 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1974/4774
K: 1975/714
T: 04.02.1975
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı (Ankara Asliye 3. Ticaret Mahkemesi)nce verilen 5.6.1974 tarih ve 57/189 sayılı hükmün temyizen tetkiki taraflar avukatlarınca istenmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Davacı vekili, davalı ile yaptıkları 12.7.1969 tarihli sözleşme ile Ayancık'tan Bartın'a 4797 m3 kerestenin nakliyesini taahhüt ettiklerini, nakliye tutarının (177.009.30) lira ve teslim süresinin 45 gün olduğunu,a bu iş için (20.500) lira kesin teminat yatırdıklarını, kerestenin denizden nakli için (N) Nakliyat ve Ticaret Kollektif Şirketi ile ayrıca 1.7.1969 tarihli bir anlaşma yaparak mukaveleye aykırı davranış halinde (20.000) lira cezai şart ödemeyi kabul ettiklerini, kerestelerin 3 gün içinde nakle hazır edilmesi gerekli iken davalının kereste bedelini ödememesi sebebile kendilerine kereste teslim edilemediğini, 17.7.1969 tarihli bir ihtar yazısı yazdıklarını, Ayancık Kereste Fabrikasının 6.10.1969 tarihli yazısından dava konusu kerestenin alınması işleminin davalı tarafından iptal edildiğinin öğrenildiğini belirterek; 1)-Teminat mektubu faizi (836,40) lira, Noter Masrafı (959.10) lira, taksi masrafı (2050) lira ve 3 üncü şahıs şirkete cezai şart (20.000) lira ki cem'an (23.845.50) lira zararının faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili savunmasında: İdarenin işin ifasından vazgeçmediğini, kereste fabrikası ile mutabakata varılamadığından işin tehir edildiğini, sözleşmede idarenin sebep alacağı gecikmenin teslim süresine ekleneceğinin kabul olunduğunu, davacının bir ihtarda bulunmadan ve aktin icrasını istemeden dava açtığını, dava hakkının doğmadığını, davacının 17.7.1969 tarihli yazısının idareye intikal etmediğini, davacı adresini değiştirmiş ve idareye haber vermemiş olduğundan görüşülmek üzere adresinde aranan davacının bulunamadığını, davacının 3 üncü şahıs şirketle yaptığı 1.7.1969 tarihli mukavelenin esas mukavele tarihiden önce olması sebebile onunla ilişkili bulunmadığını, esasen (2490) sayılı kanuna göre idarenin muvafakatı olmadan davacının işi kısmen veya tamamen başkasına devredemiyeceğini, (20.500) lira cezai şartın ve taksi masrafının fahiş olduğunu, aktin feshini gerektiren bir durum bulunmadığını ileri sürmüştür.
Mahkemece, davalı temerrüde düştüğündan ihalenin feshine, teminat mektubunun davacıya iadesine ve 2490 sayılı Kanunun 25 inci maddesine göre (20.500) liranın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Hüküm taraflarca temyiz olunmuştur.
1 - 2490 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin 5 inci fıkrası gereğince ilgili daire, mukavele ve şartname ile kendisine düşen ödevleri yerine getirmezse müteahhit, aynı durumda kendisine bu kanunla yükletilen mali sorumluluk derecesinde tazminat isteyebilir.
Bu hükmün incelenmesinden de anlaşılacağı gibi davalı idare, koşulları gerçekleşirse teminat mektubunu irat kaydetmek ve bunu geçen diğer zararlarını tazmin ettirmek suretile müteahhidi sorumlu tutabilir.
Şu halde müteahhidin sorumluluğu, teminat mektubu miktarı ile sınırlı olmadığına göre, idarenin sorumluluğu da sözü edilen 25 inci maddenin 5 inci fıkrası gereğince, aynı muhtevaya maliktir.
Kökleşmiş Yargıtay İçtihatlarına göre müteahhit, kanıtlamak şartı ile menfi zararının yani cebinden çıkanın hepsini isteyebileceği gibi, müspet zararını bir başka deyişle uğradığı kar yoksunluğunu da, teminatı ile sınırlı olmak üzere talep edebilir.
Davada müspet zarar istenmemiştir. istenen menfi zararı ise mahkemece yukarıdaki açıklamadan da anlaşılacağı gibi, yanlış olarak, incelemeğe lüzum görmeksizin teminat miktarı ile sınırlı olmak üzere aynen hükmetmiştir.
Bu itibarla davacının ödediği masraflar ve tazminat, tahkik ve takdir edilmeksizin teminat tutarının tahsiline karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
2 - Davacı, belli değeri olan taşıma sözleşmesinina feshini, teminatın iadesini ve yukarıda acçıklanan menfi zararının tahsilini istediğine göre, bunların tutarları üzerinden peşin harcın ikmal ettirilmeden davaya devam olunarak karar verilmesi doğru olmadığı gibi, vekillik ücretinin tayin ve takdirinde de davanın bu değerinin gözönünde tutulmaması ve talebe rağmen faize hükmedilmemesi isabetli görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1 inci bentte yazılı nedenlerle davalının ve 2 inci bentte açıklanan nedenlerden dolayı da davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 4.2.1975 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.