 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1974/405
K: 1974/384
T: 30.01.1974
- KAMU HİZMETLERİNDEN YARARLANMA VE
- İLİŞKİSİNİN NİTELİĞİ
- GÖREVLİ YARGI YERİ
ÖZET:Kamu hizmeti gören kurumların sağladığı olanaklardan belirli koşullara uyan herkes eşit ölçüde yararlanma hakkına sahiptir. Yararlanma konusunda kurulan ilişki, genellikle abonman sözleşmelerinde görüldüğü üzere ticari nitelikte bir özel hukuk ilişkisidir. Bu nedenle bu ilişkiden doğan uyuşmazlıkların incelenmesi görevi adalet mahkemelerinindir.
2-Eşit ölçüde yararlanma hakkını nesnel koşullarla uymayan kişi herkese açık sözleşme kurma hakkından yararlanamayacağından oturma izni alınmayan yapıya belediye hizmetlerinden olan su, elektrik sağlanmasına İmar Yasasının 18. maddesi engeldir.
(818 s. BK m. 3, 7)
(1086 s. HMUK m. 1)
(6785 s. İmar K m. 16, 18)
Davacı avukatı; davalı EGO.nun müvekkilinin yem fabrikasına elektrik bağlamadığını ileri sürerek muarazanın önlenmesini istemiştir.
KARAR.: Yapılan yargılama sonunda; davanın görev yönünden reddine karar verildiğine ilişkindir.
Temyiz eden Davacı avukatı.
Temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:
Davalı EG.O. İdaresi bir kamu tüzel kişisi olup, gördüğü hizmet kamu hizmeti isede; kamu hizmeti gören idare, ondan yararlanmak hakkını taşıyan bütün kişilere, kendisinin olanakları el verdiği oranda ve eşitlikle işlem yapmak zorunluğundadır. İdarenin objektif şartlarla ilan ettiği hizmetlerin yapılması için kendine düşeni yerine getiren kişi, bu hizmetlerden yeterince yararlanma hakkını haizdir. Belirli bir bedel karşılığında ve bazı şartlar altında yararlanılan hizmetlerin genellik vasfı olmayıp akdi bir niteliği vardır. Yukarıda da belirtildiği gibi kişilerin belirli şartlara uymak (intibak etmek) ve bir bedel vermek suretiyle faydalandığı bu tür sözleşmeler "iltihaki sözleşmeler" dir. İltihaki sözleşmeler (Contrat dadhesion); bir kamu hizmeti ifa edip hukuken veya eylemli olarak (fiilen) tekel durumu arzeden ve halkın bağlanması gereken (nakliye müesseseleri, elektrik, havagazı yada su işletmeleri gibi) teşebbüslere ait formüle edilmiş sözleşmeleri ifade eder. Bu sözleşmelerin ayırıcı tarafı, halkın bunları ya kabul yahut reddedebilmesindedir. Teşebbüsün, yerine getirmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmeti gereğince, icap, genel ve devamlı bir nitelik taşır, herkes herzaman böyle bir icabı kabul edebilir. Bu itibarla teşebbüs, icabı kabul eden bir özel yada tüzel kişi ile (eğer o kişi gerekli şartları haiz ise) sözleşme yapmaktan kaçınamaz ve hele tekel durumunun kötü niyetle istismarı niteliğinde şartlar ileri süremez. (Dr. H. Becker - İsviçre Medeni Kanunu Şerhi - Vİ. Cilt - Borçlar Kanunu - 1. Kısım Genel Hükümler - Fasikül 1 - Dr. Bülent Olcay çevirisi - Ankara 1967 - Sayfa 25, N. 44/4). Hatta Bocker, bu konuda daha ileri gitmekte ve aynen "sürekli iş ilişkilerinde alacaklı, eski borç bakiyeleri nedeniyle, kendi edasını (taahhüdünü) bu borcun ödenmesine kadar talik edebileceği halde, örneğin su işletmesinin, konkordato borçlusun içme veya kullanma suyu göndermeyi, konkordatoda kendisine düşen alacak hissesinin ödenmesi şartına bağlayamaz. (age - 25).
İltihaki sözleşmelerin niteliği konusu, 5.4.1944 gün ve 12 sayılı içtihadı Birleştirme Kararında da etraflı olarak dile getirilmiştir. Taraflardan biri olan idarenin, evvelden bir takım şartları hazırlayarak bunları bir icap şeklinde umuma arz ve ferdin bu şartları 55 zımnen kabul suretiyle hizmetten faydalanması şeklinde tecelli ve tezahür eden ve özel Hukuk alanında sigorta ve nakliye mukaveleleri gibi emsali bulunan bu sözleşmelerde onların tamamen aynıdır. Bunlar özellikle, ticari veya sınai niteliği daha kuvvetli görülen teşebbüsler olup Demiryolları, tramvay ve diğer nakil vasıtaları, su, havagazı, telefon, radyo, televizyon gibi faaliyetler bu sınıfa dahil bulunmaktadır.
Bu teşebbüsler devlet (kamu idaresi) ya da mahalli idareler veya kamu kurumları tarafından işletildiği vakit, bunların ticari bir teşebbüs teşkil edeceği, bu idareye kurumlarla fertler arasındaki iliş. kinin özel hukuk kurallarına tabi olacağı ve bunun sonucu olarak anılan işler karşısında ferdin durumunun tamamen akdi nitelikte bulunduğunu kabul etmek gerekir. Nitekim fertlerle anılan idareler (Demiryolları, telefon, gaz, elektrik, su gibi) arasındaki ilişkinin kural ve hükümleri, akdedilen ve "abonman mukavelesi" denilen bir mukavelename ile düzenlenir. Bu gibi hallerde ekseriyetle ferdin bu hizmetten yararlanması yukarıda anılan mukavelename ile mümkün olduğundan ve bu mukavele özel hukuk mukavelesi niteliğinde bulunduğundan, bu yüzden çıkan uyuşmazlıkların dahi özel hukuk kurallarıyla çözümlenmesi gerekecektir.
Buraya kadar yazılanlardan çıkarılan sonuç şudur:
1 - İdarenin objektif koşullarla ilan ettiği (tekel durumundaki hizmetlerin yapılması için) genel ve devamlı bir nitelik arzeden icabın fert tarafından kabulü halinde idare "iltihaki sözleşmeyi" başka kanuni bir sakınca yoksa yapmakla ve hizmeti ferde ulaştırmakla görevlidir.
2- Gerek bu sözleşmenin kurulması ve gerekse kurulmuş olan sözleşmeden doğan uyuşmazlıkların çözümü özel hukuk hükümlerine tabidir ve genel mahkemelerde çözümlenir. Bu itibarla yukarıda yazılan gerekçelere göre davanın umumi mahkemelerde görülmesi gerekir. Mahkemenin bazı mütalaslar ileri sürerek davanın idare yargı yerinde görülmesine ilişkin kararı usul ve yasaya aykırıdır. Ancak, hernekadar idare genel ve devamlı bir nitelik arzeden icabı kabul eden fertle sözleşme yapmak zorunluğunda ise de; hiç şüphe yoktur ki eğer fert gerekli şartları haiz değilse idare böyle bir sözleşme yapmak zorunda değildir. Nitekim, davada da durum böyledir. davalı idare, davacının su ve elektrik bağlanmasını istediği binasının kullanma izni olmadığını diğer bir deyimle iskan ruhsatı bu bakımdan kendilerine bu hizmetin ulaştırılamayacağım bildirmiştir. Gerçekten 6785 Sayılı Kanunun 16. maddesi hükmünde yapımı tamamlanan yapının fen ve sağlık mensuplarınca yapılacak muayenesinde, ruhsat ve eklerine uygun olduğu ve kullanılmasından fen ve sağlık bakımlarından mahzur görülmediği takdirde kullanma izni verileceği ve 18. maddesi hükmünde de, kullanma izni verilmeyen veya alınmayan yapıların izin alınıncaya kadar belediye hizmetlerinden ve temsilcilerinden faydalanmıyacakları emredici bir şekilde açıklanmıştır. Bu itibarla, davacının İmar Kanununun kendisine yüklediği mükellefiyeti yerine getirmediğinin anlaşılması halinde, davalı idareden su ve elektrik bağlamalarını istemesi hak ve olanağına sahip değildir. Bu yönler gözetilerek işin esası incelenip varılacak sonuç uyarınca uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekirken, yazılı neden ve düşüncelerle davanın yargı yeri bakımından reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Temyiz olunan kararın gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin harcın istek halinde geri verilmesine 30.1.1974 gününde oybirliğiyle karar verildi.