 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E: 1974/1921
K: 1974/1961
T: 29.03.1974
DAVA : (R) tarafından karddeşi (E) aleyhine açılan nafaka davsının yapılan muhakemesi sonunda verilen yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmü davalı tarafından temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Kardeşin kardeşten nafaka isteyebilmesi için, nafaka ile yükümlü tutulmak istenenin refah içinde olması gerektir (M.K. 316).
Kanunda refah tarih edilmemiş, bunun takdiri mahkemeye bırakılmıştır. Geliri, çevresine ve sosyal durumuna göre lüks sayılabilecek şeyleri sağlamaya elverişli bulunan ve ihtiyaçları, dışında bir bolluk ve zenginlik içinde olan kimse refah halinde sayılır (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 28.9.1972 gün ve 5848/5323 sayılı kararı). Prog. Egger'e göre: "Mali durumu fevkalade masrafları karşılamaya elverişli ve ihtiyarlık günleri için tasarrufa da imkan bulabilen ve asgari geçim haddinin çok üstünde geliri bulunan kişi" refah içinde sayılır (Prof. A. Egger İsviçre Medeni Kanun Şerhi, Aile Hukuku, 1949 baskısı, Tahir Çağa Tercümesi, Sahife 345). Sonuç olarak, refah, bir kimsenin geleceği için kaygı duymadan toplumun lüks kabul ettiği ihtiyaçları dahil olmak üzere bütün ihtiyaçlarını karşılayabilmesi halidir.
Yardım nafakasında kanun koyucu mirastaki sıraya uymayı da zorunlu görmüştür (M.K. 316/1).
Davacının kalp rahatsızlığı sebebiyle çalışamadığı, oğlu (M) ve kızı (İ)den ayda ikiyüzer lira yardım nafakası almakta olduğu, ayrıca (Ö) adında 1950 doğumlu olup nafaka ile yükümlü bir çocuğunun bulunduğu anlaşılmıştır.
Davalı (S)nin dul ve yalnız başına kiralık bir evde oturduğu, ayda ikibin lira emekli maaşı aldığı ve bir süre önce evini 80.000 liraya sattığı tesbit olunmuştur. Türkiye'nin bugünkü ekonomik şartları ve özellikle az önce açıklanan ilkeler karşısında (S)nin refahta olduğunu kabul etmek şöyle dursun, aksine geçim sıkıntısı çektiği gereği ortadadır.
Diğer davalı (E)nin aydı 1500 lira emekli maaşı aldığı eşine ait evde oturduğu ve kendisine 40.000 lira emekli ikramiyesi ödendiği hususunda uyuşmazlık yoktur. Bu durumu ile (E)nin refahından söz etmek realiyete ters düşer. Her ne kadar (E)nin eşinin 1600 lira emekli maaşı aldığı ve üçyüz lira kira getiren evinin mevcut olduğu tesbit edilmiş ise de, mal ayrılığı rejimi dolayısıyla kadının geliri kocanın nafaka yükümlülüğünün tayininde ölçü olamamakla beraber, gelir birlikte mutalaa edilse bile, aylık 3500 liranın bu aileyi refah içinde geçindirmeye yeterli olmadığı söz götürmez bir ekonomik gerçektir.
Neticeten yukarıda açıklandığı gibi, refah söz konusu olmadığı için davanın reddi gerekirken nafaka takdir edilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın gösterilen sebeplerle BOZULMASINA 29.3.1974 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.