 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
7. Hukuk Dairesi
E: 1974/6760
K: 1975/6548
T: 24.11.1975
DAVA : Taraflar araındaki tapulama tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle temyiz isteğinin kanuni süresinde olduğu anlaşıldı. Tetkik raporu ve dosyadaki kağıtlar okundu. Tetkik Hakiminin açıklaması dinlendi. Gereği görüşüldü:
KARAR : Tapulama sırasında yüz ölçümü 100 dönümü geçmeyen 4 parça taşınmaz mal, davalı olduğundan bahisle görev yönünden red edilerek dosyası Tapulama Mahkemesine devir olunmuştur. Daha önce davacı Ş. Okyay tarafından davalı Ş. Okyay aleyhine Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan senet iptali ve men'i müdahale davası tutanağın düzenlendiğinden bahisle görev yönünden red edilerek dosyası Tapulama Mahkemesine devir olunmuştur. Mahkemece davanın redi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı Ş. Okyay miras bırakanı Fatma'dan kendisine kalan miras hakkı nedeniyle dava açtığına göre kendisi ile birlikte iştirak halinde mirasçı olan diğer paydaşların da davaya katılmalarının sağlanması ya da terekeye tayin ettirilecek bir temsilci ile davanın yürütülmesi gerekirken bu yönden zuhul olunması isabetsizdir. Bundan başka mahkemenin kabul şekline göre de: Fatma nizalı taşınmazı Ş. Okyay'a tapu dışı işlemle satmış ve Fatma'nın mirasçısı sıfatıyla davacı Ş. Okyay bu satışın miras hakkını ortadan kaldırmak amacıyla bedelsiz olarak yapıldığını ileri sürmek suretiyle iptalini ve miras payının kendisine verilmesini dava etmiştir. Gerçekten 766 sayılı Tapulama Kanununun 32/c. maddesi hükmüne göre yapılmış ve hukukça sonuç doğurabilecek temlik işlemlerinde de Borçlar Kanununun 18. maddesi hükmüne dayanılarak ve bu konudaki 13.1.1974 tarih ve 1974/7 E. ve 1975/1 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı gereğince yapılan işlemin iptali davasını açmak mümkündür. Ancak, böyle bir dava tapu dışı satış Tapulama Kanununu o yerde yürürlüğe girdiği tarihe kadar varlığının muhafaza etmiş ve koşulları gerçekleşmiş ve Tapulama Kanunuyla geçerlilik kazanmışsa böylece mülkiyeti geçirmişse bu tür davanın konusu olabilir. Eğer Tapulama Kanunu o bölgede yürürlüğe girmeden önce satış bozulmuşsa, esasında arık böyle bir davaya ya da davanın şartlarının varlığını aramaya gerek yoktur. Olayda tapu dışı tamamlanmış ve Tapulama Kanununun 32/c. maddesinin diğer şartları gerçekleşmiş isede, davacı 1969 yılında iptal davası açmıştır. Eğer o bölgede 1969 yılında tapulama henüz başlamamış ise, tapu dışı satış geçersiz durumdadır. Tapu dışı yapılmış olan bu işlem o tarihte hukukça sonuç doğurmayacağı için davacı miras hakkı nedeniyle satıcının halefi sıfatıyla açtığı iptal davası ile satışı bozmuş olacaktır. Bu durumda artık muazaa vesair şartların gerçekleşip gerçekleşmediğini aramaya lüzum yoktur. O halde mahkemece o bölgede Tapulama Kanununun 11. maddesi hükmünce tapulamanın başladığı tarih araştırılmalı, iptal davasından sonra tapulama başlamış ve Tapulama Kanunu o bölgede yürülüğe girmişse satışın esasen batıl olduğu ve bozulmuş bulunduğu kabul edilmelidir. Aksi halde, yani Tapulama Kanununun yürürlüğe girdiği tarihte satış bozulmamış olacağından Borçlar Kanununun 18. maddesindeki şartların davacını iddiası veçhile araştırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Mahkemece bu yönlerden zuhul olunarak davanın reddi cihetine gidilmiş olması isabetsiz, temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve 766 sayılı Tapulama Kanununun 73.maddesi uyarınca harç alınmasına mahal olmadığına 24.11.1975 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.