 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E: 1974/3694
K: 1974/4217
T: 27.06.1974
DAVA: İ. Y. tarafından M.Y aleyhine açılan boşanma davasının yapılan muhakemesi sonunda tarafların boşanmalarına dair verilen yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki davalı tarafından istenilmekle duruşma için tayin olunan günde temyiz eden M. ile vekili Av. G.Ç. ve karşı taraf vekili Av. F. Ö. geldiler. gelenlerin konuşlamaları dinlendikten sonra işin inclenerek karara bağlanması için başka güne bırakılması uygun görüldü Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
Yapılması emredilen işlemin gerektirdiği masrafları hakim tarafından verilen süre içinde yatırmayan taraf isteğinden vaz geçmiş sayılır. (HUMK.414) kanunun öngördüğü süreler kesindir. Hakim ilk mehlin kesin olduğunu beyan etmemiş ise ikinci mehil kanunen kesin sayılır. Kesin mehil içinde işlem yapılmaması halinde ise hak düşer. (HUMK.163) Böylece karşı taraf yararına kazanılmış hak doğacağı için artık süre uzatılamaz. (Yargıtay Hukuk genel Kurulu 11.12.1973 günlü 1/63-100 sayılı ve yine Hukuk Genel Kurulunun 19.11.1969 günlü ve 5/310-815 sayılı karaları) Hak düşürücü süre içerisinde bir işlem yapılmamış ise sonradan yapılan işlem geçersiz olur. Bu yön resen gözetilir. (Prof. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 1974 sh. 904 ve yargıtay hukuk genel kurulu 7.10.1964 günlü ve 964/1117-612 sayılı kararı). Yukarıda açıklandığı gibi ilmi ve kazai içtihadlar hak düşürücü süre içinde yapılmayan işlemlerin delil gücü olmadığı yani bunlara iddia ve savunma sebebi olarak dayanılamıyacağı hususunda söz birliği içinde olup dairemizin uygulaması da bu doğrultudadır.
Tanıklarını dinletmek için davalı tarafa 17.11.1973 günlü oturumda usulüne uygun mehil verilmiş ara kararının gereği yerine getirlimediğinden 28.11.1973 günlü oturumda mehil tekrarlanmıştır. az önce açıklandığı üzere bu ikinci mehil kesindir. Buna rağmen mahkemece davalı tarafa 20.12.1973 günlü dilekçesiyle buna karşı koymuş iken davalı tanıkları dinlenmiştir. Az önce belirtildiği gibi davalı tarafın tanık dinletme hakkı düşmüş olduğu için usule aykırı olarak dinlenen tankların sözlerine dayanılamaz. Bu bakımdan davalı delil göstermemiş sayılacağı için artık davalı tanıkların sözlerinin hükme etkisi olup olmadığı üzerinde durma imkanı kalmamıştır. Hal böyle olunca sırf davacının delileri ile uyuşmazlığın çözülmesi zorunluğu doğmuştur.
Yapılan soruşturmaya toplanan delillere kararın dayandığı kanuni gerektirici sebpler taraflar arasında ortak hayatı çekilmez hale getirecek derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte şiddetli bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olmasına, olayların akışı karşısında davacının dava açmakta haklı bulunmasına, bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlanmanın artık kanunen mümkün görülmemesine binaen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine ve duruşma için takdir olunan bin lira vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine 27.6.1974 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.