 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu
E: 1968/5
K: 1969/2
T: 10.02.1969
DAVA : Türk Ceza Kanunu'nun 421 inci maddesinde yer almış bulunan sarkıntılık suçları dolayisiyle Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nin 15.1.1968 gün ve 1529 esas, 1624 karar sayılı ilamiyle, Türk Kanunu Medenisi'nin 16 ncı maddesi sarahatında mümeyyiz bulunan küçüklerin şahsa merbut haklarını kanuni mümessillerinin rızasına ihtiyaç olmadan kulanabileceklerine, sarksıntılık suçlarının rıza dışında işlenen fiillerden bulunmasına binaen mümeyyiz bir küçüğün kendisine karşı rızasiyle yapılan bu fiilden dolayı dava hakkı olamayacağına veli ve vasinin de bu hakka sahip bulunamayacaklarına karar verilmiş ve bu dairenin 21.5.1968 gün ve 1628 esas ve 1713 karar sayılı ilamında ise, Türk Ceza Kanunu'nun sekizinci babına dahil bulunan sarkıntılık söz atma suçlarından mağdurun onbeş yaşından küçük olup olmadığının araştırılması ve 15 yaşından küçük olanlara karşı işlenen bu fiillerde rızalarının bulunmadığının kabulü iktiza edeceği içtihat olunmak suretiyle birbirinden farklı iki içtihat meydana geldiğinden bahsile bu uyuşmazlığın içtihadı birleştirme yoluyla çözülmesi Yargıtay 5. Ceza Dairesi Başkanlığı'nın 16.9.1968 gün ve 446 sayılı yazısiyle istenmesi üzerine dosya 1. Başkanlıkça kurulumuza tevdi olunmakla toplanan içtihadı birleştirme Ceza Bölümü Genel Kurulu'nca; ilamlar arasında içtihat aykırılığı bulunduğuna oybirliğiyle karar verildikten sonra işin esası konuşuldu:
KARAR : Türk Ceza Kanunu'nun sekizinci babı adabı umumiye ve nizamı aile aleyhindeki cürümlere ait olup bu babın birinci faslı cebren ırza geçen, küçükleri baştan çıkaran ve iffetine taaruz edenlerin suçları ile ilgili bulunmuştur. Bu faslın 414 üncü maddesi 15 yaşını bitirmemiş bir küçüğün ırzına geçeni 415 inci maddesi 15 yaşını bitirmeyen bir küçüğün ırz ve namusuna tasaddiyi mutazammın fiil ve harekette bulunanı ele almış ve kamu nizamını vahim şekilde ihlal eden bu fiillerde küçüğün rıza ve muvafakatını sonuca etkili saymamıştır.
Sarkıntılık suçları Türk Ceza Kanunu'nun 1933 yılındaki tadiline ait 2275 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesine kadar, ırz ve namusa tasaddiyi mutazammın bir fiil ve hareket olarak kabul edilmekte iken 2275 sayılı Kanun, kadınlara ve genç erkeklere söz atına suçuna ait bulunan 421 inci maddeye bir fıkra ilavesi suretiyle sarkıntılık suçunu ayrı bir müeyyide altına almış ve takibat icrasını da 425 inci maddesiyle şahsi davaya bağlı tutmuştur.
Kanun koyucu, Ceza Kanunu'nun sekizinci babının birinci faslında, 15 yaşından küçük olanların ırz ve namuslarına taalluk eden suçlarda küçükleri kanun himayesine mazhar kılmış, mümeyyiz olup olmadıkları üzerine durmamış ve bu suçlara rıza gösteren veli veya vasinin ceza sorumluluğunu dahi kabul etmiştir. Küçüklere karşı işlenen sarkıntılık ve söz atma suçlarında kanunun himayesini ve suç işleyenler hakkında takibat icrasını istemek yetkisini de veliye veya vasiye vermiş ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 344 üncü maddesinde sayılan daha az vahim suçlar dolayısiyle şahsi dava açma hakkı da takibat icrasını istemek yetkisini de veliye veya vasiye vermiş ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 344 üncü maddesinde sayılan daha az vahim suçlar dolayısiyle şahsi dava açma hakkı da kanuni mümessile tanınmıştır. 15 Nisan 1942 tarih ve 14 esas ve 9 karar sayılı içtihadı birleştirme kararında kanuni mümessillerin dava açmak hususundaki yetkisi belirtilmiş ve bu gibi fiillere maruz kalan mümeyyiz küçüklerin dahi dava ve şikayet hakkına malik oldukları kabul edilmiştir.
Türk Kanunu Medenisi'nin 264-267 nci maddelerince kücüğün yetiştirilmesine terbiyesine ve mesleki terbiyesi için sevk ve idaresine, dini terbiyesini tayine ve tedip hakkına sahip olan velinin, ceza hukuku sahasında da küçüğün maruz kaldığı tecavüz dolayısiyle aile nizamını, şeref ve haysiyetini korumak, küçüğün terbiyesine ve yetişmesine etkili işlemlere engel olmak için takibat icrasını istemek hakkına malik oldukları şühpesiz bulunmuştur. Nitekim küçüğün evlenmek maksadiyle veya şehvet hissiyle birisi tarafından rızasiyle kaçırılması veya alıkonulması halini müeyyide altına almış olan Türk Ceza Kanunu'nun 430 uncu maddesinin 2 nci fıkrasındaki suç unsurlarına dahil bulunmadığı halde bu suçun tekevvünü için fiilde küçüğün ebeveyninin veya vasisinin rıza ve muvafakatının bulunmaması halini 8.5.1940 gün ve 74 sayılı içtihadı birleştirme kararı öngörülmüştür.
15 yaşından aşağı yaştaki küçüklere karşı işlenmiş olan sarkıntılık ve söz atma suçlarında küçüklerin fiile rıza ve muvafakatlarının bulunması veya şikayetçi olmadıklarını beyan etmeleri ceza hukukuna taalluk eden sahada ve küçüğün himayesine ait mevcut hükümler karşısında geçerli bulunmamış, Kanunu Medeni'nin 16 ncı maddesinde şahsa bağlı haklarla ilgili görülmemiştir. Bu hal vekil veya vasiye şikayet hakkının tanınması nedeni karşısında bu şikayeti semeresiz bırakacak nitelikte kabul edilmemiştir. 15 yaşını bitirmiş küçüklerin durumu hakkında bir içtihat aykırılığı bulunmadığından görüşme ve oylama bu yaştan küçük olanlara hasrolunmuştur. Sonuç :
SONUÇ : Türk Ceza Kanunu'nun 421 inci maddesindeki söz atmak ve sarkıntılık suçlarının, 15 yaşından küçük fakat mümeyyiz olanlara karşı onların rıza ve muvafakatiyle işlenmiş olmaları hali bu suçların teşekkülüne engel olamayacağına birinci görüşme ve oylama da karar için üçte iki çoğunluğun sağlanamadığından ikinci görüşme ve oylamada mevcudun çoğunluğuyla 10.2.1969 tarihinde karar verildi.