 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1974/1758
K: 1974/2406
T: 12.09.1974
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı (İstanbul Asliye 3. Ticaret mahkemesi)nce verilen 9.11.1973 tarih ve 551/478 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı avukatı tarafından istenmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Davacı vekili davalının Münih Ticaret Mahkemesinde müvekkili aleyhine bir dava açtığını ve aldığı karar henüz kesinleşmeden müddeabihi tahsil ettiğini bilahare Federal Mahkemenin bu kararı bozduğunu ve bozma üzerine Münih Eyalet yüksek mahkemesinde yapılan duruşmada davalının tahsil ettiği (17.490) DM.4.2.1965 tarihinden % 5 faizi ile davalıdan tahsiline ve müvekkiline iadesine karar verildiğini bidayet istinaf ve temyiz mahkemelerinin dava masrafları olarak da (4.689.56) DM.ın davalı tarafından ödenmesine karar verildiğini kararların kesinleştiğini ve lazımül icra olduğunu belirterek (22.179.56) DM.karşılığı (98.477.24) Türk Lirasının faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili savunmasında davanın bir iade davası mı yoksa yabancı mahkeme kararının tenfizine ilişkin bir tahsil davasımı olduğununun tavzihi gerektiğini Münih Ticaret Mahkemesi kararı kesinleşmeden ve ihtirazi kayıt dermeyan edilmeden vaki tediye karşısında zamanaşımı bulunduğunu ileri sürmüştür.
Davacı vekili davanın Alman Mahkemesi ilamının tenfizi olduğunu belirtmiştir.
Mahkemece 1622 sayılı kanun ile tasdik edilen ve yeniden yürürlüğe konulan 28 Mayıs 1929 tarihli mukavelenin 3. maddesindeki hüküm sadece harç ve mesarifi muhakemeye müteallik ilamların tenfizine ait olup HUMK.nun 540/1. maddesine göre esas hükümle ilgili bir anlaşma bulunmadığından davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm davacı tarafından temyiz olunmuştur.
temyiz olunan hükmün dayanağı davadaki istem münih yüksek eyalet mahkemesinden verilen 19 Ekim 1967 günlü ilamın tenfizinden ibarettir. Davadaki istem bu olunca HUMK.nun 540. maddesinin 1 numaralı bendi hükmü gereğince tenfiz kararı verilebilmesi için Türkiye Cumhuriyeti ile ilamı veren mahkemenin tabi olduğu Federal Almanya Cumhuriyeti arasında karşılıklılık esasına dayanan mukavele veya muahedenin bulunması gerekir. Filhakika Türkiye Cumhuriyeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti arasında imzalanıp 1622 sayılı kanunla onaylanan ve bakanlar kurulunun 26.2.1952 gün ve 3/14511 sayılı kararıyla yeniden yürürlüğe konulan "Hukuki ve Ticari Mevaddi Adliyeye müteallik münasebeti Mütekabiliye dair Mukavelename" mevcuttur. Ancak (Himayei Adliye) ve (Adliye Dairelerinin Mütekabil müzahareti) başlıklarını taşıyan 2 fasıldan oluşan bu mukavelenamenin birinci faslındaki hükümlerle akit devletlerden her birinin tebasının diğerinin toprağında şahıs ve mallarının adli himayesi bu hususta mahkemelere serbestçe başvurup, tebaanın tabi olduğu aynı merasim ve şeraitle dava açabilecekleri davacı veya dahili dava olduklarında kefalet vermek veya teminat akçesi tevdii etmek ve yargılama giderleri için istenebilecek ödemelerden bağışık tutulması ile aleyhlerine hükmedilecek harç ve muhakeme giderlerinin kendi devletlerinin yetkili dairelerince parasız infaz edilmesi ve bunun koşulları adli müzaheretten yararlanmanın usul ve merasimi gibi hususlar düzenlenmiş ve ikinci fasılda da tebligat ve istinabeye ilişkin hükümler yer almış olup mukavelenamede akit devletlerden birinin mahkemelerinden verilen hükümlerin diğer devlet mahkemelerince tenfizine karar verileceği hakkında her hangi bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu itibarla temyiz dilekçesinde ileri sürüldüğü gibi mukavelenamenin 2. ve 3. maddelerinin harç ve yargılama giderlerine ilişkin hükümlerin tenfizine olanak sağlayan hükümlerinin ilamın tümünün tenfizini mümkün kılacağı şeklinde yararlanması söz konusu olamaz.
Ayrıca temyiz dilekçesinde emsal gösterilen izmir ikinci asliye ticaret mahkemesinin yargıtay ticaret dairesinin 13.2.1969 gün ve 1967/1922-69/726 sayılı ilamıyle onanan 3.4.3967 gün ve 1965/131-67/53 sayılı tenfiz hükmünü de bu davaya emsal teşkil edemez. Çünkü sözü edilen hüküm Avusturya mahkemelerinden biri tarafından verilmiş olup 1865 sayılı kanunla onaylanan Türkiye ve Avusturya arasında hukuki ve ticaret mevadda müteallik mütekabil münasebetlere ve adli kararların tenfizine ait mukavelename)nin (adli kararların tenfizi) başlıklı 3. faslında yer alan 18 ve müteakip maddelerinde ilamların karşılıklı tenfizine olanak sağlıyan açık hükümlerine dayanmaktadır. Bu mukavelenamedeki ilamların karşılıklı tenfizini mümkün kılan hükümler Türkiye Cumhuriyeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti arasında imzalanıp 1622 sayılı kanunla onaylanan mukavelenamede bulunmadığından ilamın emsal olmasından bahsedilemez.
kanunla onaylanmak suretiyle milli mevzuat arasına giren mukavelenamenin yorumlanması mahkemenin görevi cümlesinden olduğundan temyiz dilekçesindeki tahkikat noksanlığı iddiası da varit değildir.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde bulunmadığından reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, davalı vekili duruşmaya gelmediğinden davalı lehine duruşma vekillik ücreti tayinine yer olmadığına 12.9.1974 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.