 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1973/5767
K: 1974/4470
T: 09.07.1974
DAVA : İşin duruşmaya bağlı olduğu anlaşılarak ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde temyiz eden adına avukat C. E. ile diğer taraf adına avukat M.İ. in gelmiş olmalariyle duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : 1 - Dava, paylı taşınmaza yapılan yararlı giderlerin ödenmesi isteğinden doğmuştur. Yararlı giderler ileri sürülüş, subut ve kabule göre 1965 yılından sonra yapılmıştır. Davacı paydaşı olduğu taşınmaza yaptığı giderlerin kendi payını aşan bölümünün 94.898 lira 25 kuruş olduğu iddiasıyla 1.10.1970 de ödetme davası açmışsa da, davadan 60 gün sonra, 1.12.1971 gününde dava konusu yararlı gider alacağını üçüncü kişi M.U. na noterde temlik etmiştir. Temlik iradesi aynen (İzmir 3 ncü Asliye Hukuk Mahkemesinin 971/879 esas sayılı Dosyası ile davalısı İ.Ö. den olan 94.989.25 Doksan dört bin dokuz yüz seksen dokuz lira 25 kuruş alacağımı bütün hukuk ve vecaibi ile birlikte ve gayri kabili rucu olmak üzere Uşak'ta İnci Palas Oteki sahibi M.U. na devri temlik ettiğimi ve devir temlik bedelini kendisinden nakten ve peşinen aldığımı ve benim bu dosya ile hiç bir hak ve alakam kalmadığını ve devir alan bu parayı tahsil etmeğe hak ve selahiyeti bulunduğunu beyan ve kabul eylerim. sözlerini kapsamaktadır. Bu sözlerden de açıkça anlaşıldığı üzere temlik iradesinin kapsamı bu davada tesbit edilmiş (bütün hukuk ve vecaibi) kapsamaktadır. Alacak hakkının temliki, bir tasarruf işlemidir. Yeniden hak ve borç doğurmaz. Ancak mevcut hakları aktarır. Burada aktarılan hakkın sınırlarının saptanması önem taşımaktadır. Devrin esas hukukunun sağladığı haklarla sınırlı olması davanın kaldığı yerden temlik edilen kişi tarafından sürdürülmesine engel sayılabilir. Ancak devir esas hukuku bakımından alacaklının haklarının sınır ve kapsamını aşan ve 1.10.1971 de davanın açılmasıyla davacı yararına sağlanan usul ve haklarını da kapsarsa temlik edilen kişinin davacının yerine geçerek davayı kaldığı noktadan yürütmesi olanağının varlığı ileri sürülebilir. Sorun ve çekişmenin çözümü için dava açıldıktan sonra dava edilenin taraflardan birisi yönünden üçünçü kişiye temlikinin doğuracağı sonuçları araştırmadan önce temlikin kapsamının incelenmesi zorunludur. Temlik belgesinde temlik konusu alacağın dava mevzuu edildiğinden söz edilmektedir. Bu söz etmek temlik konusunun ne olduğunu aydınlatma amacında ise temlikin, alacağın esas hukukunun sağladığı haklarla sınırlı bir geçişi sağladığı kabul edilebilir. Oysa az yukarda açıklanan belge metninde davacının alacak haklarının davaya konu edildiğini açıklandıktan sonra, bütün hak ve borçlarıyla temlik edildiğinin açıklanması, kullanılar sözlere göre, çok geniş kapsamlı ve anlamlı olup alacağın temlik anında mevcut durumu yargılama usulüne ilişkin bütün haklar dahil kapsamına aldığının benimsenmesi zorunludur. Hal böyle olunca ve usulün 186. maddesinin sağladığı olanak kişisel hakka ilişkin bu davada taraflara eşit biçimde tanınmak gerekmesine göre davayı açan davacının temlik ile haklarını yargılama usulünden doğan haklarla birlikte devrettiğinin kabulü ve davayı M.U. nun kovuşturabileceğinin kabulünü gerektirir. O halde mahkeme kararı bu bakımdan doğrudur ve bu yöne ilişkin itirazlarının reddi gerekir.
2 - Taşınmaz tabakhane olarak kullanılmaktadır ve yararlı gider davalının gözü önünde yapılmıştır. Bu nedenle katlanılan giderler davalının zımni muvafakatına dayanmaktadır. Böylece ortada bir haksız iktisap değil sözleşme uyarınca katlanılan giderler söz konusudur. Davalının gözü önünde gidere katlanılmış olmasına rağmen onun ses çıkarmaması, itiraz etmemesi, bir ihtarname göndermemesi, engel olmaması zımni rızanın açık ifadesidir. Hukukda bazı davranışlar iradenin belli doğrultuda oluştuğu biçiminde yorumlanır ve buna karine denir. Bu karanin aksi isbatlanmış değildir. O halde bu sözleşme ilişkisine dayanan yararlı giderin yapılmaya başlandığı 1965 yılı ile dava günü olan 1.10.1971 günü arasında Borçlar Yasasının 125. maddesi hükmünce gerekli 10 yıllık zaman aşımı gerçekleşmiş olmadığına mahkemenin zaman aşımı savunmasını reddi doğrudur ve davalının Borçlar Yasasının 66. maddesi hükmünce 1 yıllık zaman aşımı uygulanması gerektiğine ilişkin temyiz itirazları yersizdir.
3 - 2. bendde gösterildiği üzere giderler örtülü sözleşmeye (zımni rızaya) dayanmakta olduğuna göre, davacı, giderlerin harcandığı gündeki tam değerden davalının payına düşenini isteyebilir. Bilirkişinin saptadığı 189.972 lira tutarındaki değer harcama günündeki sürüm değerlerine uygun biçimde belirtildiğine göre hükmedilen tutarına yönelen itirazlar yersizdir. Bunun sonucu aradaki örtülü sözleşmenin illiyetine dayanılması itibariyle yapının kaçak olmasından doğan itirazların yersizliğini dahil kapsamasıdır.
4 - Davalının giderlerinin işletme ortaklığı ilişkisinden doğan durumu kapsadığı, onun dışında ileri sürülemiyeceği yolundaki itirazları davalı vekilinin 22.2.1972 günlü tutanağa yazılı imzalanan sözleri karşısında yersizdir.
5 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirci nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir yolsuzluk görülmemesine göre diğer itirazların da reddi gerektir.
SONUÇ : Temyiz olunan ve gösterilen nedenlerle doğru olan kararın ONANMASINA ve davacı yararına takdir edilen 850 lira duruşma avukatlık parasıyla aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 9.7.1974 gününde oybirliğiyle karar verildi.