 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
5. Ceza Dairesi
E: 1974/2798
K: 1974/3461
T: 09.07.1974
KANUN DIŞI YAKALAMA VE TUTUKLAMADA TAZMİNAT- BERAAT - KUSURLU HAREKET
ÖZET: 466 sayılı yasanın 4 ncü maddesinde ele alınan ihmal veya kusurlu hareketlerin anlaşılabilmesi, beraat hükmüne konu olan dosyanın eksiksiz olarak incelenmesine bağlıdır. Temyiz olunmayarak kesinleşen beraat kararı, asil suça ait olup tazminat konusunda muhkem kaziyeden söz edilemez.
Davacının, tutuklama kararının verilmesine kendi kusurlu veya beyan ve hareketleriyle sebebiyet vermesi halinde tazminata hükmolunmaması gerekir.
(466 s. KDYTK. m. 4)
Teşekkül vücuda getirerek uyuşturucu maddelerden esrar bulundurmaktan sanık olup Mardin 1 nci Ağır Ceza Mahkemesinde ya' puan yargılaması sonunda beraatine karar verilen A. G.'nin haksız olarak mevkuf kaldığı günler için 466 sayılı kanun gereğince maddi ve manevi tazminatın hazineden alınarak kendisine verilmesine mütedair açtığı dava üzerine yapılan inceleme sonunda 3224 lira maddi ve 500 lira manevi tazminatın hazineden alınarak davacıya verilmesine, ceza evinde yediği iaşe bedelinin tenziline dair (Diyarbakır) 2 nci Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 27.11.1973 tarihli ve 973/26 - 239 sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi davalı hazine vekili tarafından istenilmesi, şartı yerine getirilmesi üzerine mahallinden gönderilip C. Başsavcılığından tebliğname ile daireye tevdi olunan dava evrakı incelenerek gereği düşünüldü:
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 1.10.1973 gün, Esas: 972/5 -221, karar: 594 sayılı içtihadına göre; temyiz olunmayarak kesinleşen beraat karan asıl suça ait olup tazminat konusunda muhkem kaziyeden bahsedilemez. 466 sayılı kanunun 4 ncü maddesinde ele alınan ihmal veya kusurlu hareketlerin anlaşılabilmesi de beraat hükmüne konu olan dosyanın eksiksiz olarak incelenmesine bağlıdır. 122 Aksi halde eksik incelemeye dayanan ve isabetli olmayan beraat hükümlerinden yararlanılarak devletten haksız tazminat alma eyilimlerinin yasa koyucunun amacına aykırı olarak gelişmesini önlemek mümkün olmayacaktır. Sosyal koşulların da gözönünde tutulması sonunda ,delil durumunun incelenmesi kaçınılmaz bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır.
Bu ilkenin ışığı altında tazminata ilişkin hüküm ve ilgili ceza dosyası üzerinde yapılan incelemede:
Davacı A. G.'nin evinde 15.2.1972 tarihinde yapılan aramada yığılı bulunan yataklar arasında saklanmış esrar elde edildiği, kendisinden sorulduğunda: (kadınlara ait sabun veya sakız veya herhangi eşyadır) dediği, eşi Zehra'ya sorulduğunda: (çocuk sabunudur) diye cevap verdiği diğer eşi Zekiye'ye sorulduğunda: (çocuk ilacıdır) dediği ve tutanak düzenlenirken A. G.'nin firar ettiği hakkında gıyabi tutuklama kararı verildiği ve 29.3.1972 tarihinde yakalanarak sevk edildiği sulh Hakimliğinde (...bende esrar yakalanmıştır...) şeklinde itiraf ta bulunduğu anlaşılmıştır.
Bu deliller karşısında mahkemece duruşmadaki son beyanlara dayanılmak suretiyle beraat kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda tutuklama kararının verilmesine adı geçenin tamamiyle kendi kusurlu beyan ve hareketleriyle sebebiyet verdiği nazara alınmıyarak yazılı şekilde tazminata hükmolunması;
Kanuna aykırı ve hazinenin temyiz itirazı bu itibarla yerinde olduğundan hükmün tebliğname gibi C.M.U.K.nun 321 nci maddesi gereğince (BOZULMASINA), depo parasının geri verilmesine 9.7.1974 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.