 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1974/3048
K: 1974/3760
T: 25.05.1974
DAVA : Davacı, prim itiraz komisyonu kararının iptalini istemiştir.
Mahkeme, anılan prim itiraz komisyonu kararının iptaline karar vermiştir.
Hüküm, davacı avukatı tarafından temyiz edilmiştir.
Türk Ulusu adına yargı yetkisini kullanan Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin Başkanı Mustafa Çemberci ve Üyeleri Fahrettin Uluç, Abdi Güngör, Nurettin İstemi ve İdris Gürsoy'un katıldığı 23.5.1974 tarihli oturumda Tetkik Hakimi Ahmet Kapusuzoğlu tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
KARAR : Aylık sigorta prim bildirgeleri ile 3 aylık sigorta prim bordrolarının dayanağı defter ve kayıtlarının geçersizliği durumunda Kurumun ölçümleme hakkının doğacağı, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun olaya uygun düşen 79 uncu maddesinin açık hükmü gereğidir. Sözü edilen defter ve kayıtların niteliklerinin ve düzenlenme biçimlerinin bir tüzükle tesbit olunacağı da anılan madde hükmü gereğidir.
Öte yandan, olay tarihinde yürürlükte bulunan ve tüzük yerine geçen 1232 sayılı bakanlık Genelgesinin 16 ncı maddesi hükmüne göre defter ve kayıt tutmak zorunluğunda bulunmayan işverenlerin aylık sigorta prim bildirgeler ile 3 aylık sigorta prim bordrolarında yazılanları doğrulayıcı nitelikte olmak üzere (ücret tediye bordrosu) ve (puvantaj kaydı) tutmakla yükümlüdürler. Aynı genelgenin 17, 19 ve 20 nci maddelerinde ise, ücret tediye bordrolarıile puvantaj kayıtlarına geçirilmesi gereken en az bilgiler arasında, sigortalının ve işyerinin, Sicil No. ları ve işverenin imzası dahi yer almıştır. Bundan başka, bu bilgileri ihtiva etmeyen ücret tediye bordroları ile puvantaj kayıtlarının geçerli sayılamıyacakları, genelgenin 22 nci maddesinde tam bir açıklık ve kesinlikle belirtilmiştir. Yasaya dayanan bu genelge hükümlerinin bilirkişi düşüncesi ve ona dayanan hakim takdirile bertaraf edilmiyeceği ortadadır. Esasen hukuksal nitelikteki uyuşmazlıkların bilirkişi aracılığıyla çözümlenmesine gidilmesi benimsenemez.
Bu olayda davacı işverenin defter tutmak zorunluğunda bulunmadığı, ancak tutmakla yükümlü bulunduğu ücret tediye bordrosu ve puvantaj kaydı, sigortalı ile işyeri sicil sayılarını ihtiva eylemediği ve ayrıca genelgenin 20 nci maddesine uygun olacak puvantaj kaydının imzalanmamış bulunduğu mahkemece saptanmıştır. Şu duruma göre, sözü edilen puvantaj kaydı ve ücret tediye bordrosunu geçerli saymak mümkün bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, Kurumun ölçümleme hakkının doğduğunun kabulü gerekir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın ölçümleme hakkının bulunmadığından bahisle davanın kabulü cihetine gidilmesi isabetli sayılamaz.
O halde, Davalı kurumun bu yöne ilişkin temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın yukarda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi.