 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1973/5990
K: 1974/4469
T: 09.07.1974
DAVA : İşin duruşmaya bağlı olduğu anlaşılarak ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı adına avukat G.S. ile davalı adına avukat A.G.in gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : 1- Davacı maliki olduğu taşınmazın icra kovuşturması sonunda satışı işlemine karşı tetkik merciinde ihalenin iptalini istemiş istek 30.4.1970 de reddedilmiş ve karar kesinleşmiştir. Gerçekten İcra ve İflas Yasasının 134. maddesiyle Borçlar Yasasının 226. maddesi hükmüne göre cebri müzayedelerde Yasaya veya ahlaka aykırı düzenlerle artırmaya fesat karıştırılması durumunda şikayet ve ihalenin iptali dileği tetkik merciinde çözümlenir. 226. maddede konulan on günlük süre ihtiyari artırmalarda ve genel hükümlere göre mahkemelere başvurma süresidir. Bu ayırım Yasa kuralının deyiminden açıkça anlaşılmaktadır. Davacının bu konuda yaptığı şikayet yetkili merciide kesin sonuca ulaştıktan sonra bu karar tarafları bağlar. İşlemin önceki şikayette taraf olan ilgilileri bu karardan sonra genel hükümlere dayandıklarını ileri sürerek ihaleye fesat karıştırıldığını ileri süremezler, iptalini isteyemezler. Esasen davacı fesat karıştırıldığını ileri sürdüğü ihale uyarınca taşınmazın mülkiyetini iktisap eden ve bu dava sırasında üzerinde bulunduran alıcıya karşı (aynı zamanda satılan taşınmazı üzerinde ipotekle sağlanan alacağı bulunan alacaklıdır) ihalenin iptalini değil ihale bedeli ile bu dava günündeki değer farkını teşkil eden (zararı)nın tazminin istemiştir. merciice ihalenin usulüne uygun olduğu konusunda verilen karar ortada yasaya aykırı bir durumun başka bir deyimle tazmini gerektirir bir eylemin bulunmadığını saptamaktadır. Aksi farzolunsa bile en uygun tazmin eski durumun sağlanması ile gerçekleşeceğinden iptalin istenmesi gerekirde. Davanın açılış biçimine göre bir taraftan mülkiyetin geri alınmasını sağlaması nedenlerinin bulunduğunun ileri sürülmesi öte yandan ihalenin iptali yolu yerine bu işleme muvafakat eder bir tutum içinde mülkiyet hakkının terki karşılığı değer farkının ödetilmesinin istenmesi de bir çelişki görüntüsü vermektedir. O halde ancak bu nedenlerle davanın reddi doğru olduğundan davacının temyiz itirazları reddolunmalı ve karar onanmalıdır.
2 - Taşınmaz 12.1.1970 de ihale edilmiş, merciie 16.2.1970 de ihalenin iptali için şikayet edilmiştir. Davacının dayandığı olay, ihaleden önce davalının kendisine 8-10 gün içinde ferağı iade edileceği yolundaki sözlü taahhüdüne inanılması biçimindeki hileden ibarettir. Bu yoldaki sözlü yükümlülüğünün geçerlik biçiminden yoksun olması nedeniyle hüküm ifade etmemesine göre sözlü yükümlülükte kararlaştırılan önelin doğmasına rağmen ferağın verilmemesi durumunun merciine şikayet gününden önce gerçekleştiğinin benimsenmesi gerekir. O halde hilenin belirgin bir durumda meydana çıkmasından sonra mercie yapılan şikayette bu olaya dayanılmaması davacıya bu durumun genel hükümlere göre tazmin hakkı sağladığının kabulünü gerektirmez.
3 - Bir davanın gerçekleşen zaman aşımı savunması uyarınca reddi gerekli durumlarda artık esasın incelenmesi gerekmez. Mahkemenin olayın ileri sürülüş ve gerçekleşme biçimine göre zaman aşımının varlığını benimsemesi doğrudur. fakat bu takdirde artık esasa değinilmesine gerek kalmaz. Ancak dava reddedilmiş olmasına göre bu yanlışa yalnız değinilmekle yetinilmiştir.
SONUÇ : Gösterilen nedenlerle davanın reddi doğru olduğundan kararın ONANMASINA ve davalı yararına takdir edilen 850 lira duruşma avukatlık parasıyla aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 9.7.1974 gününde oybirliğiyle karar verildi.