 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1974/37
K: 1974/308
T: 01.02.1974
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı istanbul Asliye 5. Hukuk Hakimliğince verilen 9.6.1972 tarih ve 533/554 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı avukatları tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinini süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Taraflar arasındaki uyuşmazlık, sigortacının halef sıfatıylahaksız eylem kurallarına dayanarak açtığı rücu davasına ilişkindir. Olayda sigorta sözleşmesinden ve bu arada halefiyetten doğan bir uyuşmazlık söz konusu değildir. Davalının tacir olmadığı da, kuşkusuzdur. Bu durumda halefiyetin, eski Ticaret Kanununun 965. veya metin yönünden hiç bir fark olmayan yeni Ticaret Kanununun 1301. maddesine dayanması yani kanundan doğması, davanın (ticari dava) sayılmasını gerektirmez.
22.3.1955 tarih ve 37/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında, sigortacının sigorta tazminatını sigortalıya ödedikten sonra kanuni halefiyet sebebile onun yerine kaim olarak ödediği bedel nispetinde zarar failine rücu etmesine ilişkin davanın ticaret mahkemesinde değil, hukuk mahkemesinde değil, hukuk mahkemesinde görülmesi gerekeceği kabul edilmiştir.
31.3.1954 tarih ve 18/11 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında "sigortacının, sigortalıya ödediği tazminat nispetinde sigortalının yerine geçeceği ve onun halefi olacağı" 17.1.1972 tarih ve 2/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da, "sigortalının ne hakkı varsa bunların sigortacıya geçeceği, sigortacının sigorta ettirenin bütün def'ilerini zarardan sorumlu olana karşı ileri sürebileceği haksız eyleme dayanan rücu davalarında haksız eylem kurallarının uygulanacağı ve sigortacının kanuni halef sıfatile bu kurallara göre tazminat isteyeceği, açtığı davanın sigorta ettirenin aynı şahıs aleyhine açabileceği davanın zamanaşımına tabi ve aynı tarihte başlıyacağı" öngörülmüştür.
Yargıtay Başkanlar Kurulu da, sigortacının halef sıfatile açtığı rücu davalarında Türk Ticaret Kanununun hükümlerinin değil, haksız eylem kurallarının uygulanacağı ve bu davaların ticari niteliğinin bulunmadığı esasına dayanan İçtihadı Birleştirme kararları gerekçe göstererek müteaddit kararlarında (örneğin 5.11.1971 tarih ve 85/101 sayılı karar) temyiz incelemesinin, Ticaret (11.Hukuk) Dairesine değil, 4. Hukuk Dairesine aita bulunduğuna, karar vermiştir.
Aksi görüşün, yani sigortacının halef olmasını öngören 1301 maddenin mücerret Ticaret Kanunda bulunmasına dayanarak rücu davasının 11. Hukuk Dairesinde incelenmesi gerektiğinin kabulü halinde, Medeni Kanunun 582. maddesi gereğince miras bırakanın borcundan müteselsilen sorumlu olan mirasçılar hakkındaki halefiyete dayanan bütün davaların temyiz incelemesinin 2. Hukuk Dairesinde yapılması ve Borçlra Kanunun 162 ve sonraki maddeleri gereğince alacağın kanuni, kazai ve akdi temlikine istinat eden her çeşit davanın da 13. Hukuk Dairesinde görülmesi iktiza eder.
Bu itibarla hukuk ilkelerine, kanuna, Yargıtay İçtihadı Birleştirme ve Başkanlar Kurulu Kararlarına aykırı surette sigortacının kanuni halef sıfatile, aralarında akdi hiç bir ilişki bulunmayan zarardan sorumlu olan aleyhinde açtığı rücu davalarının, "kanuni bir halefiyet söz konusu olmadığı, dava hakkının Ticaret Kanununun sigortaya ilişkin hükümlerinden doğduğu ve tazminat isteğinin sigorta aktine dayandığı" şeklindeki çelişkili bir gerekçe ile temyiz incelemesinin, haksız eylemden doğan davalara bakan 4. Hukuk Dairesine değil, Ticari davaları inceleyen 11. Hukukuk Dairesine aita bulunduğuna ilişkin Yargıtay Başkanlar Karulunun 30.11.1973 tarih ve 1973/211-229 sayılı yedi muhalife karşı sekiz oyla ittihaz ettiği karara, kanuni zorunluk dolayısiyle, uyularak dosya incelenmiştir.
2 - Olayda davacı Sigorta Şirketi, sigortalısına ödediği tazminat dolayısiyle olaya sebebiyet verdiğini belirterek davalıdan bu tazminatın rücuan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı savunmasında, kusurlu veya tedbirsiz davarandığının ispatı gerekeceğini ve zararın fahiş gösterildiğini ileri sürmüştür.
Mahkemece, sigorta ettiren malikin davalı kiracı aleyhinde açtığı davaya ait 10. Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasındaki 2.5.1969 tarihli rapora ve kesinleşen ilama göre gerçek zarar ve sigorta şirketinin sigortalıya ödemesi gereken miktar (201.334.50) lira olduğundan bundan fazlası için yapılan ödemeden dolayı davalıya rücu edilmesine imkan bulunmadığı, sadece bu gerçek zarar miktarı üzerinden sigortalıya ödenen para için davacı sigorta şirketinin sigortalısına halef olarak zararı yapan davalıya rücu adebileceği belirtilerek 10. uncu Asliye Hukuk Mahkemesince aynı davalıdan tahsil edilerek sigorta ettiren mal sabinine ödenmesine karar verilen (6334) lira indirildikten sonra, bakiye (195.000,50) liranın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlika bulunmamasına ve mahkemece sigorta ettiren malika tarafından aynı davalı kiracı alehinde aynı olaydan dolayı açılan tazminat davasında zarar miktarı tesbit edilmiş ve bu dava da, o davanın davacının halefi sıfatı ile aynı davalı aleyhinde açılmış ve bu itibarla o davada verilen kararın hükme dayanak yapılmış olmasına göre davalının temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ : Yukarıda yazılı sebeplerden dolayı davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA ve aşağıdaki yaılı bakiye (4935) lira temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına 1.2.1974 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.