Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1973/1-15
K: 1973/510
T: 16.6.1973
  • KANUNİ İPOTEK HAKKI
  • TESBİT DAVASI ( Rüçhaniyetin )
  • İPOTEK
  • DERECE İPOTEĞİ
  • RÜÇHANLI İPOTEK
  • MUVAZAA
  • HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE ( Kanuni İpotek Tesisinde )
743/m.807
DAVA VE KARAR : Dava, üç parsel sayılı taşınmaz malın üçte biri ( 1/3 ) hisse maliki görünen İsmail Y...'ın yapılan inşaat sebebiyle hükmen tesbit edilen 100 bin liralık borcundan dolayı Çankaya Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.3.1965 tarihli ve 1964/152 esas ve 1965/119 karar sayılı kesinleşmiş ilamı ile kendi lehine tesis ve tescil edilen kanuni ipoteğin davalının murisi Müyesser A... namına 1957 senesinde ayni taşınmaz mal üzerine tesis edilmiş olan karşılıksız ve muvazaalı ( 75 bin liralık ) sıra ( derece ) ipoteğine rüçhan'ı bulunduğunun tesbiti isteminden ibarettir.
Davacı ile İsmail Y... arasında yapılan ve değişik konulu işlerde ortaya alınan 20.5.1957 tarihli adi ortaklık mukavelesi esas alınarak tarafların hukuk ve gerçek durumları derinliğine incelendikte:
( 3 ) parsel sayılı arsanın maliki evveli davacı Mustafa A... ile İsmail Y... ve diğeri Hüseyin E... arasında yapılan 20.5.1967 günlü adi ortaklık mukavelesi ile davacının ( 3 ) parsel sayılı arsası ( 60 bin lira değerli ayni sermaye olarak konup arsa üzerine yapılacak apartman inşaatının bütün masrafları İsmail tarafından taahhüt edilerek yapının ikmalini müteakip ( 1/3 ) er hisse olarak üzerine intikal ettirileceği kararlaştırılıp mutabık kalındıktan sonra ortaklardan Hüseyin E...'nin hakkını İsmail Y....'a devrederek ortaklıktan çekildiği ve böylece üçte iki ( 2/3 ) hisse İsmail Y...'a, üçte bir hisse davacı Mustafa A...'a ait olmak üzere, anlaşmış bulunduklarından, mukavele hükümlerine göre, arsa üzerinde inşaat yapılmak maksadiyle arsanın Mustafa tarafından 22.5.1957 tarihinde İsmail üzerine geçirilip inşaat hazırlığı yapılırken ortaklık mukavelesine göre ortak olan İsmail Y....'ın üzerine intikal ettirilen bu arsayı 19.10.1957 tarihinde Ayşe'ye 40 bin liraya, Fahriye'ye 38 bin liraya davalının murisi Müyesser'e 75 bin liraya, 4.2.1968 tarihinde de Şemsettin A...'a 150 bin liraya ipotek edip, bu ipotekli arsa üzerinde de Belediyeden İsmail Y... namına alınan inşaat ruhsatiyeleri ile üç katlı apartman yapılarak 17.10.1958 tarihli ve 790 sayılı iskan raporu da alındıktan sonra yapının, bütün daireleri İsmail tarafından kiraya verilip kira bedellerinin yine İsmail tarafından toplanıp alındığı ve İsmail zimmetin de 40 bin lira kadar kira paralarının toplandığı davacının daha evvel ortağı İsmail hakkında açılıp reddedilen üçte bir ( 1/3 ) hisse tescili davasının 1958 tarihli dilekçesinde yazılı hadisenin gerçek yönünün davacı tarafından ikrar edildiği geçmiş ve karara bağlanmış dava ile ilgili 1958/1632 esas ve 1962/591 karar sayılı dosya münderecatından anlaşılmıştır.
1 - 20.5.1957 günlü ortaklık mukavelesi Borçlar Kanunu'nun 355 ve müteakip maddeleri şumulü dahilinde düzenlenen bir istisna akdi niteliğinde olmadığından İsmail Y... ve Mustafa A...'ın yalnız müşterek menfatlarını tesbit eden hukuken geçersiz olan bu mukavele hükümlerine göre davacı Mustafa A... işçi ve müteahhit sıfatını haiz değildir. Yalnız taşınmaz malın maliki evvelidir.
( 3 ) Parsel sayılı arsayı 22.5.1951 tarihinde inşaat yapmak üzere İsmail devretmiştir. İnşaatı yapacak olan ise, İsmail Yıldırım'dır. Bu büyük inşaatın başkalarının ipotekleri ile temin edilen üçyüz bin liralık sermaye ile İsmail Yıldırım tarafından yapıldığı da bir gerçektir.
Davacı Mustafa A... ve İsmail Y... müşterek menfaatlerinin yürütülmesi için davalı ipoteğinin bertaraf edilmesi istenmiştir. Davacı Mustafa A... 1963 tarihli kanuni ipotek tesisi davasında, apartmanın tamamen kendisi tarafından yapıldığını iddia ettiği ve şahitleri de bu iddiayı müeyyit bulunduğu halde üç parsel sayılı taşınmaz malın İsmail üzerinde kalan bakiye üçte bir ( 1/3 ) hissesinin 20.5.1957 günlü mukavele hükümlerine göre kendi namına tescili için açılan ve reddedilen davasının 15.12.1957 günlü dilekçesinin ( 2 ) nci bendinde ve aynı dava münasebetiyle mahkemeye verdiği 4.12.1958 günlü tedbir dilekçesinde, 10.11.1958 günlü tesbiti delail dilekçesinde apartmanın bodrum, zemin ve birinci katlarının kendisi tarafından, diğer katların İsmail tarafından yapıldığı ve bütün dairelerin kiralarının İsmail tarafından alındığı ve İsmail zimmetinde 40 bin liradan fazla kira parasının toplandığını kabul ve ikrar ettiği görülmüştür. Keza 1958/1632 sayılı evvelce bitirilmiş olan ve reddedilen tescil dava dosyasından o dava münasebetiyle dinlenen davacı Mustafa ve diğer ortak İsmail Y... şahitleri de binanın Mustafa ile İsmail tarafından müşterek yapıldığını ifade etmişlerdir.
Bu nedenlerle, Mustafa A... hukuken geçersiz olan ortaklık mukavelesine dayanarak davalının murisi Müyesser karşısında tesis edilmiş olan ipotek dolayısiyle Medeni Kanunun 807/3, 808, 809 uncu maddelerinde tadad edilen müteahhit ve işçi durumunda olmayıp İsmail ile müşterek menfaati ortak kişiler durumundadır. Böylece, davacı hukuken üçüncü şahıs durumunu da iktisap etmiş değildir.
Davacı Mustafa geçersiz olan ortaklık mukavelesine dayanarak hiç bir an için kabule şayan görülmüş olsa dahi arsanın maliki sıfatiyle ve işçi durumunda olduğunu ileri süremez ve muvazaa iddiasında da bulunamaz.
Davacının müteahhit ve işçi sıfatına ilişkin evvel ve ahir iddiaları bir an için kabule şayan görülmüş olsa dahi, arsanın maliki sıfatiyle 22.5.1957 temlik tarihinden itibaren ortağı İsmail Y...'a karşı Medeni Kanunun 808 inci maddesi gereğince, kanuni ipotek hakkının tescilini isteyip tapu kaydına sözü edilen kanunun 921 inci maddesi gereğince de muvakkat bir şerh verilmesi ve 809 uncu madde hükmüne göre de, işçi veya müteahhitlerin kanuni ipotek haklarını sözü geçen kanunun keza 921 inci maddesi gereğince kaydına meşruhat verilmesi gerektiğine işaret edildiği halde, davacı Mustafa Atılgan bu hukuki muameleye her nedense tevessül etmemiştir. Davacı 921 inci madde gereğince İsmail ile olan hukukunu ve iddia ettiği inşaat sebebiyle yaptığı masraf ve alacağını hükmen tesbit ettirinceye kadar tapu kaydına muvakkat tescil şerhini yaptırmamışır. Müteahhit ve işçilerin sözü edilen kanun maddelerine göre alacaklarını temin zımnında böyle bir şerhi kaydına işaret ettirmeleri zorunludur. Bu nev'i, şerh ve işaret ihtiyati tedbir niteliğindedir. Alacak hakkının hükmen tesbitine kadar devam eder.
Bu itibarla; davacı 921 inci madde şumülü dahilinde ve iddiasına uygun şekilde tapu kaydına lüzumlu kanun şerhi işaret ettirmediğinde üç aylık müddeti geçirdiği gibi kanunun aradığı maksada uygun hareket etmemiştir. Davacı iyiniyet kuralından bahsedip sözü edilen kanun hükümlerinden faydalanamaz. Bütün bu haller davacının ve ortağı İsmail'in maksatlı hareket ettiğini gösterir. Davacı sözü edilen Kanunun 808 ve 809 uncu maddelerindeki üç aylık sukutu hak müddetini ortağı İsmail yönünden de geçirmiş durumdadır.
2 - Davacı, davalının murisi Müyesser'in 75 bin liralık ipoteğinden inşaatın bitiminden çok sonra haberdar olduğunu bildirdiği halde, Ayşe'nin 40 bin lira, Fahriye'nin 38 bin lira, Müyesser'in 75 bin liralık ipotekleri 19.11.1957 tarihinde Şemsettin'in 150 bin liralık ipoteği ise 4.2.1958 tarihinde tesis edilmiş olup Şemsettin ve Ayşe'nin 190 bin liralık ipotekleri 1958 tarihinde paraya çevrilmek suretiyle taşınmaz malın üçte iki ( 2/3 ) hissesi Şemsettin üzerine intikal etmiştir. Davacı davalının murisi Müyesser'in ipoteğinden maada diğer 238 bin liralık ipoteklerin tesisine ve 10 kadar ihtiyati haciz vazedilmiş bulunmasına itirazda bulunmamıştır. Taşınmaz mal İsmail üzerine intikal ettirilip inşaata başladığı zaman Medeni Kanunun 807/3, 808, 909 ve 921 inci maddeleri gereğince kaydına muvakkat şerh verdirmemek suretiyle kanuni ipotek hakkını sağlamak imkanına kendisini bertaraf etmiştir. Sözü edilen kanun hükümlerine göre, kanuni ipotek hakkı, akitten değil kanundan doğar fakat kendiliğinden vücuda gelmez ve bu hakkın tesisine kanun vücut verir. Bir işin yapılmasına dair olan akit kanuni ipoteğe sebep olmaz çünkü; Kanun koyucu istisna aktiyle taahhüde girişenlere kanuni ipotek isteme hakkını bahşetmiştir. Borçlar Kanunu'nun 355 ve müteakip maddelerine göre geçerli olan akitlerde kanuni ipotek hakkının tesisi istenebilir.
Geçerli olmayan ve karma akit çeşidine de girmeyen taraflara ait ( Davacı Mustafa ve İsmail'e ait ) ortaklık mukavelesi bu hakkı sağlamaz. Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu'nun ilgili hükümlerine göre davacı işçiye müteahhit olmadığı gibi yukarıda işaret edildiği üzere üçüncü şahıs durumunda da değildir. Yalnız ve yalnız İsmail'e müşterek menfaat birliğini kötü niyetle devam ettiren ve aralarındaki fiili vaziyet ve mukaveleye göre verdiğini birbirinden istemek hakkını sağlayan kimseler durumundadır. Medeni Kanunun 930 uncu maddesine göre, ayni haklar tescil ile doğar, sıra ve tarihlerini tescil kaydına göre alırlar.
3 - Davacı ile İsmail Y... arasında mütekevvin kanuni ipotek tesisi davasında, davanın murisi Müyesser hasım olmadığından Medeni Kanunun 807/3 üncü maddesi gereğince ittihaz edilen ve kanuni ipotek tesisine ilişkin olan 26.3.1965 günlü ve 1964/152 esas ve ipotek tesisine ilişkin olan 26.3.1965 günlü ve 1964/153 esas ve 1965/119 karar sayılı kesinleşmiş hüküm ipotek alacaklısı Müyesser bağlayıcı nitelikte bir hüküm değildir. Bu hüküm muhtevası itibariyle davalısı İsmail Y...'ı bağlar ve onun hakında muhkem kaziye teşkil edebilir.
4 - Muvazaa iddiasına gelince: Borçlar Kanunu'nun 18 inci maddesinde ifadesini bulduğu şekilde "ciddi olmayan beyandan ibaret olup iki kimsenin bir maksattan dolayı aslı olmayan hukuki bir muameleyi ihzar etmek üzere beyinlerinde kararlaştırdıktan sonra bu hukuki ittisali ifşa etmelidir." Şu taraf ve tesbite göre; davacı ve İsmail Yıldırım arasında yapılmış olan ve geçerli bulunmayan 20.5.1957 günlü adi ortaklık mukavelesi ile tesbit edilen taşınmaz malın hukuki durumu üçüncü şahıslardan gizlenerek davacı tarafından İsmail Y...'la bila bedel temlik edilmek suretiyle tapuda bedelli satış gösterilmesi muvazaanın tipik misalidir ve bu muvazaalı akit davacı tarafından yapıldığı görülmektedir. Şu vaziyette başkasiyle muvazaalı akit yaptığı anlaşılan davacı üçüncü şahıs hüviyetine bürünerek taşınmaz malın maliki görünen İsmail Y... ile davalının murisi Müyesser arasında yapılan ipoteğin muvazaalı olduğunu iddia edemez. Çünkü davacı ile ortağı İsmail arasında müşterek menfaat birliği bulunduğu yukarıda tafsilen izah edildiği üzre tesbit edilmiştir. Esasen davacı ile İsmail Yıldırım'ın tesbit edilen bu menfaatinin nerede başlayıp nerede bittiğini de hukuken ve kanunen tesbit de mümkün değildir.
Yalnız Mustafa'nın ve İsmail Y...'ın kötü niyetli hareket ettikleri bir gerçektir. Bu nedenle davacı ve İsmail'in geçerli olmayan mukaveleye dayanarak, yaptığı hukuki tasarrufta iyiniyetli zahir olan müesser ipoteğinin bedelsizliğini ve geçersizliğini ileri süremez. Kaldı ki; davacının davalının murisi Müyesser ile İsmail'in arasında yapılan ipoteğe de muamelenin yapılmasından çok evvel vakıf olduğu da davacı şahidi Mustafa Etkin'in ifadesinden anlaşılmaktadır. Bu şahit ifadesinde, 1957 senesi içinde dükkan komşusu olan davacı ile konuşurken davalının murisi Müyesser'in yanlarına gelerek davacı Mustafa'ya hitaben 65 bin lira parası bulunduğunu, bu parayı İsmail'e verip arsasını ipotek edeceğini bildirdiğini ve diğer Mehmet Ö...'te Mustafa'nın ifadesine benzer ifade verdiği görülmüş davacının ipotek tesisinden evvel muameleye bu şekilde muttali olduğu gerçekleşmiş ve ortağı İsmail hakkında da lüzumlu kanuni tedbiri de almadığına göre ipoteğin bedelsizliği veya muvazaalı oluşu iddiasında bulunamaz. Hadisenin mahiyeti ve kabul ediliş şekline göre davacı şahitlerinin ifadelerinin tahliline lüzum yoksa da, şehir müessesesinin hukuki bir hadiseyi ne şekle koyduğunu göstermek bakımından sırası gelmişken burada biraz temas etmek zarureti görülmüştür. Gerçi, davacı şahitleri birbirini tutmayan ve mahkemesince telif de edilmeyen çelişik ifadelerinde, İsmail Y... ile davalının murisi Müyesser'i akraba bulundukları ve üç katlı apartmanın davacı Mustafa tarafından yapıldığını, İsmail'in akrabalık sebebiyle ve davacıdan mal kaçırmak için karşılıksız ipotek verdiğini ifade etmişlerse de; İsmail Y... Elazığ ili Posof ilçesi Çemişkezek köyünden ( Keko ) ve ( Güllü ) oğlu olduğu, davalı Müyesser'in ise doğma büyüme İstanbul'lu bulunduğu dava dosyasındaki vesikalardan anlaşıldığı gibi, davacı üç katlı apartmanın bodrum, zemin, birinci katının kendisi diğer katların İsmail Y... tarafından yapılıp daire kiralarının İsmail tarafından alındığını evvelce geçen bir tescil davası münasebetiyle o davanın 1958 tarihli dilekçesi, yine o dava münasebetiyle verilen 1958 tarihli tedbir dilekçesi ve yine aynı tarihli tesbit dilekçelerinde kabul ve ikrar ettiği halde bütün davacı şahitleri tarafından yapıldığı yolunda ve diğer hususlarda hilafi hakikat beyanda bulundukları görülmektedir.
Davacı şahitlerinin tümünün ifadeleri hukuki hadiseye ışık tutacak ve bir hakkı açıklığa kavuşturacak gerçek delil olmak niteliğinden uzak ve kifayetsiz görüldüğünden hükme yeterli değildir. Esasen davanın bütünlüğü hukuki veçhe ve niteliği icabı şahit dinlenerek değil kanun hükümleri ve kesinleşmiş ilamlar, davacının ikrarının nazara alınarak hüküm tesisi gerekir.
Kabulü göre; Davalının murisi Müyesser lehine müesses 1957 tarihli derece ipoteğinin lüzumsuz olduğuna karar verilmiştir. Davacının dava ve isteği dışına çıkılarak davalı taraf ipoteğinin lüzumsuz ve hükümsüz telakki edilmesi de Usul ve Yasa'ya aykırıdır. Yukarıda gösterilen nedenlerle davanın reddi gerekirken şahsi görüş ve mütalaalarla yazılı şekilde karar verilmesi yolsuz, mümeyyiz davalı tarafından tamamen yerinde olan temyiz itirazlarının kabulü ile yazılı hükmün bozulmasına 5623/8002 sayı ile 31.12.1969 gününde ) karar verilip yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; bazı sebep ve düşüncelerle önceki hükümde direnmeye karar verilmiştir.
Dava, Çankaya Asliye 1. Hukuk Hakimliğinin 1964/152 esas ve 1965/119 sayılı kararı ile 8131 ada 3 parsel no.lu gayrimenkul üzerine davacı Mustafa A... yararına tesis edilen kanuni ipoteğin aynı gayrimenkul arsa halinde iken davalının miras bırakanı adına muvazaalı olarak ve davacıdan mal kaçırmak maksadı ile 19.1.1957 tarihinde tesis olunan 75.000 liralık derece ( sıra ) ipoteğine rüçhanlı bulunduğunun ve gayrimenkulün satışı halinde satış bedelinin rüçhanlı ipotek alacaklısı olan davacıya diğer derece ipoteklerine tekaddümen ve rüçhaniyet tanımak suretiyle ödenmesi gerektiğinin tesbiti isteğinden ibarettir.
Davalı Medeni Kanun'un 809 ve 811 inci maddeleri gereğince davanın yersiz olduğunu savunmuştur.
Mahkemece davacının 100.000 liralık kanuni ipoteğinin aynı gayrimenkul arsa iken davalının miras bırakanı adına tesis edilen bedelsiz ve muvazaalı olduğu sabit olan 75.000 liralık sıra ipoteğinin rüçhanlı olduğunun tesbitine karar verilmiştir.
Hükmü davalı temyiz etmiş, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi kararı davalı yararına bozmuştur. Mahkeme eski hükümde direnmiştir. Bu hükmü dahi davalı temyiz etmiştir.
Tarafların iddia ve savunmalarına ve dosyada bulunan evrak münderecatına göre; Davacı Mustafa A... dava dışı İsmail Y... isminde biri ile kendisinin sahip olduğu arsa üzerine yaptıracağı binanın satılması nedeni ile 20.5.1957 tarihinde bir adi ortaklık kurmuş ise de İsmail bu sözleşme ile üzerine düşen vazifeleri yapmadığından inşaatı davacının yaptığı ve davacının bu yönden sarf ettiği 100.000 liranın tahsili ve Medeni Kanun'un 807 inci maddesi gereğince kanuni ipotek hakkının tescili için İsmail aleyhine 963/534 sayılı dosya ile açtığı dava sonunda 26.3.1965 tarihinde verilen kararla talebi kabul edilerek 100.000 liranın tahsiline ve gayrimenkule kendi lehine kanuni ipotek tesisine karar verilmiş ve bu ipotek 14.6.1965 tarihinde tapu siciline tescil edilmiştir. Bundan başka davalının miras bırakanı lehine bu gayrimenkulün İsmail'in hissesi üzerine 19.11.1957 tarihinde tesis edilmiş mukaddem bir ipotek daha mevcuttur. İşte davacı Mustafa ortağı İsmail aleyhine aldığı yukarıda yazılı mahkeme kararına istinat ederek Medeni Kanun'un 811 inci maddesi gereğince ve esasen muvazaalı olan davalının ipoteğine kendisinin kanuni ipoteğinin rüçhanlı olduğunun tesbitini istemektedir.
Davada; davalının miras bırakanı yararına tesis edilen ipoteğin kaldırılması istenmemiştir. O halde; davanın konusuna göre halli gerekir. Davacının isteği kabul edildiği takdirde alacağını diğer hak sahiplerinden evvelki rüçhanlı olarak alması gerekeceğinden bu tesbit davası açmakta hukuki yararı bulunduğundan davanın görülmesine usul yönünden engel bir durum yoktur.
100.000 liranın tahsili ve kanuni ipoteğin tesisi hakkında verilen kararda davalı ve miras bırakanı taraf değildir. Bu bakımdan taraflar arasında bir kesin hükmün mevcudiyeti ileri sürülemez. Bu sebeple davalının davaya karşı kanuna dayanarak her türlü savunmada bulunmaya hakkı vardır. Davacı ile davada dahil olmayan ortağın İsmail arasında kanuni ipoteğin ayrıca incelenmesi gerekir. Nitekim İcra Hakimi de davacının rüçhaniyet ipoteğin tescili ve alacağın tahsili hakkında verilen karar bu davada ancak bir delil olabilir. Bu delile karşı da davalı delil ikame ve kanuna dayanarak her türlü def'ide bulunabileceğinden konunun esasının bu davada ayrıca incelenmesi gerekir. Nitekim icra hakimi de davacının rüçhaniyet iddiasını kabul etmeyerek bu hususta tarafları ilzam eden bir mahkeme kararı getirilmesini istemiştir.
Davacı lehine Medeni Kanun'un 807 nci maddesinin 3 üncü fıkrasına göre kanuni ipotek tesisine dair dava, dava dışı İsmail aleyhine 963 yılında açılmıştır. Davacı inşaatı en geç 1958 yılında bitirmiştir. Medeni Kanun'un 921 inci maddesine dayanarak alacağı için Tapu Siciline geçici bir şerh verilmesi hususunda herhangi bir talebi olmamıştır. Ancak 1963 yılında İsmail aleyhine açtığı davada kanuni ipotek isteğinde bulunmuştur. Davacı ile dava dışı İsmail arasındaki akdi münasebet ne olursa olsun, dava, yapılan inşaat dolayısiyle sarf edilen para için kanuni ipotek tesisine taalluk etmesi sebebiyle evvela bu hakkın mevcut şartlar dahilinde tescilinin mümkün olmadığının, mümkün ise, bu hakkın mevcudiyetinin sonuçlarından davalının sorumluluk derecesinin bu davada her şeyden önce halli gerekeceğinden konu evvela bu yönden incelenmiştir. Medeni Kanun'un 807 inci maddesinin 3 üncü fıkrasına dayanarak kanuni ipotek hakkının iş yapan veya müteahhit tarafından işin bittiği tarihten itibaren üç ay içerisinde istenmesi gerekir. Aynı Yasa'nın 809 uncu maddesi bunu amirdir. Hak düşürücü bir süre olması sebebiyle bu süre içerisinde sözü geçen hak için istekte bulunulmaz veya aynı Yasa'nın 921 inci maddesine dayanılarak geçici tescil istenmez ise müteahhit bu süre geçtikten sonra bu hakkını kullanamaz. Dolayısiyle üçüncü kişilere bu hususu dermeyan ederek bir istekte bulunamaz. Yukarıda belirtildiği gibi davacı arsa üzerinde inşaatı 1958 yılında bitirmiştir. Tescil davası 1963 yılında açılmıştır. O halde Medeni Kanun'un 809 uncu maddesi gereğince istek hüküm altına alınamaz ve bu sebepten davacının dayandığı dava dışı İsmail aleyhine aldığı karar bu davada delil kıymetini kaybetmiş olur. O ilam ancak İsmail'i bağlayacağından gayrimenkul üzerinde davacı lehine tesis edilen bu ipotek üçüncü şahıs mevkiinde olan davalıya karşı ileri sürülerek rüçhanlı olduğu iddia edilemez. Yukarıda açıklandığı veçhile davalı kanuna dayanarak bu şekilde def'ide bulunabileceğinden bu yönden davanın reddine karar verilmesi gerekir.
SONUÇ : Bu itibarla açıklanan gerekçeyi de ihtiva eden özel daire bozma kararına uyularak davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabule müncer evvelki kararda direnilmesi Usul ve Kanun'a aykırı olduğundan davalının yerinde görülen bozma isteğinin kabulü ile direnme kararının ( BOZULMASINA ) çoğunlukla karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini