 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1973/7636
K: 1975/1715
T: 11.02.1975
DAVA : Davacı davalının; haczi vaktinde infat etmediğinden 1100 lira alacağının karşılıksız kaldığını ileri sürerek bu paranın alınmasınıistemiştir.
Yapılan yargılama sonunda: Dava ilgili dosya ve belgelerle sabit olduğundan 1100 liranın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verildiğine ilişkindir. Temyiz eden: Davalı.
Temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi gereği konuşuldu:
KARAR : Davacı, Ergun adındaki kişiden olan alacağının tahsili için Düzce İcra Memurluğunun 970/2377 sayılı dosyası ile tasipte bulunduğu, icra memurluğunca borçlu Ergun'un Ada 95, Parsel 4 sayılı taşınmazı üzerine haciz koyduğu, bu kayda rağmen davalı tapu sicil muhafızının görevini ihmal ederek borçlunun taşınmazdaki payını devretmesine sebep olduğu ve bu suçtan ötürü daalının kesinleşen ilamla mahkum edilmiş bulunduğundan söz ederek, alacağının ödetilmesini istemiştir.
Dosya münderecatına göre, davalını Düzce Asliye Ceza Mahkemesinin kesinleşen 16.6.1972 gün ve 198/507 sayılı ilala ve T.C.K. nun 230/1. maddesi hükmünce mahkum olduğu sabittir.
Medeni Kanunun 917 ve Borçlar Kanununun 51. maddesi hükmünce haczine yada tapu sicil muhafızı tapu sicillerinin tutulmasından doğan zararlardan müteselsilen sorumludurlar. Ancak, bu sorumluluk için herşeyden önce bir zararın gerçekleşmiş olması şarttır. Bu yön, mahkemece re'sen gözönünde bulundurulacak koşullardandır.
Gerçi, davalı tapu memurinin haksız eylemi sabit olmuş ve bu eylem sonucu üzerinde haciz kaydı bulunan taşınmazdaki pay satılmak suretiyle davacının alacağı teminatsız kalmıştır. Ancak, alacaklanın mücerret başvurabileceği haciz yolundan, diğer bir deyimle teminattan yoksun kalması alacağını borçlunun diğre taşınır yada taşınmaz malların maşvurmak suretiyle ve adi takip yolu ile tahsil etme olanağını önleyemez. Bu durumda davacının bir zararından söz etme olanaksızdır. Zarar ancak asıl borçlu aleyhine yapılacak adi takipden bir sonuç alınaması yani, borçlunun aczinin tahakkuk etmesi halinde doğacak ve dava hakkı da bu tarihte söz konusu olabilecektir.
Bu itibarla dava hakkı henüz doğmayan davacının davasının ilerde belirecek duruma göre dava açabilme kayıt ve şartı ile reddine karar verilmemiş olması bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen nedenle BOZULMASINA ve bozma nedeni karşısında sari temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına 11.2.1975 gününde oybirliğiyle karar verildi.