 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1974/6287
K: 1975/4369
T: 24.06.1975
DAVA : Taraflar arasındaki akdin feshi ve alacak davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı akdin feshine ve 4.000 liranın davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin olarak verilen hükmün davalı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde taraflardan kimse gelmemiş olduğundan incelenip kağıtlar üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR Davacı, davalınıh miras bırakanı adına tapuda kayıtlı taşımazdaki payını satış vaadi senediyle onbin liraya satmaya vaad ettiğini, satış bedelinin 4 bin lirasını verip 6 bin lirasını borçlanarak vaadi kabul ettiğini, ancak sonradan 4753 sayılı kanunun ilgili hükümlerine göre taşınmazın 25 yıl süreyle takyitli olduğunu, temliki tasarrufta bulunulamayacağını öğrendiğinden senedin fesih ve iptaliyle verdiği 4 bin liranın ödenmesini istemiştir.
Davalı, 4753 sayılı kanu hükümlerinin taşınmazın temlikini yasakladığını, oysa borç doğuran satış vaadi sözleşmesi yapılmasının mümkün olduğunu taşınmadaki 25 yıllık takyidin ise 1977 yılında sona ereceğini, takyitten sonra vaadin yerine getirilebileceğini savunmuştur.
Mahkemece, satılması vadedilen ve tapunun 22/1/1952 tarih 278 nuarasında kayıtlı taşınmazın 4753 sayılı kanunun 54. madesine göre takyitli olduğundan beli süre ile satılamayacağı gibi 1617 sayılı Toprak ve Tarım Reformu Öntedbirler Kanununun 8. madesinin de devri ve temliki engellediğinden sözedilerek taraflar arasında düzenlenen 21/1/1972 tarih ve 100 yevmiye numaralı satış vaadi senedinin fesih ve iptaline, davacının ödediği 4 bin liranın davalıdan tahsiline karar verilmiştir. 4753 sayılı Kanunun 54 ve ondan sonra gelen maddelerinde belli süre ile yasaklanan temliki tasarruftur, yoksa şahsi borç doğuran satış vaadi değildir. Satış vadinde bulunan kimsenin o şey üzerinde tasarruf yetkisini sınırlandırılmış olması borç doğuran sözleşmenin yapılamayacağını veya yapılmış bir sözleşmenin geçersizliğini gerektirmez. Taşınmazdaki takyit 1977 yılında sona ermektedir. Bu tarihe kadar temliki tasarrufa kanunen olanak yoksada, yapılmasında yasal engel bulunmayan satış vaadi sözleşmesini o tarihden sonra uygulama alanı bulunacağı kuşkusuzdur.
Öte yandan 1617 sayılı Kanunun 8. madesi hükmü hazinece muhtaç çiftçiye dağıtılna tarım arazisiyle ilgili olup 4753 sayılı kanun hükümlerinden yararlanan taşınmaz maliklerini satış vaadinde bulunmalarına engel teşkil etmemektedir. Kaldıki, satış vaadi sözleşmesinin doüzenlendiği tarih ve taşınmazın bulunduğu yere nazaran 1617 sayılı kanun hükümlerini olayımıza uygulanması olanağı olmadığı gibi sözü geçen kanunun 6. maddesine göre devir ve temlik hakkının sınırlandırıldığı tarım arazisi 30 dönümü aşkın parçalara ait bulunmaktadır. Satış vaad edilen taşınmazın genişliği ise 13162 m2 den ibarettir.
Davacı, herne kadar kendisine satışı vaad edilen taşınmazın belli süre ile satışını yasaklanmış olduğunu sonradan öğrendiğini ileri sürmüş isede Medeni Kanunun 928. maddesini son fıkrası hükmüne göre kimse tapusicilinde kayıtlı olan bir keyfiyetin kendisince bilinmediğini ileri süremez. O halde bu ididanın da kanuni bir dayanağı yoktur.
Bu durumda davanın reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen nedenle BOZULMASINA 24/6/1975 gününde oybirliğiyle karar verildi.