuracağı ve tayini uygulayıcıya ait bulunan olumsuz sonuçları da hüküm altına alma yükümlülüğü yüklenmiş olur ki bu da kanun koyma tekniğine aykırı düşer. Böyle olunca kanunda bir boşluk bulunduğu esasından hareketle Medeni Kanunun 1 inci maddesiyle öngörülen yetkinin kullanılmasından söz edilemez. Bu nedenle açıklanan yöne ilişkin direnme kararı bozulmalıdır.
2- Davacı S. Ö. lehine takdir edilen manevi tazminata gelince, kendisi kazada hernekadar yüzünde sabit eser kalmıyacak şekilde 10 gün iş ve gücünden kalacak derecede yaralanmışsa da olay sırasında kafası arabanın ön camından çıktığı gibi, yüzünden ve göz kapakları üzerinden müteaddit derin kesik yaraları almıştır. Bir süre gözlerini kaybetme tehlikesi ve endişesi içerisinde kaldığı ve bu6 nun manevi azabını çektiği anlaşılmaktadır. Mahkeme yasa ile kendisine tanınan manevi tazminatı takdir hakkını hak ve nesafet kuralları içerisinde kalarak tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre kullanarak tesbit etmiştir.
Olayın özelliklerine göre takdir edilen manevi tazminatın fahiş olduğu görüşüne itibar edilemez.
Bu durumda direnme kararının S. Ö. lehine manevi tazminat tayinine ilişkin kısmı usül ve yasaya uygun olduğundan onanmalıdır.
Mahkeme, davalının kusur oranının tesbitine dair ilk bilirkişi raporuna davacının itiraz etmemesi nedeni ile bu oranın davalı lehine kazanılmış hak niteliğini aldığına ilişkin bozma kararına uymuş ve maddi tazminat miktarı hakkında yeni bir hüküm tesis etmiştir. Bu yöne ilişkin temyiz incelemesi yapılması için dosya 4. Hukuk Dairesine gönderilmelidir.
Sonuç: 1 - Temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının davacı S. 0. lehine manevi tazminat tayinine ilişkin kısmının yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenle Hukuk Usülü Muhakemeleri Kanununun 429 uncu maddesi gereğince bozulmasına oybirliği ile,
2- Davacı S. Ö. lehine takdir edilen manevi tazminata ilişkin direnme kararının 2 numaralı bentteki nedenlerle onanmasına ve dökümü aşağıda yazılı (14500) kuruş ilam harcının temyiz edenden alınmasına oy çokluğuyla,
3- Mahkemece bozmaya uyularak maddi tazminat hakkında yeniden tesis edilen hükme ilişkin temyiz incelemesi yapılması için dosyanın 4. Hukuk Dairesine gönderilmesine oybirliğiyle 4/7/1975 gününde karar verildi.