 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1973/641
K: 1974/1185
T: 13.11.1974
DAVA : Taraflar arasındaki menfi tesbit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi'nden verilen 06.10.1972 gün ve 280/465 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay Ticaret Dairesi'nin 13.01.1973 gün ve 5277/27 sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilip yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; önceki hükmün usule ve kanuna uygun görüldüğünden bahisle direnmeye karar verilmiştir.
Temyiz eden ve duruşma isteyen P.bank T.A.Ş. vekili Av. S.A.
Duruşma yapılması için tayin olunan 23.10.1974 Çarşamba günü belli zamanda temyiz eden ve duruşma isteyen davacı P.bank Gen. Müdürlüğü adına avukat S.A. ve Av. K.C. ile karşı taraf davalı D.Ö. ve E.P.S. A.Ş. adına Avukat A.B. ile Av. K.K. geldiler. Diğer davacı vekillerine tebliğname yapıldığı halde gelmediler.
Temyiz dilekçesi hakkında bir diyecekleri olmadığı davalı ve vekillerinden sorularak, temyiz dilekçesinin süresinde verilip kaydedildiği incelenerek anlaşıldı.
Hukuk Genel Kurulu'nca gelen taraf vekillerinin ve davalının sözlü açıklamaları dinlendikten sonra vaktin yetersizliğinden ötürü işin karara bağlanmasının başka güne bırakılması uygun görüldü.
Bugün Hukuk Genel Kurulu'nca dosyadaki kağıtlar okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : 1- Davacı banka vekili 7 Haziran 1972 günlü dava dilekçesinde; müvekkili bankanın Nişantaşı Şubesi müşterilerinden olan Af. Mih.'in emir ve talimatı üzerine ve adı geçenin 253/5 numaralı hesabı carisi karşılığında, Nişantaşı Şubesi'nce, M.A.A. adlı bir şahıs lehine, P.bank Beyoğlu Şubesi üzerine 2 Mart 1972 tarihinde (850.000) liralık bir çek keşide ettiklerini ve fakat çekin keşide tarihinden hemen bir gün sonra, çek lehtarı M.A.A.'nın çok amiri Af. Mih.'e lehtarı bulunduğu çeki zayi ettiğini haber vermesi üzerine, müvekkili bankanın da, çekin ibrazından ödenmemesi hususunu bütün P.bank şubelerine, 3 Mart 1972 tarihli bir tamimle tebliğ ettiğini ve ahiren davalı anonim şirket temsilcisi D.Ö. tarafından 13 Mart 1972 günü Kuşadası Akbank Şubesi vasıtasıyla, çek bedelinin kendisine ödenmesi hususunda, müvekkili bankanın Beyoğlu Şubesi'nden provizyon (karşılık) istendiğini, halbuki çekin Türk Ticaret Kanunu'nun 708. maddesi hükmüne göre, ancak muhatap bankaya ibrazının mümkün ve zorunlu bulunduğunu ve davalı anonim şirket temsilcisinin hamili durumuna girdiği bir çeki Kuşadası Akbank Şubesi'ne ibraz etmesi halinin hiç bir zaman muhataba ibraz yerine kaim olamayacağını ve ayrıca çek amiri Af. Mih.'in vaki talebi üzerine de çek karşılığı (850.000) liranın adı geçene aynen ve nakten iade edildiğini iddia ederek Türk Ticaret Kanunu'nun 708, 711 ve aynı kanunun 720/1-3. bentleri hükümlerin muvacehesinde müvekkili bankanın söz konusu çekten dolayı çek hamili davalı şirketin müvekkili bankaya karşı, hukuken çek bedelini talep etme hakkı tamamen ortadan kalkmış olduğu halde, davalı şirket tarafından müvekkili banka aleyhine icrai takibata geçildiğinden bahisle İcra ve İflas Kanunu'nun 72. maddesi hükmüne istinaden ve "menfi tesbit davası" yoluyyla söz konusu çekten dolayı müvekkili bankanın borçlu olmadığına karar verilmesini talep ve dava eylemiştir.
2- Davalı anonim şirket vekili ise, 4 Temmuz 1972 günlü cevap layihasında, davacı bankanın hem keşidecisi ve hem de hamili bulunduğu 2 Mart 1972 keşide tarihli (850.000) liralık çekin ileri sürülen iddia hilafına lehdarı M.A.A. tarafından zayi edilmeyip bilakis ciro suretiyle müvekkili şirket elinde olduğunu ve on günlük kanuni ibraz süresinin son günü olan 12 Mart 1972 gününün resmi tatile tesadüf etmesi nedeniyle tatili takip eden 13 Mart 1972 günü müvekkili şirket temsilcisinin kendisine ait deniz motorunu tamir ettirmek nedeniyle bulunduğu Kuşadası Akbank Şubesi'ne ibraz bu banka şubesi aracılığı ile vaki telefon ve telgraf muhaberesinden ödeme süresi içinde çekin kaybolmayıp müvekkili elinde bulunduğundan haberdar olduğu halde davacı bankanın çek karşılığı meblağı aynı gün alel acele çek amiri Af. Mih. adına "virman" yoluyla geçirip ve fakat adı geçene nakten bir ödemede bulunmadığını ve bu davanın neticesine değin sözü edilen parayı elinde tuttuğunu ve bu hususun İstanbul 2. Ticaret Mahkemesi'nce yapılan 1972/252 ve yine aynı mahkemeye ait 1972/316 sayılı tesbit dosyaları ile sabit olduğunu ve söz konusu çekin zayi olduğuna dair çek amiri Af. Mih. iddiasının mahkeme kararı ile tesbit ve tevsiki icabettiği gibi, ayrıca davacı bankanın Türk Ticaret Kanunu'nun 711/3. fıkrası hükmünü nazsarı itibare alarak çek bedeli (850.000) lira için mahkemeden tevdi yeri tayini kararı alması da zorunlu olduğu halde bu yola gidilmediğini ve olayda çekten cayma halinin de asla söz konusu edilemeyeceğini ve davacı bankanın, kendisinin hem keşidecisi ve hem de muhatabı bulunduğu çekin Kuşadası'nda davacı bankanın orada şubesi olmaması nedeniyle Akbank'a ibraz edildiğini öğrenmesine rağmen, üçüncü hamil durumunda olan müvekkili şirket temsilcisi lehine provizyon vermeyerek temsilciyi o günün akşamına kadar oyalayıp çek bedelini müvekkili şirket lehine bloke etmemesi halini Medeni Kanunu'nun 2. maddesinde yer alan objektif iyiniyet "kaidelerine tamamen aykırı bir davranış ve bu itibarla da kanuni himayeden mahrum olduğunu ve esasen davacı Bankanın Nişantaşı Şubesi Müdürü'nün bu çok yolsuzluğu nedeniyle işinden çıkarılmış olması hali dahi yapılan işlemlerin kanunsuzluğunu açıkca ortaya koyduğunu savunarak, açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahalli mahkeme, davacı bankanın keşidecisi bulunduğu (850.000) liralık çekin davalı şirket temsilcisi tarafından 10 günlük kanuni ibraz süresi içerisinde muhataba ibraz edilmiş olduğunu ve kaybolduğu iddia olunsa çekin henüz kanuni ibraz süresi dolmadan ortaya çıklamıs üzerine davacı bankanın çek bedeli parayı meşru hamil olduğunda en ufak bir şüphe olmayan davalı anonim şirket lehine bloke bekletmesi gerekirken on günlük ibraz süresi içerisinde çek amiri Af. Mih. adına "virman" yapması halinin hiç bir zaman davalı şirketin çek bedeli için davacı bankaya müracaatını bertaraf edemeyeceğini ve olayda Türk Ticaret Kanunu'nun 669 ve 670. maddeleri hükümleri muvacehesinde de davalı çek hamilinin davacı banka aleyhine icra takibinde bulunmasının haklı olduğunu belirtmek suretiyle, davacı bankanın açtığı işbu menfi tesbit davasını reddetmiş bulunmaktadır.
Davanın reddine ilşikin mahalli mahkeme kararı aleyhine davacı banka vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz incelenmesi talep edildiği için, Yargıtay Ticaret Dairesi duruşmalı olarak yaptığı tetkikat sonunda; dava konusu yapılan çekte muhatap banka olarak açıkça "Pamukbank Beyoğlu Şubesi" gösterilmiş bulunmasına nazaran, davalı şirket temsilcisinin hamili bulunduğu bu çeki adı geçen banka şubesine ibraz etmeyerek, Kuşadası Akbank Şubesi'ne ibraz etmiş olması hali, Türk Ticaret Kanunu'nun 708. maddesi hükmü muvacehesinde hiç bir zaman "muhataba ibraz" edilmemiş olan bu işbu çekten dolayı davacı bankanın Türk Ticaret Kanunu'nun 711/1; göre çekten cayma hakkı bulunduğu ve bu caymanın davacı banka tarafından 16 Mart 1972 tarihli ihtarname ile de davalı çek hamili şirket temsilcisine bildirdiğine göre olayda Türk Ticaret Kanunu'nun 710. maddesi hükmünün de uygulama olanağı kalmadığından açılan menfi tesbit davasının kabulü gerekeceği nedeniyle mahalli mahkeme kararını bozmuştur.
Davalı şirket vekilinin karar düzeltilmesi istemi, aynı daire tarafından bir üyenin mahalli mahkeme kararı gerekçesini benimseyerek kararını onanmasını yolundaki muhalefeti ile red'edilmiş ve fakat bu defa mahalli mahkemenin önceki kararında direnilmesi üzerine dava dosyası Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'na intikal ettiğinden aşağıda yazılı olduğu şekilde karar verilmiştir.
3- Her ne kadar davacı taraf, gerek dava dilekçesinde ve gerekse yargılama sırasında Türk Ticaret Kanunu'nun 708. maddesi hükmüne dayanarak söz konusu çekin münhasıran muhatap "Pamukbank Beyoğlu Şubesi'ne ibraz edilebileceğini ve bu banka şubesinden başka diğer hiç bir bankaya ibraz edilemeyeceğini ve dava konusu çekin davalı şirket temsilcisi tarafından Kuşadası Akbank Şubesi'ne ibraz edilmiş olmasının asla kanunun anladığı anlamda" muhataba ibraz yerine geçemeyeceğini ileri sürmüş ve özel daire de bu görüşü benimsemiş ise de, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu aynı görüşe katılmamıştır. Gerek Türk Ticaret Kanunu'nun 708. maddesinin yazılış şeklinden ve gerekse bir çekin üzerine çekildiği banka şubesinden başka bir şube üzerine ciro edilmesine imkan veren aynı kanunun 701. maddesinin son fıkrası hükmü ile, bir çekin takas odasına ibraz edilmiş olması halinin, ödeme için muhataba ibraz yerine geçeceğine ilişkin yine aynı kanunun 710. ve bir de umumi ve hususu çizgili çeklerle ilgili 715 ve 716. maddeleri hükümleri hep birlikte gözönünde tutulduğu takdirde, davacı tarafın davasını dayandırdığı 708. madde hükmünün iddia edildiği gibi amir ve mutlak bir hükmü ihtiva etmediği kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Aksi halde; yani bir çekin mutlaka üzerine çekilen muhatap bankaya ibraz edilebileceğini ve diğer bir bankaya ibraz edilemeyeceği halini nazara itibare aldığımız takdirde, hem ticari hayatın icabettirdiği sür'at ve kolaylık ortadan kalkmış olur ve hem de çekle ödemeden beklenen ticari ve iktisadi gayenin tahakkuku tamamen imkansızlaşmış olur. Çünkü, Türk Ticaret Kanunu'nun 708. maddesi hükmü, davacı banka ile çekin meşru hamili durumuna giren bir kimse, çek bedelini tahsil edebilmek için iş ve gücünü bırakarak çoğu zaman yorucu ve hatta büyük masrafı mucip seyahat zorunluğundan da kalarak muhatap bankanın bulunduğu yer ve şehre gitmesi icabedecektir. Halbuki, kanun koyucu çekle ilgili hükümleri ödeme (tediye) koluylığını sağlamak için sevketmiş bulunmaktadır. Bilindiği üzere, çek; keşidecinin bir bankaya hitaben yazdığı bir tediye emridir. Bu tediye emri üzerine çekte belirtilen miktarda bir parayı keşidecinin o bankadaki hesabından çekerek çek lehdarına veya ciro suretiyle çeki eline geçiren meşru hamiline ya nakten öder veya hamilin vereceği talimata göre onun hesabının bulunduğu diğer bir bankaya matlup kaydedilmek üzere emir ve talimat verir. Çekle ödemenin bu özelliği icabı olarak; bugün memleketimizde, bir çok, üzerine çekildiği bankadan başka bir bankaya ibraz edilerek o bankanın muhatap Bankadan provizyon karşılık istemesi suretiyle ödendiği bir gerçektir. Davalı şirket vekili tarafından ibraz edilen ve dosyada mevcut muhtelif bankalara ait çek fotokobiler bu fiil durumu ortaya koymuş bulunmaktadır. Çekde yazılı muhatap bankadan başka bir bankaya ibraz edilen bir çekin "provizyon" istenmesi suretiyle çek hamiline ödenebilmesi keyfiyeti, çek hamili ile ibraz edilen banka şubesi arasında o anda teessüs eden (temsil) ilişkisinin normal bir sonucudur. Olayda da Kuşadası Akbank Şubesi davalı anonim şirketin bir mümessili olarak hareket etmiş bulunmaktadır. Çek hamili olan davalı şirket temsilcisinin (idare meclisi reisinin) iş ve gücünü bırakarak Kanuni ibraz gününün son günü bulunduğu Kuşadası'ndan uçak veya sair bir vasıta ile İstanbul'a kadar giderek elindeki çeki davacı bankanın Beyoğlu Şubesi'ne ibraz etmesini istemek ve onu bu şekilde bir harekete zorlamak, ticari hayatın olağan akışına aykırı bir davranış olur. Bir an için, Türk Ticaret Kanunu'nun 708. maddesinde yer alan (..... Çek, ..... muhataba ibraz edilmelidir.) hükmü mutlak ve emredici bir hüküm gibi kabul edilerek aynı kanunun 710. maddesinde yer alan (Çekin bir takas odasına ibrazı, ödeme için ibraz yerine geçer.) hükmü ile yukarıda değinilen yine aynı kanunun 701, 715 ve 716. maddeleri hükümleri hiçyok farzedilse bile, Türk Ticaret Kanunu'nun 720 ve 730/14 bendi hükümleri yoluyla çekler içinde uygulama yeteneği olan ve kıymetli evraka (kambiyo senedine) dayanan bir hakkın korunması için senet hamili tarafından kanuni süresi içerisinde yapılması gereken bir işlemin o süre içerisinde yapılmayıp ihmal edilmiş bulunması nedeniyle senet borçlusu veya senet muhatabının o senetten doğan borçlcarı düşmüş bile olsa, muhatabın hamilin zararına ve sebepsiz olarak kazanmış olduğu meblağ nisbetinde yine hamile karşı borçlu olacağını öngören Türk Ticaret Kanunu'nun 644. maddesi hükmü karşısında, davacı banka, hem keşideci ve hem de muhatabı bulunduğu 2 Mart 1972 günlü (850.000) liralık çekten dolayı meşru hamil davacı şirkete karşı çek bedeli nisbetinde borçlu durumdadır.
Davanın dayanağı olan 2 Mart 1972 günlü (850.000) liralık çekin hem keşideci ve hem de muhatabı davacı banka olduğu için, böyle bir çek, "şahıs çeki" olmayıp tam bir "banka çeki"dir. Ayrıca, fotokobisi dosyada mevcut ve davacı banka vekili tarafından da aksi iddia olunmayan söz konusu çek dava dilekçesinin maddi olaylar kısmının birinci bendindeki iddia aksine; Af. Mih.'in davacı bankanın Nişantaşı Şubesi'ndeki 253/5 numaralı hesabı carisi karşılığı olarak değil, muhatap bankanın Beyoğlu Şubesi'ne ait (1) numaralı hesap karşılığı olarak keşide edilmiş bulunmaktadır. Böyle bir çekde Af. Mih.'in çek amiri olarak kabulüne hukuken imkan yoktur. Davacı bankanın dava konusu yaptığı 2 Mart 1972 günlü çekte, keşideci olarak ne imzası ne ismi ve de hesap numarası yazılı bulunmayan ve bu itibarla da "çek hukuku" bakımından asla "çek amiri" sıfatını kazanamamış olan Af. Mih. ismindeki bir şahsın, çekte lehtar olarak gözüken ve fakat eline geçirdiği çeki tarihsiz bir şekilde F.F.K. ismindeki diğer bir şahsa ciro etmiş olmasına rağmen, gerçek dışı olarak; (... dün aldığım çeki, zayi ettim...) yolunda kendisine ihbarda bulunduğunu ileri süren Af. Mih.'in çek lehtarı M.A.A.'ya atfettiği bu beyanına dayanarak keşide tarihinden hemen bir gün sonra 2 Mart 1972 tarihli çekin zayi olduğu hususunda bütün kendi şubelerine birer tamim gönderilmesi ve gerek kendisi ve gerekse sözde "çek amiri" olduğu ileri sürülen Af. Mih. tarafından Türk Ticaret Kanunu'nun 720/20 bendi hükmünün atfı nedeniyle, aynı kanunun 669-675. maddeleri hükümlerine göre, görevli mahkemeye başvurularak (Çekin zayiinden doğan yasal borçlardan hiç birini yerine getirmeksizin sadece sözde kalan (çek zayi oldu...) yollu iddiada direnmesi, müdebbir bir tacirin davranış şekli olarak kabul edilemez. Kaldıki, çekin meşru hamili olduğunu gerek müteaddit telefon konuşmalarıyla ve gerekse çektiği yıldırım telgrafla on günlük ibraz süresinin son günü olan 12 Mart 1972 günü pazara rastladığı için onu takip eden 13 Mart 1972 günü Kuşadası Akbank şubesi vasıtasıyla ileri süren ve ayrıca (... keşidecisi ve muhatabı olduğunuz (850.000) liralık 2 Mart 1972 günlü çek şirketimize ciro edildi, çek bedelini şirketimiz adına bloke ediniz...) mealli ihtar ve talepte bulunan davalı şirket temsilcisinin bu ısrarla talebine ve o ana kadar, da çekten cayılmamış ve esasen cayılsa bile Türk Ticaret Kanunu'nun 695 ve 711/1 fıkrası hükümleri mucibince ibraz sonu olan 13 Mart 1972 günü akşamına kadar hiç bir hukuki sonuç doğuramayacağına rağmen, davacı bankanın, bu durumda çekin kendi eline geçmesine intizaren çek bedelini bloke etmesi ve ayrıca yukarıda söz konusu edilen 711/f. 2 hükmüne göre ibraz süresinin geçmesinden sonra dahi çek bedelini ödeyebilmek kanuni imkanına sahip olduğuna ve hatta bankaların birer itimat ve itibar müessesesi oldukları ilkesini gözönünde bulundurarak bu ilkeyi zedeleyici herhangi bir davranış içerisine girmemesi gerekirken, hem keşidecisi ve hem de muhatabı bulunduğu çek bedeli (850.000) lirayı, çekte ne imzası, ne ismi ve ne de hesap numarası yazılı olmaması itibarıyla çekle en ufak bir ilişkisi bulunmayan Af. Mih. adına nakden veya hesaben geçirmesi ayrı ayrı zamanlarda davacı bankaya ait defterler üzerine yapılmış olan delil tesbiti inceleme raporları münderecatına göre davacı bankanın çek bedelini bir defasında nakten bir defasında da virman suretiyle intikal ettirmiş olması... gibi halleri tacir durumunda olan (Türk Ticaret Kanunu'nun 12/8 göre) davacı bankanın, hem Türk Ticaret Kanunu'nun 20. maddesinde öngörülen "basiretli bir iş adamı gibi hareket etme" kanuni zorunluluğuna aykırı ve hem de Medeni Kanun'un 2. maddesinde yer alan" objektif iyiniyet kaidelerine zıt bir davranıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 29.05.1963 gün ve esas : T/23, karar : 19 numaralı ilamında da değinildiği veçhile; hükümlerinin büyük bir kısmı kamu düzeni düşüncesine dayanan 7129 sayılı Bankalar Kanunu'na göre memleketimizde faaliyette bulunan tüm bankaların, halkın bankalara karşı olan genel güvenini sarsıcı ve bankacılık işlemlerinin gerektirdiği çabukluğu baltalayıcı fiil ve davranışlardan özellikle kaçınmaları icabeder.
Gerek yukarıda açıklanan nedenlerle ve gerekse mahalli mahkemenin direnme kararında belirttiği sebeplerle, davacı bankanın, hem keşidecisi ve hem de muhatabı bulunduğu 2 Mart 1972 tarihli (850.000) liralık çekten dolayı çek hamili davalı anonim şrkete karşı borçlu durumda olduğundan İcra ve İflas Kanunu'nun 72. maddesine istinaden davacı banka tarafından davalı şirket aleyhine açılmış olan (menfi tesbit davası)'nın redine ilişkin direnme kararının onanması gerekmiştir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle davacı banka vekillerinin yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan kararının onanmasına ve (157 lira peşin harç alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına ve davalı taraf yararına avukatlık ücret tarifesi uyarınca takdir olunan (1.000) lira avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine 13 Kasın 1974 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.