 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1974/471
K: 1974/1206
T: 26.02.1974
DAVA : Taraflar arasındaki davada: Davacı, Cihatlı köyünde kain 238 parsel sayılı taşınmazın esik tapu kaydına göre tamamına tasarruf ettiği halde, tapulama sırasında miktar fazlasının hazine hissesi olarak tesbit olunduğunu ileri sürmüş, Hazine payının iptaliyle tamamının adına tescilini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, Davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, 1933 yılında tesbit edilen davacı tapusunun üç haddın orman yazılı bulunduğu, sonradan yapılan orman taldidinde bu yer tahdit dışı bırakılmış ise de tapu tesis tarihindeki sınırların niteliğine göre miktara itibar edileceği gerekçeleriyle dava red edilmiştir. Bu hükmün duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiş olmakla: Duruşma için tayin olunan Avukat C.A.A ile M. Aleyh, Hazine vekili Avukat M.İ. geldiler, duruşmaya başlandı, müddetinde ita ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz arzuhalinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin şifahi izahları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, bilahare dosya tetkik olunarak gereği düşünüldü:
KARAR : Hakimin görevi; Dava olarak kendisine getirilen uyuşmazlığı, vereceği kaarla -Adalete uygun çözüm yolu bulmak suretiyle- ortadan kaldırmaktadır.
Taraflar arasındaki anlaşmazlığa son veren mahkeme kararının, adalete uygun düşmesi için bazı yönlerin göz önünde tutulması zorunludur.
İsabbetli bir kararın alınmasını sağlıyan koşulların hepsini burada sayıp dökmek gereği yoktur.
Ancak kararda isabeti sağlayan unsurlardan birinin, olaya uygulanacakmaddi hukuk kuralının doğru olarak saptanması hususu bulunduğu şüphesizdir. Hakim, hukukun genel esasları kadar bunların istisnası sayılan kuralları da bilmek ve uygulamak durumdadır.
Her hukuk sisteminin bazı özellikleri vardır. Türk huku düzeninin göze çarpan niteliklerinde biri özel kanunların ve durumların çokluğu ve yoğunluğudur. Hukukumuzda genel hükümlerin uygulama alanın daraltan pek çok özel hükmün ve durumun mevcut olduğu unutulmamalıdır.
Bu durumun bir örneğini, bu davada, görmek olanağı vardır:
Davacı tapusu iskan komisyonunun 1931 tarihli tahsis kararına dayanılarak tesis edilmiştir. Davacı tapusunda, tahsis edilen sahanın, yüzölçüsünün (bir dönüm) olduğu ve üç yönden (orman) sınırı ile çevrili bulunduğu yazılıdır.
Tabiatı icabı orman değşebilir sınır niteliğindedir. Ormanı sınır olarak gösteren bir tapu kapsamının belirtilmesinde -genellikle- sicilde yazılı yüzölçümünü gösteren kitarın geçerli tutulması gereklidir.
Ancak davacıya yapılan tahsisin esaslı unsuru, bir dönem yer olmayıp 40 zeytin ağacıdır. Komisyonca davacının hakkı ve geçim olanakları gözönünde tutularak kendisine 40 zeytin ağacı verilmesi öngörülmüştür. bu miktar zeytin ağacının, bir mendil kadar büyüklüğü olan bir dönümlük sahaya sığdırılması olanağı bulunmadığına göre, davacıya ait olan taşınmaz kapsamının belirtilmesinede tapudaki dönüm miktarının değil, tahsisin temelini ve amacını teşkil eden zeytin ağaçları sayısının esasa tutulması zorunludur.
İşin özelliği gereği olarak davacıya bir dönümlük yer değil, 40 zeytin ağcını kapsayan bir saha verilmiştir. Zeytin ağaçlarının sayısını gösteren miktar kat'i, yüzölçümüne ilişkin bulunan rakam ise tahminidir. Davacı tapusu bir dönümlük yer için değil, 40zeytin ağacını kapsayan ve tahminen bir dönüm genişliği bulunan bir saha için tesis edilmiştir.
SONUÇ : Hal böyle olunca, dava konusu yer üzerinde temlik tarihinden çok önce mvcut ve birbirine yakın olan 40 zeytin ağacının sayılarak tesbit edilmesi ve temlike konu olan bu ağaçların dikili bulunduğu sahanın da davacıya ait tapunun gerçek muhtevası olarak kabul edilmesi gerekli bulunduğu düşünüülmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün yukarıda yazılı nedenlerle H.U.M.K. nun 428. maddesi gereğin BOZULMASINA 26.2.1974 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.