 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1974/703
K: 1974/1153
T: 04.04.1974
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Ankara As 3. Ticaret Mahkemesince verilen 24.9.1973 tarih ve 268/235 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı avukatı tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 2.4.1974 günü davacı avukatı S.E. ile davalı M.S. ve avukatı M.V.D. gelip temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacı avukatı ile davalı asil ve avukatı dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, sahibi bulunduğu arsa üzerine davalının bina inşasını taahhüt ederek aralarında istisna sözleşmesinin yapıldığını, götürü olarak (650.000) lira bedel tesbit edildiğini, bu götürü ücretin bir kısmını kapsamak üzere 1.4.1972 vade tarihli, (35.000) liralık bono tanzim ederek davalıya verdiğini ve bono bedelini ödemesine rağmen banka aracılığı ile tahsile tevessül ettiğinden, borcun sona ermiş bulunduğunun tesbitini talep ve dava etmiştir.
Davalı savunmasında, taraflar arasındaki bütün ilişki istisna sözleşmesinden ibaret olup, mukavelede iş bedeli (650.000) lira yazılı ise de, hakikatte bu bedelin (950.000) lira olduğunu, davacının vergi külfetinden kurtulmak için ricası üzerine muvazaa yoluna tevessül ettiklerini, davacı tarafından (800.000) lira ödendiğini aradaki (150.000) lira fark için 4 bono tanzim edildiğini ve bunlardan birinin dava konusu bono olduğunu, binanın değerinin keşfen tesbiti, harici ikrar zabtı, delil başlangıcı niteliğindeki belge ve şahadet ile iddiasını kanıtlıyacağını beyanla davanın reddi gerektiğini ileri sürmüştür.
Mahkemece, özetle (her iki taraf bononun taraflar arasında mevcut istisna akti gereğince ve bedele mahsuben verildiğini kabul etmektedirler. Sözleşme ibraz edilmiştir. İnşa bedeli (650.000) liradır. Bu bedel içinde 1.4.1972 tarihinde 35.000 liranın ödeneceği belirtilmiştir. Davalı (800.000) lira aldığını senedin karşılıksız olmadığını iddia etmiştir. Davalı tarafın esas savunması kararlaştırılan bedelin (650.000) lira olmayıp (950.000) lira olduğuna müstenittir. Şahit dinletmek istemiştir. Mübrez belge delil başlangıcı niteliğinde değildir. Davacı taraf da mutabakat göstermediğinden ve yazılı hususun aksi de şahitle isbat edilemiyeceğinden, davalı tarafın yemin hakkı olduğuna karar verilmiş, teklif etmemiştir. Böylece taraflar arasındaki mevcut sözleşmede yazılı (650.000) liranın ödendiği ve senedin de mukavele zımnında bedel olarak verildiği ve binnetice bononun karşılıksız kaldığı anlaşılmakla senet dolayısıyla davacının ödenmesi gereken bir borcu olmadığının tesbitine karar verilmiştir.
Hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki mukavele 3.12.1970 tarihinde yapılmıştır. Mukavelenin (Avans - tediye ve teminatlar) başlığı altındaki kısmında davacı iş sahibinin 3 gün içinde (330.000) lira ödemesi kararlaştırılmıştır. Halbuki davacının ertesi gün 4.12.1970 tarihinde (650.000) lirayı nakden ödediği sabittir. Bilahare 25.1.1971 de (90.000) 23.8.1971 de (15.000) 1.10.1971 de (15.000) 10.2.1972 de (20.000) ve 10.4.1972 de (10.000) lira olmak üzere Cem'an (150.000) lira daha nakden ödediği hususun da bir uyuşmazlık yoktur. Davacı ayrıca (35.000) er liralık 3 adet ve (45.000) lira etmektedir. Bu suretle nakdi ödemelerle bonoların tutarı (950.000) liraya baliğ olmaktadır.
Davacı, işin bedelinin mukavelede yazılı olduğu gibi (650.000) lira olduğunu iddia etmiş, davalı ise (950.000) lira olduğunu ve vergiden kaçırmak için (300.000) lira eksik gösterildiğini savunmuştur. Bu savunmasını isbat için binanın mukavele tarihindeki değerinin keşfen tesbitini istemiş davacının harici ikrarına ait bir belge ibraz etmiş ve davacı ve adamları ile birlikte hazırladıkları ve fakat davacının adamları imzaladığı halde kendisinin imzalamaktan sonradan vazgeçtiğini iddia ettiği bir belgeye ve diğer delillere dayanmıştır.
Gerçekten tarafların beyan ettikleri meblağlar arasındaki farkı teşkil eden (300.000) lirayı davalı müteahhidin mukavelenin ertesi günü, aldığı, davacının mukavelede 3 gün içinde (330.000) lira peşin ödemesi kararlaştırıldığı halde (650.000) lira tediye etmesinden anlaşılmaktadır.
Davacının iddia ettiği gibi, kredi için ödemede bulunması hakkında mukavelede bir hüküm yoktur. Buna rağmen, ertesi günü (650.000) lira ödemesini kredi sebebine bağlamakta ahvalin mutad cereyanına uygun değildir. Bilakis bu ödeme davalının savunmasını teyide elverişli bulunmakta, kredi konusu, yazılı mukaveleye ve halin icabına aykırı düşmektedir. znira bir kimsenin arsasına yapılacak inşaat dolayısiyle müteahhide bir miktar peşin tediyede bulunması esasen bir nevi kredi niteliği taşır. Nitekim tediyesi karşılığında davacı, mukaveledeki (330.000) lira peşinata mukabil (650.000) liralık teminat bonosu aldığı davalının ve davacının adamları olduğu iddia edilen kimselerin imzalarını muhtevi belgede yazılı bulunmaktadır. Bir an için davacının iddiası kabul edilse dahi mukavelenin ertesi günü (650.000) lira bilahare (150.000) lira nakden ödemede bulunduğu ve bu suretle (800.000) lira tediye ettiği halde (150.000) liralık bonoların davalı müteahhit elinde kalması ve (650.000) liraya rağmen (150.000) lira nakten ödeme yapması sebepleri izahsız kalır.
Bu durumda davalının diğer delillerinin de incelenmesi ve özellikle mukavele tarihinde binanın bir müteahhit tarafından kaç lira bedel karşılığında yapılmasının taahhüt edilebileceği kararlaştırılan evsafa ait şartların da gözönünde bulundurularak yetenekli bilirkişiler aracılığı ile tesbit olunması ve mevcut delillerle birlikte takdir olunarak bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde ve eksik inceleme ile hüküm tesisinde isabet görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda yazılı sebeplerden dolayı hükmün BOZULMASINA ve 1000 lira duruşma avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine 4.4.1974 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.