 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1974/3831
K: 1975/581
T: 30.01.1975
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı (İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi)nce verilen 5.6.1974 tarih ve 309/205 sayılı hükmün temyiz ve tetkiki taraflar avukatlarınca istenmiş ve temyiz dilkeçelerininsüresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu; gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, 9.174,58 lira alacağının faizler ve icra inkar tazminatı ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı, zamanaşımı def'inde bulunmuş, davacı şirketin banka veya ödünç para işleriyle iştigal eden bir müessese olmadığını borcu bulunmadığını beyanla davanın reddi gerektiğini ileri sürmüştür.
Mahkemece, zamanaşımı def'i reddedilmiş, diğer taraftan taraflar arasında yazılı bir anlaşma veya davalının faiz ödemek hususunda bir taahhüdü bulunmadığından, benimsenen bilirkişi raporunda belirtilen 5.000 lira alacağın dava tarihinden % 10 faiziyle tahsiline, faize, icra inkar tazminatı ve diğer isteklere ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir.
Hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1 - Tasfiye halindeki davacı limited şirketin davalıya verdiği ödünç paranın Ticari nitelik taşıdığı, mahkemece doğru olarak kabul edilmiş ve tarihi belli olmamakla bareber davacı limited şirketin Ödünç Para Verme İşleri hakkındaki 2279 sayılı değişik kanun hükümleri gereğince ödünç para verme işleriyle meşgul olmak üzere izin alığı anlaşılmıştır.
2 - Ancak Türk Ticaret Kanununun 8. maddesinin 2. fıkrası gereğince taraflar arasında, idida edildiği gibi üç ayda bir faizin ana paraya eklenerek birlikte karara yürütülmesi hakkında yazılı bir mukavele bulunmadığı gbii, cari hesap mukavelesi de mevcut değildir. Bu durumda üç ayda bir faizin ana paraya eklenerek tekrar faiz yütürülmesi gerekeceği ididasının mahkemece kabul edilmemesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Nitekim Ödünç Para Verme İşleri Kanununda bunu sağlayan bir hüküm de bulunmamaktadır.
3 - Dava dışı tasfiye halindeki Türk Kredi Bankası, borcu sebebiyle talebine müsteniden davacının davalıdaki alacağı için İcra İflas Kanunu'nun 89. maddesi gereğince 4. İcra Memurluğu vasıtasıyla 17.9.1966 tarihinde ihbarname tebliğ ettirmiş ve bu suretle davacının alacağı, kanuni yetkiye dayanılarak davalıdan icra takibi zımmında talep edilmiştir. Bu talep, mahkemenin kabulü veçhile Borçlar Kanunu'nun 133. maddesinin 2. fıkrası gereğince zamanaşımını keser ve yeni bir zamanaşımı süresi işletmeye başlar. Mahkemenin, 1972 yılında icra takibi yapıldığını gerekçesinde göstermesi zuhule müstenit ise de, bu bakımdan olayda zamanaşımının cereyan etmediğininkabulü doğru görülmüştür.
Şu halde temerrüt Borçlar Kanunu'nun 104. maddesi mucibince davalı aleyhindeki icra takibi tarihinden başalayacağından, temerrüt faizine bu tarihten itibaren hükmedilmesi gerekirken dava tarihinin mebde kabul edilmesinde isabet bulunmamaktadır.
4 - Olayda istenebilecek temerrüt faizi miktarına gelince, her ne kadar Türk Ticaret Kanunu'nun 9. maddesinin 2. fıkrasına göre Ticari işlerde yıllık temerrüt faizi % 10 oranında ise de aynı kanunun 1461. maddesinin 2. fıkrası mucibince ödeme yerinde banka iskontosu % 10 dan ziyade olduğu takdirde temerrüt faizi iskonto miktarı üzerinde de istenebileceğinden bu yönün incelenerek, davacının talebi ile mukayyet olmak üzere temerrüt faizine hükmedilmesi gerekir.
5 - Bundan başka davalının borcuna mahsuben 20.000 lira ödediği anlaşılmaktadır.
Halbuki borcunun iki hesap itibariyle 21.965,45 lira olduğu subuta erdiğine göre davalıdan 5.000 liranın tahsili şeklinde hüküm tesisinde de isabet görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı tarafların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve tarafların diğer temyiz itirazlarının reddine, ödedikleri temyiz peşin harcının istekleri halinde temyiz eden taraflara iadesine, 30.1.1975 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.