 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1974/3464
K: 1974/3592
T: 12.12.1974
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı (İstanbul 14. Asliye Hukuk Hakimliği)nce verilen 28.9.1973 tarih ve 103/790 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı Doğubank T.A.Ş. avukatı tarafından istenmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili davalıların dava dışı bir şirketten alacaklarını tahsil etmek için mahkemeden aldığı kararlara dayanarak icra memurlukları delaletile müvekkiline ait iki fanile makinasını haczettirip monte edildiği yerden söktürerek başka bir yere nakil ettirdiklerini ve bu suretle müvekkilinin karına mani olmuş ve makinelerin hasara uğramasına sebebiyet verdiklerini ve müvekkilinin keşide ettiği 5.11.1954 tarihli ihtarnamenin semere vermemesi üzerine davalılar aleyhine istihkak davası ikame edildiğini ve muhakeme sonunda mülkiyeti subut bulduğundan makinelerin müvekkiline 6.6.1958 tarihinde iade olunduğunu iddia ve mahkeme marifetile tesbit edilen (11580) lira malzeme noksanı arıza tamiri nakliye masrafı ve temizleme ücreti ile (234800) lira kar mah^rumiyeti toplamı (246380) liranın faizile davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş ve 13.6.1969 tarihli oturumda davalılardan Moiz hakkındaki davayı atiye bıraktıklarını beyan eylemiştir.
Davalı banka vekili haksız fiile dayanan davanın zamanaşımına uğradığını zarar ve failine ittilaını 1954 yılı olduğunu ve davacı ihtiyati haciz sırasında mücerret istihkak iddiasında bulunup mülkiyetini tevsik etmediğini ve bu suretle müvekkilini izrar kastile hareket ettiğini ve teminat göstermek suretile kanuni yollardan hareketle mahcuza vaziülyet olması imkanlarını kullanmadığını ve makinelerin istismale gayrı salih ve muattal olduğunu ve takebi maruz borçlu şirket ana sözlemesinde makinelerin şirket sermayesine dahil bulunduğunun tescil ve ilan edilmiş ve davacıda buna itiraz etmemiş olup üçüncü şahıs olan müvekkilinin ancak bununla bağlı olup şirket defterlerindeki emanet kaydını tahkik ve tetkik imkanına sahip bulunmadıklarını savunmuştur.
Mahkemece her iki davalı aleyhine davacının açtığı istihkak davalarına ait ilamların 15.3.1958 ve 5.4.1958 tarihlerinde kesinleşmesine ve 29.1.1959 tarihinde (50000) liranın tahsili hakkında açılan davada fazlaya ait dava hakkının mahfuz tutulmuş ve (196380) liralık davanın ise 18.5.1959 tarihinde açılmış olması itibariyle davalının zamanaşımı definin reddine ve davalı Moiz hakkındaki dava atiye bırakıldığından onun için karar vermeye yer olmadığına ve davalı bankanın makinelere haciz koydurmak suretile davacının zarara uğramasına sebebiyet verdiğinin anlaşılmasına bu suretle zararın tamamından mesul olması gerekmesine binaen birbirini teyit eden bilirkişi raporları münderecatıla tahakkuk eden davacı zararı (80976.50) liranın davalı bankadan tahsiline ve fazla talebin reddine karar verilmiştir.
1- Dava dava dışı bir şirkketteki alacaklarından dolayı davacının iki adet fanile makinesine ihtiyati haczi koydurtan davalıların aleyhlerindeki istihkak davası sonucunda ihtiyati haciz isteminde haksız çıkmaları nedenile uğranılan zararın tazmini istemesinden ibarettir. Davanın bu niteliği itibariyle olaya uygulanması gereken İİK.nun 259. maddesi gereğince alacaklı davalıların sorumlu tutularak tazminata mahkum edilebilmeleri için :
a) İhtiyati haciz kararının haksız alındığının bu karardan sonra açılacak esas dava sonucunda sübuta ermesi,
b) İhtiyati haciz kararının uygulanmasından bir zararın doğmuş olması,
c) Zarar ile ihtiyati haciz kararı arasında uygun bir illiyet bağının bulunması gereklidir.
Olayımızda da ihtiyati haciz koydurtan davalılardan Moiz'in haksızlığı İstanbul İcra Hakimliği'nin kesinleşmiş 3.10.1957 gün ve 7948/727 sayılı il
amı ve diğer davalı Doğubank TAŞ.nin haksızlığında aynı hakimliğin kesinleşmiş 13.11.1957 gün ve 2697/873 sayılı ilamiyle sübuta ermiştir. Dava dosyasındaki kağıtlara toplanan delillere ve bilirkişi incelemesi sonucunda verilen rapora göre de ihtiyati haciz uygulamasından davacının zararının doğduğu ve zarar ile ihtiyati haciz oranında uygun bir illiyet bağının bulunduğu anlaşılmıştır. Bu itibarla davacı dava dışı şirketten alacaklı davalıların kendisine ait makinelere haksız olarak ihtiyati haciz koydurtmaları nedeniyle sorumlu tutularak tazminata mahkum edilmelerini talep ve dava etmekte haklıdır.
Davalı Doğubank TAŞ. vekilinin ticaret siciline tescil ve ilan edilen borçlu şirket sözleşmesinin 9. maddesiyle mahcuz makinelerin şirkete sermaye olarak konulduğundan bahisle ihtiyati haciz koydurtmakta müvekkilinin kusru olmadığından tazminatla sorumlu tutulamıyacağı yolundaki temyiz itirazı da gerek doktrinde ve gerekse kökleşmiş Yargıtay İçtihatlarında belirtildiği gibi İİK.nun 259. maddesindeki sorumluluğun kusursuz sorumluluk olduğu ve ihtiyati haciz yüzünden açılacak tazminat davasında sorumluluğun tehlike ve kusursuz sorumluluk esasına göre takdiri gerekeceği cihetle kabule şayan değildir.
2- Davacı birleştirilen davalardan 959/103 esas sayılı olanı fazlaya ait dava hakkını saklı tutmak kaydıyla (50000) lira için 29.1.1959 ve 959/489 esas sayılı (196380) liralık davasını da 18.5.1959 tarihlerinde açmıştır.
Davalı Doğubank TAŞ. vekili davanın tazminat davası olması ve davacının 29.1.1959 günlü dava dilekçesinin 2 nolu bendinde zarara ve failine 2.11.1954 tarihinde muttali olduğunu ikrar etmiş bulunmasına göre davalıların ittiladan itibaren bir sene geçirildikten sonra açılması nedenile zamanaşımına uğradığı halde zamanaşımı savunmasının mahkemece kabul edilmemesinin isabetsizliğinden bahisle bu hususu da temyiz itirazı olarak ileri sürmektedir.
Her ne kadar haksız ihtiyati haciz koydurtmak suretiyle üçüncü kişiye zarar vermek haksız fiil ise de İİK.nun 259. maddesi ihtiyati haciz isteyen alacaklının üçüncü kişinin zararlarından sorumlu tutulabilmesi için hacizde haksız çıkması koşulunu öngörmüştür. Hacizde haksızlığında ancak esas davanın (yani haczedilen malın davacıya ait olduğundan bahisle açılan istihkak davasının) sonucunda verilecek kararla saptanması mümkün olacağından zamanaşımının başlangıcının da bu dava sonunda verilen hükmün kesinleştiği tarihten başlatılması gerekir. Bu suretle İİK.nun 259. maddesi zamanaşımının ihtiyati haciz isteminin haksızlığına dair mahkemece verilen hükmün kesinleştiği tarihten başlamasının gerekeeceği hükmünü verdikten başka ihtiyati haciz isteyen alacaklının hacizde kesinleşmiş mahkeme hükmüyle haksız çıkması halini aynı zamanda dava koşulu olarak saymıştır. Çünkü ihtiyati haciz koydurtan alacaklılar anca hacizde haksız çıktıkları takdirde üçüncü kişinin zararlarından sorumlu tutulacaklardır ki haksızlık kesinleşmiş mahkeme hükmüyle saptanmadan sorumluluktan söz edilmeyecekve ihtiyati haciz koydurtan alacaklılar aleyhine dava açılmasına da olanak bulunamıyacaktır. Bu nedenlerle davalı vekilinin zamanaşımının başlangıç tarihinin 2.11.1954 ten başlatılarak davanın zamanaşımı yönünden reddi gerektiği hakkındaki temyiz itirazı da kanuni dayanaktan yoksundur.
Davalı Doğubank TAŞ. vekilinin (196380) liralık 959/489 esas sayılı davanın istihkak davasında verilen hükmün Yargıtay'ca 5.4.1958 tarihinden onanarak kesinleşmesinden bir sene geçmesinden sonra 18.5.1959 tarihinde açıldığından bahisle zamanaşımı yönünden reddedilmemiş olmasına değinen temyiz itirazına gelince filhakika davacının davalı Doğubank aleyhine açtığı istihkak davası sonucunda İstanbul İcra Hakimliği'nden verilen 13.11.1957 gün ve 2697/873 sayılı hüküm Yargıtay İcra ve İflas Dairesi'nin 4.5.1958 günve 1294/2102 sayılı ilamiyle onanmış ve davalı Doğubank karar düzeltilmesi yoluna gitmemiş ise de asliye mahkemesi kararlarının kesinleşmesi için temyiz yoluna başvurmanın reddindenbaşka karar düzeltme süresinin de geçmiş veya karar düzeltme isteminin reddedilmiş olması gerektiğinden ve davada da Yargıtay İcra ve İflas Dairesi'nin 5.4.1958 tarihinde tebliğ edilmiş ve karar düzeltme yoluna gitmediğinden bu davalı yönünden kesinleşmenin 31.5.1958 tarihinde olacağı cihetle 18.5.1959 tarihinde açılan dava BK.nun 60. maddesindekibir senelik zamanaşımı süresi içinde açıldığından davalı vekilininbu yöne değinen temyiz itirazı dahi yerinde görülmemiştir.
3- Davalı Moiz davasının 105810 numaralı fanile makinesine 28.10.1954 gününde ihtiyati haciz koydurtmuş ve makineyi makinelerin bulunduğu işhanı müstahdemine yediemin olarak teslim etmiştir. Diğer davalı Doğubank TAŞ.nde mahcuz 105810 numaralı makine ve 105810 numaralı makineyi birlikte 1.11.1954 günü ihtiyaten haczettirmiş ve bir gün sonra da makineleri bulunduğu yerden söktürerek kendi deposuna naklettirmiştir. Bu muhafaza tedbirine davası atiye bırakılan Moiz'de katılmışştır. Bu suretle davalı Doğubank 105810 numaralı makineye zaten mahcuzken ihtiyati haciz koydurtmuş bulunmaktadır. Bu durumda davacının 105810 numaralı makinesinin Moiz tarafından haczedilmesi suretile zararı başlamış ve Moiz aleyhine açtığı istihkak davası sonucunda verilen hükmün kesinleştiği 4.7.1958 tarihine kadarda devam etmiştir. Esasen mahcuz olan bu makineye ihtiyati haciz koydurtmak suretile davalı Doğubank TAŞ.nin zararın ilk haczi yaptıran Moiz'in fiiliyle doğmuş ve devam etmiş bulunmasına göre sorumlu tutularak tazminata mahkum edilmemesi gerektiği halde davalı doğubank TAŞ.nin 105810 numaralı makineyi de ihtiyaten haczettirmesinden dolayı da tazminata mahkum edilmesi yerinde değildir.
4- Davalı Doğubank TAŞ.dava dışı Mehmetve Ortakları Kollektif Şirketi'ndeki (5799) lira alacağı için davacı makinelerne ihtiyati haciz koydurtmuştur. İİK.nun 263. maddesi gereğince davacı teminat vermek suretiyle makinelerin kendisine bırakılmasını sağlıyabilir iken bu yola gitmemek suretile zararın çoğalmasına yardım ettiği ve zararı yapan davalının hal ve mevkiini ağırlaştırdığı gözönünde bulundurularak hükmedilen tazminattan BK.nun 44. maddesi hükmü gereğince indirim yapmasının gerekip gerekmediğinin düşünülmemesi de doğru görülmemiştir.
5- Dava dışı Mehmet ve Ortakları Kollektif Şirketi Sözleşmesi'nin 9. maddesinin (A) bendinde dava konusu makinelerin şirket için satın alındığının yazılı olmasına ve davlaı Doğubank'ın da makinelerin intifaının şirkete bırakılmış olduğunu defan dermeyan etmiş bulunmasına göre bu savunmanın incelenerek makinelerin intifaının davacı tarafından şirkete bırakıldığının saptandığı takdirde davacının bu yüzden sağladığı yarar varsa bu yarar miktarının hükmedilen tazminattan indirilmesi gerekeceğinden bu hususun incelenmesinin eksik bırakılması da isabetsiz bulunmuştur.
6- Davalı Doğubank vekilinin diğer temyiz itirazları dosyadaki kağıtlara ve hükmün dayandığı gerekçelere göre yerinde bulunmadığından reddi ve bozmanın niteliği nedeniyle da davalı vekilinin yargılama giderleri ile vekillik ücreti hakkındaki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine mahal görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarda bir, iki ve altı numaralı bentlerdeki nedenlerle davalı Doğubank vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine üç, dört ve beş numaralı bentlerden dolayı da davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün (BOZULMASINA) ve (1000) lira duruşma vekillik ücretinin davacıdan alınarak davalı Doğubank TAŞ.ne verilmesine ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine 12.12.1974 tarihinde bir oya karşı çoğunlukla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı kendisine ait trikotaj makinelerinin üçüncü şahsın borcundan dolayı ihtiyaten haczdilmesi üzerine evvela istihkak davası açmış ve makinelerin kendisine ait olduğunu o davada ispat ederek buna ilişkin hükmün kesinleşmesinden sonra da haksız fiile dayanmak suretile işbu tazminat davasını açmıştır.
Davalı banka vekili haksız fiil tarihine göre zamanaşımı definde bulunmuş ise de mahkemece istihkak davası hükmünün kesinleştiği tarih zamanaşımının başlangıcı kabul edilerek zamanaşımı defi reddedilmiş ve tazminata hükmedilmiştir.
Haksız fiile dayanan davacının istihkak davası açmadan dahi bu tazminat davasını açarak mülkiyetin kendisine ait olduğunu yani haczin haksızlığını ve zararını ispat etmek şartıyla tazminat talebinde bulunmasına kanuni hiçbir meni yoktur. Zira istihkak davası malın aynına ilişkin bir dava olduğundan haksız fiile dayanan tazminat davasından tamamen ayrı bir davadır ve tazminat davası ile ilgisi bulunmamaktadır. Diğer bir ifade ile tazminat davası açmak için önceden bir istihkak davası açarak orada aynı hak ispat edildikten sonra tazminat davası açmak mecburiyeti yoktur. O halde evvela bir istihkak davası açarak hakkını ispat etmek açılacak tazminat davası için ne bir dava şartıdır ve ne de mutalebe hakkının doğması için takip edilmesi zorunlu olan bir yoldur. önceden istihkak davası açmadan da tazminat davsı mümkün olduğuna göre birinci yola gitmeden açılan tazminat davasında zamanaşımının başlangıcı haksız fiilin vukubulduğu tarih olarak kabul edilecek buna mukabil evvela istihkak davası açılıp hüküm alındıktan sonra açılacak tazminat davasında ise mahkemenin kabulü gibi istihkak hükmünün kesinleştiği tarih zamanaşımının başlangıcı olacaktır ki aynı hukuki sebebe dayanak bir davada ayrı ayrı zamanaşımı başlangıcının kabulüne hukuken imkan yoktur.
Bu sebeplerle zamanaşımı buşlangıcında istihkak hükmünün kesinleştiği tarih olarak kabul eden mahkeme görüşünü benimseyen çoğunluk kararın muhalifim.
Üye
(A.H.E.)