 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1973/573
K: 1973/744
T: 12.10.1973
DAVA : Davacı, iş kazasında ölen sigortalı işçinin hak sahiplerine yapılan harcamalar üzerine uğranılan Kurum zararının rucuan ödetilmesini istemiştir. Mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.
Hüküm, süresi içinde davalılar Avukatı tarafından temyiz edilmiştir.
Türk Ulusu adına yargı yetkisini Kullanan Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin başkanı Mustafa Çenberci ve Üyeleri Abdi Güngör, Nurettin İstemi, Cahit Kayı ve Turgut Uygur'un katıldığı 12.10.1973 tarihli oturumda dosya raportörü Melek Çelenoğlu tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : Dava, 24.7.1969 tarihinde ve sadece davalı kollektif şirket aleyhine açılmıştır. Bu yön, dava dilekçesinden açık ve seçik olarak anlaşılmaktadır. Davalı adına gelen avukat, şirketin tasfiye edilmiş bulunduğunu ve bu nedenle davanın husumetten reddi gerektiğini ileri sürmüştür. Burhaniye Ticaret Odası'nın 6.11.1969 tarih ve 121 sayılı yazısında ise, "tasfiye" den söz edilmiyerek Şirketin 16.5.1969 tarihinde infisah etmiş olduğu cevaben bildirilmiştir. Bu tarih, davadan önceye aittir. Öbür yandan, mahkeme, Şirketin tasfiye edilmiş olup olmadığını, tasfiye edilmişse hangi tarihte edilmiş olduğunu, TTK. hükümleri çevresinde araştırmış ve saptamış değildir.
Davalı kollektif şirket, iddia olunduğu üzere tasfiye edilmişse, tasfiye ile şirket tüzel kişiliği ortadan kalkar. Tüzel kişiliği ortadan kalkmış bir şirket aleyhine husumetin yöneltilmiyeceği ve davanın sürdürülmeyeceği de ortadadır. Burada, demek yakışırsa, ölü hakkında dava açılmasına benzer bir durum vardır. Şirket tüzel kişiliğinin tasfiye ile son bulması, şayet davanın açılmasından önce meydana gelmişse, varlığı kalmamış bu şirket aleyhine açılmış olan dava reddolunur; yok, tasfiye ile sona eriş davadan sonra ve yargılama sırasında vuku bulmuşsa, bu durumda, davanın şirket aleyhine yürütülmesi ve oun aleyhinde sonuçlandırılması mümkün olmakla birlikte, dava reddolunmaz ve tıpkı gerçek kişi olan davalının yargılama sırasında ölümü olayında olduğu gibi, şirket ortaklarına (ya da onların yerine geçenlere) tebligat yapılarak davaya devam olunur. Böyle olmaz da davalı Kollektif Şirket infisah etmiş, fakat henüz tasfiyesi sona ermemişse, şirket tüzel kişiliği son bulmaz; TTK.'nun 208. maddesinin açık hükmü gereğince tasfiye amacıyla sınırlı olmak üzere varlığını sürdürür. Bu durumda Şirketin tasfiye memurlarınca temsil edileceği anılan kanun'un 219. maddesi hükmü gereğidir.
Mahkemece, durum gereğince aydınlığa kavuşturulmadan ve yukarıdaki esaslar gözönünde tutulmadan davalı Şirket ortak ve ortak yerine geçenleri hakkında davanın yürütülmesi ve onlar aleyhine hüküm verilmesi isabetli sayılamıyacağı gibi, kabul bakımından da, ölen sigortalı işçinin zararlandırıcı olayın meydana gelmesinde kusurlu bulunduğu gözönünde tutulmaksızın birlikte sebebiyet verme halinin gerçekleşmesinden ötürü tazminattan indirim yapılmaması dahi usul ve yasaya aykırıdır.
O halde, bu yönleri hedef tutan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan hükmün yukarıda gösterilen sebeplerden BOZULMASINA, 12.10.1973 gününde oybirliğiyle karar verildi.