Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1973/609
K: 1973/959
T: 28.11.1973
  • VAKIF TESCİLİNİN İPTALİ
  • CEMAAT MENSUPLARINI DESTEKLEMEK GAYESİ İLE KURULAN VAKIF ( Bahailik )
  • VAKIF TÜZÜĞÜNÜN YASALARA AYKIRI OLMASI
743/m.74
DAVA VE KARAR : Temyiz süresi hakkında bir diyecekleri olmadığı davacı ve vekillerinden sorularak, temyiz dilekçesinin süresinde verilip kaydedildiği incelenerek anlaşıldı.
Hukuk Genel Kurulunca gelen avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra vaktin yetersizliğinden ötürü işin karar bağlanmasının öğleden sonraya bırakılması uygun görüldü.
Hukuk Genel Kurulunca öğleden sonra dosyadaki kağıtlar okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşüldü:
1 - Medeni Kanunun 903 sayılı Kanunla değişik 74. maddesinin 2. fıkrası hükmünce "Kanun'a, ahlaka ve adaba veya milli menfaatlere aykırı olan veya siyasi düşünce veya belli bir ırk veya cemaat mensuplarını desteklemek gayesi ile kurulmuş olan vakıfların tesciline karar verilmez". Bu hükmün kamu düzeni ve Kamu yararını korumak amacıyla konulmuş bulunduğu kuşkusuzdur. Bu bakımdan, olayda önce dava konusu bahai vakfının Medeni Kanunun, az önce belirtilen hükmüne aykırı bir gaye güdüp gütmediğinin incelenmesi zorunludur. Şu hususta özellikle belirtilmelidir ki, Vakfın gayesi araştırılırken "tesis senedi" adı verilen belgenin sadece "Vakfın gayesi" başlıklı 2. maddesinin değil, bu belgenin bütün hükümlerinin hep birlikte gözönünde tutularak inceleme yapılması gerekir.
Tesis senedinin "Vakfın gayesi" başlıklı 2. maddesinde şöyle denilmiştir.
"Vakfın gayesi hiçbir fark gözetmeksizin kapısı herkese açık olan bahai Mabedi inşa etmek ve dini inançları çevresinde yurdumuzun ve insanlığın hizmetine matuf bahai müesseseleri meydana getirmek Türk Bahailerinin dini vecibelerini yerine getirebilmeleri için gerekli emlake tasarruf etmektir. Vakıf bu gayeye ulaşabilmek için Kanun Hükümleri çerçevesinde gerçek ve tüzel kişilerle akitler eder. Her türlü hukuki münasebetlere girişebilir. Özellikle, bilumum gerçek ve tüzel kişilerden hibe ve teberru olarak nakit, menkul ve gayrimenkul malları kabul eder. Vakıf Bahai Diyanetinin esas prensiplerine mutabık olarak terbiyevi, insani ve ruhani mahiyette toplantıların yapılmasını teminen birinci fıkradaki müessese ve yerleri bu hususa tahsis edebilir. İnsanlık hizmetine yararlı müesseseler kurabilir ve bu hizmetlerin icaplarına uygun binalar inşa edebilir," Vakfın idaresine ilişkin olarak düzenlemede bulunan 3. maddede "Vakıf Türkiye'de oturan bahailerin her sene kendi diyanetlerinin icabına göre seçilecek dokuz kişilik heyet tarafından idare edilir". "Bu dokuz kişilik heyete bahai diyanetince ( Türkiye Bahaileri merkezi Ruhani Mahfili" ismi verilir. 21 yaşını bitiren ve bahai ruhani mahfilince bahai olarak tescil edilmiş olan her fert bahai senelik ruhani mahfil seçimine iştirak edebilir..." denilmiş ve bu suretle cemaatin tescili esası benimsenmiştir. Vakfın gayesi yönünden diğer önemli bir düzenlemeye de, "tesis senedi"nin 10. maddesinde şu biçimde yer verilmiştir.: "Vakfın tescil edilmemesi veya tescilden sonra Kanun yolu ile tescilin kaldırılması hallerinde vakfa tahsis olunan mallar Medeni Kanunun 903 sayılı Kanun ile değişen 77. maddesinin 3. fıkrası gereğince gayece aynı olan diğer bir vakfa tahsis olunmayarak vakfı tesis ederek tahsisi yapanların uhdesinde kalacak ve kendilerine iade olunacaktır." Bu hükümle de, "tesis senedi"nin ( Vakfın gayesi başlığı altındaki 2. maddesiyle kamu oyuna yansıtılan gayenin gerçekleşmesi yolundaki objektif esas bir tarafa itilerek malların her halukarda cemaat dışına çıkmasını önlemek için tahsisi yapanlara iade olunacağı öngörülmüştür.
"Tesis senedi"nin metinleri yukarıya aynen alınan hükümlerin hep birlikte incelenmesinden özellikle 2. maddesinde tanımlanan gayeye yönelen vakfı yönetecek kurulun seçimine katılabilmek için senedin 3. maddesi hükmü uyarınca ruhani mahfilince bahai olarak tescil edilmiş bulunma koşulunun aranmasından ve diğer taraftan söz konusu senedin 10. maddesinde vakfın tescil edilmemesi veya Kanun yolu ile tescilin kaldırılması hallerinde malların gayece aynı olan diğer bir vakfa da iade olunmayarak vakfı tesis ederek tahsisi yapanlara iade olunacağının öngörülmüş bulunmasından açık bir biçimde, bir cemaat teşkil eden Bahai topluluğunun mensupları desteklemek gayesinin güdüldüğü anlaşılmaktadır.
Şu husus ayrıca açıklanmalıdır ki, "tesis senedi"nin 2. maddesinde belirtilen çok geniş kapsamlı gayeyi gerçekleştirmek için ilk mal olarak, senedin 9. maddesi hükmünce 20.000 lira tahsis edilmiş bulunmaktadır. Bugünkü sosyal ve ekonomik koşullar karşısında gerçekleştirilmesi önerilen gaye ile tahsis olunan mal varlığı arasındaki uygunsuzluk açıktır. Bu durum dahi vakfın gayesi yönünde yukarıda varıldığı belirtilen sonucu doğrular, nitelikte görülmüştür. Bu nedenlerle, Medeni Kanunun 74/2. maddesine açıkça aykırı düşen, vakfın tescili isteminin Özel Daire bozma kararına uyularak reddine karar verilmek gerekirken yazılı nedenlerle önceki kararda direnilmesi Usul ve Yasa'ya aykırı olup direnme kararının bozulması gerekir.
2 - Görüşmeler sırasında bir kısım üyeler, mahkemece Özel Dairenin 13.5.1969 günlü ilk bozma kararına uyulmakla, olayda, söz konusu bozma kararında gösterilen biçimde inceleme yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gereği yönünden usuli kazanılmış hakkın gerçekleştiğini, bu nedenle de tescil isteminin, Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Avustralya gibi ülkelerde de faaliyette bulunan bahailiğin mahiyetinin din olup olmadığının ehil bilirkişilerce incelenmesi esasından hareket olunarak varılacak sonuca göre karara bağlanmasının zorunlu bulunduğu görüşünü ileri sürmüşler ise de çoğunluk aşağıda açıklanan gerekçelerle ve birinci bentteki bozma nedenine göre bu görüşe katılmamıştır.
Önce şu husus belirtilmelidir ki, 9.5.1960 gün ve 21/9 sayılı İçtihadı Birleştirme kararında ayrıntılarıyla açıklandığı üzere "bir mahkemenin temyiz dairesince verilen bozma kararına uyulması sonunda kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince karar verme mükellefiyeti meydana getirir". Olayda, mahkeme özel dairenin birinci bozma kararına uyduğuna göre az önce belirtilen hukuki esaslar uyarınca ileri sürüldüğü gibi usuli kazanılmış hakkın meydana gelip gelmediğini incelemek gerekir. Bu hususu incelerken, kanunların ülkenin her tarafında amaçlarına uygun ve doğru bir biçimde uygulanmasını denetlemekle de görevli bulunan Yargıtay'ın bir kararının anlam ve kapsamının tesbitinde kararın sadece belli bir bölümün değil, tüm olarak gözönünde tututması ve özellikle sözü geçen kararların uygulanmalarını ilgilendirdikleri Kanunların amaçlarının ışığında inceleme yapılması zorunludur. Aksi halde, özellikle olayda bozma kararının kapsamını daraltarak ona anlam verilmesi halinde M.K.'nun 74. maddesi ile güdülen kamu düzenini koruma esasına aykırı hareket edilmiş olur. Açıklanan esaslar uyarınca inceleme yapıldığında, Özel dairenin 13.5.1969 gün ve 5456/2137 sayılı birinci bozma kararının, açık bir biçimde M.K.'nun 903 sayılı kanunla değişik 74. maddesine göre vakfın tescilinin mümkün olup olmadığının incelenmesi ve takdiri esasına dayandığı görülmektedir. M.K.'nun değişik 74. maddesinin, tescil isteminin karara bağlanmasında etkili olan 2. fıkrası hükmünce, bir vakfın tesciline karar verilebilmesi için sözü geçen fıkrada belirtilen yasaklayıcı unsurlardan hiçbirinin gerçekleşmemiş olması açık ve kesin bir zorunluluktur. Bu konudaki incelemenin kapsamlı ve 74/2. fıkradaki bütün unsurlar yönünden yapılması, kamu düzeni ve kamu yararını gözeterek sevkolunmuş bulunan M.K.'nun 74. maddesinin buyurucu düzenlenmesinin bir gereğidir. Vakfın tescil olunabilmesi için gayesi açısından öngörülen yasaklayıcı unsurlardan herhangi birinin, olayda gerçekleştiğinin anlaşılması halinde artık diğer unsurları araştırmaya gerek kalmaz. Örneğin bir vakfın siyasi düşünce gayesi ile kurulduğu anlaşıldığı takdirde, artık bu vakfın belli bir cemaat mensuplarını desteklemek gayesi ile kurulmuş olup olmadığını araştırmak gereksizdir.
Olayda tescili istenilen vakfın, yukarıda 1 numaralı bentte açıklandığı üzere, belli bir cemaat mensuplarını desteklemek gayesi ile kurulduğu kesinlikle anlaşılmaktadır. Bu tesbit, tescil isteminin reddi için yeterli bir nedendir. Eğer, vakfın belli bir cemaat mensuplarını desteklemek amacı ile kurulmadığı sonucuna varılsa idi, o takdirde bahailiğin mahiyeti itibariyle M.K.'nun değişik 74/2. maddesindeki diğer yasaklayıcı unsurlar yönünden vakfn tescilinin mümkün olup olmadığının incelenmesi gerekecekti.
Diğer taraftan, yukarda ayrıntılı olarak belirtildiği gibi M.K.'nun değişik 74/2. maddesi kamu düzenini koruma amaciyle sevkedilmiştir. Kamu düzeni kavramı kuşkusuz benzer yönler olmakla beraber her ülke için o ülkenin kendine özgü tarihsel sosyal ekonomik ve diğer koşullarının oluşturduğu özel bir anlam da taşır. Bu itibarla, bahailiğin Amerika Birleşik Devletleri, Almanya ve diğer bazı ülkelerde faaliyette bulunduğu yolundaki düşünce M.K.'nun 74. maddesinin uygulanmasında sonuca etkili bir unsur olarak görülmemiştir.
SONUÇ : Bütün bu nedenlerle, tescil istemi hakkında bahailiğin mahiyetinin din olup olmadığının ehil bilirkişilerce incelenmesi esasından hareketle varılacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği hususunda usuli kazanılmış hakkın doğduğu ileri sürülemez.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini