 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E: 1974/7916
K: 1974/498
T: 29.01.1974
DAVA : G.T. tarafından V.T. ve H.T. aleyhlerine açılan istirdat ve eşya bedelinden alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda davanın reddine dair verilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki davacı tarafından istenilmekle, duruşma için tayin olunan günde temyiz eden adına vekili Av. R.G. geldi. Tebligata rağmen karşı taraf adına kimse gelmedi. Gelen avukatın konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için başka güne bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1 - Davalılar 7/6/1970 günlü senetle dava konusu eşyayı teslim almış olup, bu konuda uyuşmazlık yoktur. Senet kapsamından da anlaşıldığı gibi, taraflar arasındaki ilişki vediadan ibarettir. Öyle ise, geri verme borcunu isbat yükü davalılara düşer. Davalılar bir kısım eşyanın evde kaldığını, diğerlerinin ise davacı tarafından götürüldüğünü savunmuşlar, bunun ispatı için de tanık delillerine dayanmışlar, mahkemece tanıkların çağrılmasına karar verilmiştir. Ancak ara kararında tanık ücretleri belirtilmemiş, sadece miktar ve mahileyit açıklanmayan davetiye masrafından söz edilmiştir. Hal böyle olunca bu çeşit bir mehil usul ve kanununa uygun sayılamıyacağı için (H.U.M.K. 163, 414, 423) davalı mehle uymamakla delil gösteren hakkını kaybetmez. Çünkü; bir kimsenin bir haktan yoksun bırakılabilmesi, için kararda ne yapması lazım geldiğinin açık seçik olarak belirtilmesi gerektir. Olayda tanık ücretleri tayin ve tesbit edilmediğine göre, davalı tarafın görevi tam olarak belli edilmiş sayılamaz. Onun için birden çok mehle rağmen karar gereğinin yerine getirilmemiş olması kesin mehil kuralının uygulanmasına engeldir. (H.G.K. 22/11/1972 günlü 8/832-935 sayılı kararı) O halde davalıların tanık dinletme haklarını muhafaza etmiş bulunmaları itibariyle geri verme borcunun yerine getirildiğinin isbatı bakımından tanık dinlenmesi ve sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle ve özellikle isbat yükünün yöneltilmesinde de hataya düşülerek davanın bu bölümünün reddedilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
2 - Davalılarda kalan eşyanın yandığı hususunda kesinlik bulunmamakla beraber yanmış olduğu kabul olunsa bile, Borçlar Kanununun 464. maddesi delaletiyle 98. maddesi gereğince davalılar, yangının kendilerinin kusuru olmadan çıktığını ispat etmedikçe vedia sözleşmesiyle teslim aldıkları şeyin bedelini ödemek zorundadırlar. İncelenen ceza dosyası, davalıların sorumluluğunu giderecek nitelikte değildir. Bunun dışında da davalılar kurtuluş beyyuresi göstermemişlerdir. O halde yanan eşyanın dahi bedellerinin ödetilmesine karar verilmesi gerekirken, bu yönün gözetilmemiş olması bozmayı gerektirir.
3 - Eşyanın niteliği senette belirtildiğine göre, bu nitelikleri gözetilerek dava günündeki değerlerinin bilirkişi eliyle tesbit ettirilip bedellerinin ödetilmesine karar verilmesi gerekli iken tesbit imkansızlığından bahsedilerek davanın reddedilmesi de usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın gösterilen sebeplerle BOZULMASINA ve duruşma için takdir olunan bin lira vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine 29/1/1974 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.