 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1974/1793
K: 1974/3458
T: 30.04.1974
DAVA : Maluliyet derecesinin yeniden tesbiti ile aylık gelir bağlanması davasının reddine ilişkin hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davacı avukatınca istenilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 30.4.1974 salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı adına avukat (A.A.) ile karşı taraf adına avukat (N.M.) geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek, Türk ulusu adına yargı yetkisini kullanan Yargıtay 10. Huhuk Dairesinin başkanı Mustafa Çenberci ve üyeleri Fahrettin Uluç, Abdi Güngör, Cahit Kayı ve Turgut Uygur'un katıldığı aynı tarihli oturumda dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : Davacının maluliyet oranının tesbiti hususunda daha önce açmış olduğu dava, davacının 506 sayılı Kanunun 109. maddesi ile görevlendirilen Mercie başvurulmadan açıldığı gerekçesi ile reddedilmiş ve karar Yargıtayca onanmıştır. Davacı, bu davayı ise, Yüksek Sağlık Kurulunun 27.2.1970 tarihli red kararı üzerine açmış bulunmaktadır. Önceki hüküm, davanın dayanağı bakımından bu dava için kesin hüküm teşkil etmez. Ne var ki bu dava dahi niteliği itibariyle maluliyet oranının tesbiti istemini kapsamaktadır.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 109. maddesinde, malullük durumunun ve oranının tesbitinde Kurum Sağlık Kuruluşları Sağlık Kurullarınca verilecek raporların esas tutulacağı, bu raporlar üzerine Kurumca verilecek kararlara karşı ilgililer tarafından itiraz edilmesi durumunda "Sosyal Sigortalar Sağlık Kurulu" tarafından keyfiyetin karara bağlanacağı yazılıdır. Demek ki yasa, hiç bir kararsızlık ve duraksamaya yer bırakmayacak bir açıklıkla, görevli mercii belirtmiştir ve bu merci, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kuruludur. Bu da doğaldır. Tıbbi bir uyuşmazlığın çözüm yeri, adli yargı yerleri değil, sağlık kurulları olmalıdır.
Kaldı ki mahkemelerin görevlerinin kanunla belirleneceği bir anayasal kuraldır. Burada yasa, görev belirlemenin de ötesinde bir başka merciin görevli olduğunu açıkça göstermiştir.
Nihayet salt bir tıbbi uyuşmazlığın çözümüne ilişkin faaliyet, yasaca mahkeme dışında belli bir yer göstermiş olması ve nesnel hukukun belirli bir soruna uygulanması söz konusu edilemiyeceği için, ne organik, ne biçimsel, ne de nesnel yönlerden adli yargı faaliyeti niteliğinde sayılamaz. Maluliyet ve oranının saptanmasının bir "tesbit davası" niteliğini taşımadığı da ortadadır. Zira hukukça tesbit davası, öğretide de belirtildiği üzere, bir hukuksal ilişkinin var ya da yok olduğunun saptanmasını amaçlar. Hukuksal ilişki ise, somut bir olay çevresinde oluşmakla birlikte, bir kişi ile bir başka kişi, ya da bir nesne arasında varolan ilişkidir ve bu nedenle tek başlarına maddi olguların tesbit davasına konu olmaları söz konusu değildir.
Bu olayda, Sosyal Sigortalar Sağlık Kurulu, davacının itirazını incelemiş ve yetkili merci olarak uyuşmazlık hakkında karar vermiş bulunmaktadır. O halde sorun yetkili merci tarafından çözümlenmiş ve karara bağlanmıştır. Mahkemenin hükmü bu bakımdan ve sonucu itibariyle doğru olup bu nedenlerle onanmalıdır.
SONUÇ : Davacının temyiz itirazlarının reddi ile hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA,(...) 30.4.1974 gününde oybirliği ile karar verildi.