 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E:1973/13769
K:1973/10165
T:25.12.1973
- TEMLİK
- TESCİL
- İŞLEME YETKİLİ OLMAK
- İKTİSAP KOŞULU
- AZİL OLUNAN VEKİLİN TASARRUFU
ÖZET : Mülkiyet hakkının kazanılması için yalnız biçim yönünden önemli olan tescil yeterli olmayıp bir yasaca geçerli bir neden olan temlik işleminin de gerçekleşmesi gerektir. Bu işleme yetkili olmak, tasarruf ehliyetini de gerekli kıldığından temsilcinin işleme, yeteneği yoksa iktisap sağlama olanağı da yoktur. O halde, azledilmiş vekilin iyi niyetli üçüncü kişiye temlik ve tescil işlemi de geçersizdir.
Bütün ile biçimsel bir değeri olan tescil mülkiyet hakkının kazanılması için yalnız başına yeterli değildir. Çünkü tescil işlemi sebepli yani illi bir işlemdir. (Bakınız: Ferit Hakkı Saymen, Türk Eşya Hukuku 1954 baskısı, sh. 194) Bu nedenle ayrıca iktisaba olanak sağlayan (illetin) yasaca geçerli bir hukuk nedeninin bulunması gerektir. Hal böyle olunca temlik edenin bu işlemi yapmağa ehliyetinin bulunması da gerekir. Özellikle temlik işleminde bulunan kimsenin medeni haklarını kullanmaya yahut tasarrufa yetkili olmaması halinde geçerli bir hukuk nedeninin varlığından söz edilemez. Örneğin temlik işleminde bulunan malikin temsilcisini gereken yetkiyi vermemiş veya yetkisini azil sebebiyle geri almış ise bu durumlarda hukuk nedeninin varlığı ileri sürülemez. İktisap eden kimse hukuk nedenindeki eksikliği bilmemiş olsa dahi ayni hak yine doğmuş olmaz. Çünkü iyi niyet ancak tapu sicilindeki kaydın doğruluğuna dayandığı durumda var sayılır. Yani iktisap eden kimsenin yanlışının nedeni tapu siciline dayanmalıdır. Bu esastan hareket edilince hukuk nedeninin geçerli olduğuna iyi niyetle inanmak onun geçerliliğini gerektirmez. Çünkü hukuk nedeni tapu sicili dışında kaldığı gibi, sebep üzerindeki yanlışa (hataya) düşmeye yol açan da tapu sicili değildir. Bu açıklamalardan çıkan sonuca göre hukuki illete dayanmayan tescile ilişkin işlemin yolsuzluğu ileri sürülerek yanlış tapu kaydının terkini dolayısıyla tescile esas alınan sözleşmenin iptali dava edilebilir. (Bakınız: Wieland, Ayni Haklar, Karafakı çevirisi, Adalet Bakanlığı baskısı, sh. 120 ve 923 ile 926) ve Curti et Forrer, Kanunu Medeni Şerhi, Adalet Bakanlığı yayımı, Cilt 2 sh. 653)
Davacının vekilini azlettiği ve temsil yetkisinden böylece yoksun bulunan vekilin geçerliliğini kaybetmiş bulunan vekaletnameye dayanarak davalı ile tapuda işlem yaptığı ve böylece taşınmazın davalı adına tescil edildiğinde bir uyuşmazlık bulunmamasına ve davalının azli bilmemiş olsa dahi illetten yoksun bulunan tescile dayanarak taşınmaz mala yine malik olamayacağına göre davacının her zaman tescile esas alınan hukuk işlemini lüzum ifade etmediğini (sözleşmenin iptaline) dava etmeğe hakkı vardır. Mahkemece anılan esaslar gözönünde tutulmaksızın davalının iyi niyet sahibi olduğundan söz edilerek isteğin reddedilmiş bulunması usul ve yasaya aykırıdır. Karar düzeltme isteğinde bulunanın yukarda belirtilen yönleri amaç tutan ve yerinde bulunan düzeltme dileği Usulün 440. maddesine uygun olduğundan kabul olunmalı ve onama kararı Usulün 442. maddesi gereğince kaldırılarak temyiz olunan karar gösterilen nedenle bozulmalıdır.
Sonuç : Gösterilen nedenlere göre Usulün 440 ve 442. maddeleri hükümleri uyarınca onama ilamının kaldırılmasına, temyiz olunan kararın BOZULMASINA ve evvelce alınan onama harcının istek halinde geri verilmesine 25.12.1973 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALİFLİK YAZISI:
Davacı S. (Tınhıl) Oğlu T. Tınhıl'ı umumi vekili bulunduğu sırada 227 parsel sayılı gayri menkulünü 26 bin liraya davalı S. Çelimli'ye sattığını, halbuki bu satıştan evvel 27.1.1971 gününde vekaleti geri aldığını satışın ise 2.2.1971 gününde vuku bulunduğundan ve davalının bilerek bu tasarrufa iştirak ettiğinden bu akdin iptalini dava etmektedir. Borçlar Kanununun 32. maddesine göre selahiyettar bir mümessil tarafından yapılan aktin alacak ve borçları temsil edilen kişiye intikal eder. Aynı kanunun 36. maddesi uyarınca; temsil edilen veya halefleri, mümessili bu hususa icbar etmekte tevessül edilirse, bundan dolayı hüsnüniyet ile hareket eden 3 üncü şahısların düçar olacakları zararı tazmin etmeye mecbur olurlar, hükmünü koymaktadır. İlmi eserlerde de temsil kudretinin mevcut bulunduğunu 3 üncü kişilere bildirmiş bulunan temsil olunanın bunu geri aldığını aynı nevi bir icbar ile bildirilmiş bulunmasını şart koşmaktadır. Gazete ile temsil kudretinin mevcut olduğunu ilan eden, temsil olunanın bunun geri alınması halinde de yine gazete ile ilan etmesi zorunludur. Aksi halde yapılan akid ile temsil olunan bağlıdır. (Von Tur sahife 356 - 357 ve Kenan Tunçomağ sahife 250, Becker sahife 198). Olayımızda davacı oğluna Noterce düzenlediği vekaletname ile kişi yetki vermiş ve buna dayanarak babası namına gayri menkulünü davalıya satış etmiştir. Davacı baba satışta nevvel oğlunu azil ettiğine göre bu azil durumunu akit yapmağa yetkili bulunan tapu sicil muhafızlığına bildirmesi gerekirdi. Bunu yapmadığına göre iyi niyetli olan 3 üncü kişi davalının yaptığı akit geçerlidir. Kaldıki Medeni Kanunun 931. maddesi uyarınca iyi niyetli olmadığı iddia ve isbat edilen davalının mümessil ile yaptığı akit geçerli olduğundan karar düzeltme dileğinin reddi gerektir. Kabulü yolundaki çoğunluk kararına muhalifim.