 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1973/4155
K: 1974/3523
T: 18.06.1974
DAVA : Davacı avukatı, müvekkilinin davalılarda hizmet karşılığında 47400
lira alacağı olduğunu ileri sürerek bu paranın alınmasını istemiştir.
Yapılan yargılama sonunda; davacının 14250 lira alacaklı olduğu belgelerle sabit olduğundan bu paranın faiziyle birlikte davalılardan alınarak davacıya ödenmesine ve fazla isteğin reddine karar verildiğine ilişkindir.
Temyiz eden ve duruşma isteyen: Davacı avukatı.
Temyiz eden: Davalılar avukatları.
İşin duruşmaya bağlı olduğu anlaşılarak ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı S.T. adına avukat S.O. ile davalı A.G. ve arkadaşları adlarına avukat R.D.'nin gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : 1 - Taraflar arasındaki ilişki açıkça Borçlar Yasasının 313. maddesinden gücünü alan bir hizmet sözleşmesidir. Gelenekten gelen bir uygulama biçimi olarak davacı, babası tarafından 26.10.1950 günlü sözleşme ile 12 yaşında iken H. ve N.'nin yanına çalışma üzere bırakılmıştır. Bu yükümlülük belgesinde davacının babası veli olarak reşit olmayan davacı adına herhangi bir iş karşılığında ve bu ilişki dolayısıyla ücret istenmiyeceği yolunda irade açıklamasında bulunmamıştır. Belgede davacının H.K. yanına verilmesini zorunlu kılan sosyal ve kişisel zorunluklar açıklanmıştır. Baba, karısının ölümü dolayısiyle köyde küçüğün karşılaşabileceği güçlükleri ve içinde bulunduğu koşulları açıklamakla yetinmiştir. Bu açıklamalı davacının sözü edilen günden H.'nin ölümü olan 1.11.1967 gününe kadar geçen dönem içerisinde beliren tarafların ilişkilerinin uygulama biçimine göre ücret takdirini engelleyecek bir durum göstermemektedir. Bu nitelikte gelenekten gelen ilişkilerin bir ücret ödenmesini gerektirip gerektirmiyeceği araştırılırken ilişkinin gelenekten gelen niteliği değil uygulama biçimi esas tutulmak gerekir. Şayet evlatlık alan kişi, bu ilişki süresince aldığı çocuğu kendi evladı gibi bakmış ve çocuk bu nitelikte bir muamele görüp gerçekten karşılıklı nezaketin ve bir aile içinde birlikte yaşamanın gerektirdiğini aşmayan biçimde ailenin çocuklarının yapabileceği veya ana - babanın kendi çocuklarına yaptırdığı gibi kendisine düşeni yapmış ise bu takdirde bunun karşılığının istenmesini hukuk kuralları korumaz. Bu konudaki yararlar çatışmasının çözümlenmesinde, karşılıklı nezaketin ve bir aile içinde birlikte yaşamanın gerektirdiğini aşmayan biçimde ailenin çocuklarının yapabileceği veya ana - babanın kendi çocuklarına yaptırdığı gibi kendisine düşeni yapmış ise bu takdirde bunun karşılığının istenmesini hukuk kuralları korumaz. Bu konudaki yararlar çatışmasının çözümlenmesinde, karşılıklı nezaketin ve birlikte yaşamanın gerektirdiği derece ve sınırı aşan bir çalışma olup olmadığının saptanması gerekli ve zorunludur. Şayet bu sınır aşılmış ve bu yön önceden veya sonradan bir yazılı belge ile saptanmış, bir ikrarla belirmiş veya tanık sözleriyle benzeri kanıtlarla anlaşılmış ise, bu durumda, ücret takdirini gerektiren bir durumun varlığından kuşku duyulamaz. Esasında ücreti gerektiren bir hizmet ilişkisinin kurulmasında, taraflar arasında, önceden veya sonradan ücretin kararlaştırılmış olmaması ilişkinin ücreti gerektirmiyeceği anlamına gelmez. Hizmet sözleşmesinin varlığı da ücretin kararlaştırılmış olmasına bağlı değildir. Tanıklar açıklamalarında N.'nin ölü kocasından olan üç çocuğu ile birlikte ikinci kocası H.'nin evine geldiğini, H.'den davalı G.'in doğduğunu, bu birlikte yaşama sırasında onların ölümüne kadar evin bütün işlerini davacının hizmet ilişkisi sınırları içinde hizmetçi gibi gördüğünü açıklamışlardır. O halde mahkeme kararının ödetme konusunda dayandığı ilke esası yönünden doğrudur.
2 - Hizmet ilişkisi sürdürüldüğü sürece doğan iş parası alacağı tümü konusunda zaman aşımı işlemez. İlişkinin kurulduğu 26.10.1952 den sona erdiği 1.11.1967 gününe kadar doğan iş parası alacağı konusunda zaman aşımı H.'nin ölümü gününden başlar Bu bölüm alacağın zaman aşımına uğradığının kabulüne ilişkin bilirkişi raporunun mahkeme kararından benimsenmesi bozmayı gerektirir.
3 - Davacı 1952 yılında 12 yaşında köy çevresinden Üsküdar'a gelip yeni bir yaşama girmiş ve bu tarihte hizmete başlamıştır. Bulunduğu çevrenin benzer kişilerde uyguladığı ekonomik ölçülere, yaşa, bilgi ve denemenin artmasına göre ilişkinin başından sonuna kadar ayrı dönemler içinde saptanacak iş ücretine hükmedilmesi gerekirken yetersiz rapora göre karar verilmesi bozmayı gerektirir.
4 - Evin reisi, koca olan H.K. infak iaşesi ve evin geçimi için gerekli giderlerin uygun biçimde sağlanması borcu kendisine düştüğünden ve ilişki H. ile kurulmuş olduğundan doğan borç ile H. yükümlüdür. H.'nin ölümü, Ağustos 1967 de ölen karısından sonra 1.11.1967 dedir. O halde N.'nin ilk kocasından olan G., M. ve N. onun mirasçısı değildir. Davacının hizmet alacağından H.'nin mirasçısı olan bu davalıların da sorumlu tutulması benimseme biçimi yönünden bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarda gösterilen nedenlerle taraflar yararına BOZULMASINA, davacı yararına takdir edilen 850 lira duruşma avukatlık parasının davalılara ve davalılar yararına takdir edilen 850 lira duruşma avukatlık parasının davacıya yükletilmesine ve peşin harçların istek halinde geri verilmesine 18.6.1974 gününde oybirliğiyle karar verildi.