 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1974/2879
K: 1974/3105
T: 21.11.1974
DAVA : Taraflar anrasındaki davadan dolayı İstanbul As. 16. Hukuk Hakimliğince verilen 22.3.1973 tarih ve 1017/213 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacılar avukatları tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 19.11.1974 gününde davacı adına S. Baykam ve avukatı C. Türel ile davalı avukatları N. Gürelli ve O. İmregün gelip temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra gereği konuşulup düşünüldü:... KARAR; Davacılar vekili, davalının 7.12.1969 tarihinden başlamak üzere müvekkilleri aleyhine haksız ve suçlayıcı nitelikteki neşriyatını devamlı ve sİstematik şekilde yürüttüğünden müvekkillerinin müsbet ve menfi zararları (10.000.000) liranın faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini idia ve talep etmiştir.
Davalı vekili, neşriyatın başlangıcı olarak gösterilen 7.12.1969 tarihinden davanın açıldığı, tarihe kadar bir seneden fazla zaman geçmiş olduğundan haksız fiile dayanan davanın zamanaşımı yönünden reddine karra verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davalının neşriyatının 7.12.1969 tarihinde başlayıp ondan sonraki zamanlarda esas neşriyaat bakımından kısım kısım vuku bulmuş olmakla beraber, tazminata konu olan olayın 7.12.1969 tarihinde başlayarak hasıl olmasına ve iddia edilen zararın bu suretle vücuda gelmiş bulunmasına ve başlangıç tarihiyle dava tarihi arasında bir seneden fazla bir zaman geçmesine göre, davanın zaman aşımı sebebiyle reddine karar verilmiştir.
Hükmü davacılar temyiz etmiştir.
1 - Yukarıdaki kısa açıklamadan da anlaşılacağı gibi, dava, davalı şirketin sahibi bulunduğu H. Gazetesinin 7.12.1969 tarihli nüshasıyla başlatılıp sonra devam ettirilen neşriyat sebebiyle uğranılan müsbet ve menfi zararın tazmini isteminden ibarettir.
İbraz edilen gazete nüshalarından anlaşıldığına göre, davacılarla ilgili yayın, 7.12.1969 tarihinde başlamış ve 1970 yılı başlarına kadar birbirini izliyecek şekilde devam ettikten başka, 7 Mart 1970 tarihine kadar da aralıklı olarak mezkur gazete sütunlarında yer almıştır.
Mahkemece, dava 26.12.1970 tarihinde açıldığından, ilk yayım tarihi olan 7.12.1969 tarihine göre olayda Borçlar Kanununun 60. maddesinde öngörülen bir yıllık zamanaşımının gerçekleştiğine dayanılarak dava reddedilmiş bulunduğundan haksız eylem zamanaşımının hangi tarihten başlıyacağının tayini, hukuki uyuşmazlık yönünden önem taşımaktadır.
Sözü edilen bir yıllık zaman aşımının (mutazarrır olan tarafın zarara ve failine ıttılai tarihinden itibaren) başlayacağı, Borçlar Kanunumuzun 60. maddesinin ilk fıkrasındaki hükme bağlanmıştır.
Haksız eylem zamanaşımının, mehaz İsviçre Borçlar Kanununun 60. maddesinin ilk fıkrasındaki (mutazarrı nazarıve tazminatla ödevli olanın şahsını öğrendiği günden itibaren) başlıyacağı (Oser Schönenberger, Zürich 1929, S. 415); Alman, Medeni Kanununun 852. maddesinin ilk fıkrasında da (mutazarrırın, zararı ve tazminatla ödevli olanın şahsını öğrendiği tarihten itibaren) başlayacağı (Palandt, München Und Berlin 1954, S. 889) ifade edilmiştir.
Görülüyor ki, Türk İsviçre ve Alman Kanunlarında metin bakımından bir fark yoktur.
Bir yıllık haksız eylem zamanaşımını başlangıcı, zarara ve sorumlu olanın şahsına ıttıla tarihi olduğu cihetle, zamanaşımının hesaplanmasında bu hususların gerçekleşip gerçekleşmediğini aramak lazımdır.
Davacılar birer anonim ortaklık olduklarından, ancak idare meclislerini ıttıla tarihleri zamanaşımının başlangıcına esas olur. (Y.H.G.K. 20.5.1964, 388).
Faile ıttılaın, fiilin vuku tarzına göre bir güçlük arzetmediği, meydandadır. Fakat zararı öğrenmede ise, şüphe veya bilmeye mecbur olma hali yeterli olmayıp gerçek öğrenme, açılan davayı haklı gösterecek emin bilgi söz konusudur. (Dr. H. Becker - Kemal Reisoğlu çevirisi Sh. 360 - 361).
Eğer mutazarırın, kendisince bilinen vakıalara müsteniden belli bir şahıs aleyhinde bir tazminat davası, hatta bir tesbit davası açması halinde kazanması, belli ölçüde kesinlik gösteriyorsa, zarara ve sorumlu olana muttali olduğu kabul edilir. (Palandt, S. 889, Oser - Schönenberger, S.416 - 417). Bir başka deyişme, zararın tamamlanmasını beklemeye, bütün kapsamı ile bilinmesine, ihtiyaç yoktur. (V. Tuhr - Biegwordt, 1944 - 3371). Yeter ki, açılacak davayı, tazmini talep edilen zarar, yönünden haklı gösterecek sebepler bulunsun, herhalde davacının, zararı hakkında bir fikir sahibi olması lazımdır. (Y.H.G.K. 28.10.1959, 49). Kaldı ki, hukukumuzda ister eda davacı olsun, isterse, tesbit davası açılsın, dava dilekçesinde kıymetin gösterilmesi gerekir. (H.U.M.K. m. 1, 2; Harçlar K. m.16; Avukatlık Ücret T. 3. kısım).
Olayda haksız eylemin yayım yolu ile yapıldığı iddia edilmiştir. İlk yayım 7.12.1969 tarihinde vuku bulduğuna göre, o gün, hatta ertesi gün davacı şirkelerin zararının, belli bir ölçüde de olsa tayin etmek olanaklarının bulunduğundan söz edilemez.
Dava 26.12.1970 tarihinde açıldığından, dava tarihinden geriye doğru bir yıla nazaran farkı teşkil eden (19) gün içinde, 7.12.1969 tarihinden sonra 8-11, 14-20, 22-24 Aralık 1969 tarihlerinde 14 gün süre ile temadi eden bir şekilde yayının yapıldığı iddiası ile zararın idare meclisleri tarafından asgari bir inceleme ile ne zaman öğrenilebileceği gözönünde tutularak, davacı tarafa, yetkili merciin zarara muttali olduğu tarihi ispat olanağının tanınması ve sonucuna göre davalı basın organının kamu görevi yani basın özgürlüğünün sınırları da saptanmak suretiyle haksız eylem unsurlarının araştırılması gerekir.
Açıklanan esaslar uyarınca inceleme yapılmadan ve yayının Mart 1970 tarihinde devam ettiği nazara alınmadan davanın zamanaşımı yönünden reddedilmesi, doğru görülmemiştir.
2 - Taraflar birer ticari ortaklık olduklarına ve uyuşmazlık ticari işletmeleri ile ilgili bulunduğuna göre davanın, Türk Ticaret Kanununun 4. maddesi uyarınca Ticaret Mahkemesinin iş alanına girdiği düşünülmeden, davalı vekilinin bu noktaya ilişkin ilk itirazının reddedilmesi de doğru değil ise de, bu yönden bir temyiz bulunmadığından bu yanışlık, H.U.M.K. nun değişik 427. maddesi gereğince bir bozma sebebi olarak kabul edilmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1. bentte gösterilen nedenlerle davacılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (1.000) lira duruşma vekillik ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine ve ödediği temyiz peşin harcını isteği halinde temyiz eden davacılara iadesine 21.11.1974 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.