 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1973/7556
K: 1975/1716
T: 11.02.1975
DAVA : Davacı avukatı; davalıların kusurlu hareketleri sonucu 27.169 lira zarara uğradığını ileri sürerek alınmasını istemiştir.
KARAR : Yapılan yargılama sonunda : 27.169 liranın faiziyle birlikte davalıdan ortaklaşa ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine karar verildiğine ilişkindir.
Temyiz eden ve duruşma isteyen : davalılar avukatı.
Davacı idare, Diyarbakır'daki Hazreti Süleyman ve Nebi Camileri'nin onarım işini müteahhit Oğuz'a ihale ettiklerini, müteahhidin taahhüdünü yerine getirdiğini, ancak (4772 Sayılı Kanun'un 49 ve 506 Sayılı Kanun'un 83. maddelerinde anıldığı veçhile) müteahhidin Sosyal Sigortalar Kurumu'na borçlu olmadığına ilişkin belge ibraz etmemesine rağmen davalıların tazminat mektuplarını müteahhide iade ettiklerini, oysa Sosyal Sigortalar Kurumu'nun idareleri aleyhine dava açarak 24.410 lira 59 kuruşu tahsil ettiğini ileri sürerek, davalıların kusurlu hareketleri ile ödemek zorunda kaldıkları paranın davalılardan tahsilini istemiştir.
Gerçekten 506 Sayılı Sigortalar Kanunu'nun 83. maddesince açıkca (teminatın müteahhidin prim borçlarına karşılık tutulacağı) belirtilmiş ve ihale yolu ile yaptırılan her türlü işlere karşılık gösterilen teminatın ancak, (prim ile gecikme zammı borçları kalmadığına dair Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan alınacak bir belge ibraz edilmedikçe) müteahhide geri verilemeyeceği açıklanmıştır. Bu hükümle güdülen amaç, madde hükmünde belirtildiği gibi müteahhidin ödenmemiş sigorta primleri ile gecikme zamları varsa bunların teminatları kesilip kuruma yatırılmasını sağlamaktır ve bu görev işi ihaleye çıkaran idarenindir. İdare anılan hükme aykırı hareket edip tazminatı, belge aramaksızın iade ederse müteahhidin bu borcunu Sosyal Sigortalar Kurumu'na ödemekle yükümlüdür ki, sonuçta davacı aleyhine açılan davada davacı bu parayı ödemeye mahkum edilmiş ve parayı da ödememiştir. Buraya kadar izah olunan olaylar konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık yoktur.
Bu dava ile idare, 506 sayılı Kanun'un 83. maddesindeki buyurucu hükme aykırı hareket eden davalı memurlardan, sebep oldukları bu zararın ödetilmesini istemiştir.
Mahalli mahkeme davalıların eylemlerini sabit görerek dava edilen paranın kendilerinden tahsiline karar vermiştir.
Oysa, davacı Vakıflar İdaresi'nin böyle bir dava açabilmesi için herşeyden önce bir zararının gerçekleşmiş olması şarttır. Kesin olarak davacının zararının doğduğu sabitleşmedikçe dava hakkından söz etme olanağı yoktur ki bu yön mahkemece re'sen gözönünde bulundurulacak koşullardandır.
Gerçi, davalıların kanun hükmüne aykırı hareketleri sabit olmuş ve bu eylem sonucu anılan belge aranmadan müteahhidin tazminatı kendisine iade edilmek suretiyle Sosyal Sigortalar Kurumu'nun prim alacakları tazminatsız kalmış ve davacı bu borcu ödemiştir.
Ancak, borcun teminatsız kalması ve dolayısıyla davacının 506 sayılı Kanun'un 83. maddesi hükmü gereği müteahhidin bu borcunu kuruma ödemesi, davacının ödediği bu parayı borçlu müteahhidin taşınır ya da taşınmaz mallarına başvurmak suretiyle ve adi takip yoluyla tahsil etme olanağını önleyemez. Diğer bir deyimle davacı ödediği parayı müteahhitten tahsil imkanına sahip olduğu sürece herhangi bir zarardan söz edilemez. Bu durumda zarar ancak davacının asıl borçlu olan müteahhit aleyhine yapacağı bir takipten sonuç alınamaması yani borç müteahhidin aczinin tahakkuk etmesi halinde doğacak ve dava hakkı da bu tarihte gerçekleşecektir.
O halde, anılan gerekçeye göre davacının dava hakkı henüz doğmamış bulunduğundan ileride belirecek duruma göre dava açabilmek kayıt ve şartı ile davasının reddedilmemiş bulunması usul ve yasaya aykırıdır ve karar bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve bozma nedeni karşısında sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde geri verilmesine 11.2.1975 gününde oybirliğiyle karar verildi.