 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
7. Hukuk Dairesi
E: 1974/6945
K: 1975/5919
T: 12.11.1975
DAVA : Taraflar arasında tapulama tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle temyiz isteğinin kanuni süresinde olduğu anlaşıldı. Tetkik raporu ve dosyadaki kağıtlar okundu. Tetkik Hakiminin açıklaması dinlendi. Gereği görüşüldü:
KARAR : Tapulama sırasında 212 parsel sayılı 3400 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz mal, miras yoluyla geçen zilyedliğe dayanılarak Mevlüt adına tesbit edilmiştir. itirazı Tapulama Kamosiyonunca red edilen davacı Fevzi tapu kaydına dayanarak süresi içersinde bu davayı açmıştır. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu parselin kayıt malikine, bağışlayan ile davalı tarafa, ortak miras bırakanlarından kaldığı uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, ölümünden sonra terekesinin paylaştırılıp paylaştırılmadığı ve tapu dışı yapılan satış ve bağışlamadan hangisinin geçerli olduğu yönünde toplanmaktadır. Ortak miras bırakanın ölümünden sonra mirasçıları arasında yapılan paylaştırma sırasında nizalı parselin paydaşlardan Fatma'ya isabet ettiği ve Fatma'nı da 1336 yılında ölümü üzerine yapılan taksimde mirasçılarından Şükrü ve Mehmet 'e isabet ettiği, onlarında 1957 yılında bu yeri davalıya satıp teslim ettikleri toplanıp mahkemece takdir edilen delillerle tesbit olunmuş isade, nizalı yer 1961 yılında aynı zamanda kayıt maliki tarafından davacıya bağışlanmış ve bu bağışlamaya dayanılarak tapuda intikal de yapılmıştır. Gerek satış ve gerekse bağışlama bölgede tapulamanın başlamasından sonra yapıldığı için geçerli bulunmaktadır. Bu durumda asıl sorun geçerli olan bu iki işlerden hangisine değer verileceği yönünde toplanır. Kayden kendisine bağışlanan davacı Medeni Kanunun 931. maddesine dayanabilir. Gerçekten sözü geçen madde hükmüne göre tapu siclindeki kayda hüsnüyetle istinat ederek mülkiyet veya diğer bir aynı hakkı iktisap eden kişinin bu iktisabı muteberdir. Ancak, 14.2.1951 gün ve 17/1 sayılı içtihadı Birliştirme kararında da açıklandığı üzere vakıa ve karinelerden olayda halin icapları veçhile kendisinden beklenen ihtimamı sarfetmemiş olması itibariyle kanunen iyi niyet iddiasında bulunamıyacağı belirtmiş olan kimse Medeni Kanunun yukarıda sözü edilen bu maddesinden yararlanamaz ve mahkemece bu yön resen dikkate alınır. O halde bu yön üzerinde de durulmalı ve deliller değerlendirilmelidir. Mahkemece bu yönler gözönünde tutulmadan yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz ve temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve 766 sayılı Tapulama Kanununun 73. maddesi uyarınca harç alınmasına mahal olmadığına 12.11.1975 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.