 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu
E: 1966/9
K: 1966/9
T: 19.09.1966
DAVA : Sulh hukuk mahkemesine açılan davanın, dava konusu gayrimenkul değeri dolayısıyla vazife bakımından reddine karar verilmesi halinde davalı taraf yararına hükmolunacak avukatlık parasının dava dilekçesinde bildirilen değer üzerinden hesaplanmayıp dava konusu gayrimenkulün dava tarihindeki değerine göre hesaplanması lazım geldiği yolunda Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 7015/5605 sayılı ve 17.10.1955 günlü ilamıyla davacının dava dilekçesinde gösterdiği değerin esas alınması lazım geldeği yolunda Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 2175/2405 sayılı ve 24/3/1958 günlü ilamı arasında içtihat aykırılığı bulunduğu bildirilmiş olmakla Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Kısmı Genel Kurulunda iki daire ilamı arasında giderilmesi gereken içtihat aykırılığı bulunduğu kararlaştırıldıktan sonra işin esası görüşülüp konuşuldu:
KARAR : Her iki ilam gayrimenkule müdahalenin önlenmesi isteği ile sulh mahkemesinde açılmış ve dava dilekçesinde dava konusu gayrimenkul değeri 1000 liradan aşağı gösterilmiş, fakat sulh mahkemesince gayrimenkulün dava tarihindeki değerinin 1000 lirayı geçtiği tespit edildiğinden davanın vazife yönünden reddi, dosyanın asliye hukuk mahkemesine tevdii cihetine gidilmiştir. 5. Hukuk Dairesi olayda gayrimenkulün mahkemece tespit edilen ve 1000 lirayı geçen değeri üzerinden, 6. Hukuk Dairesi ise dava dilekçesinde gösterilen ve 1000 liradan aşağı olan değer üzerinden avukatlık parasının hesaplanarak davalı yararına davacıya yükletilmesi gerektiği içtihadında bulunmuşlardır. Olayda davacının hangi değer üzerinde haksız çıkmış olduğu düşünülmelidir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 8. maddesi uyarınca değeri veya miktarı 1000 lirayı geçmeyen menkul ve gayrimenkul davaları ile ayın davalarının görülmesi sulh mahkemelerinin vazifesi dahilindedir. Eğer taraflar değer üzerinde anlaşamazlar ise mahkemece hakiki değer tayin ve takdir olunur. Değerin 1000 lirayı aştığı tespit edilirse mahkemece işin esasına girişilmeden Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 27. maddesi gözönünde tutularak davanın yalnız vazife noktasından reddine karar verilmesi lazımdır. Hakimin bu yolda vermiş olduğu karar ile davacı vazifeli mahkeme önünde davanın esastan halli imkanını elde eder. İhtilafın esasını halleden vazifeli mahkeme davanın kabulüne veya reddine ve nizalı gayrimenkulün hakiki değerini esas almak suretiyle haklı çıkan yararına avukatlık parasına hükmedecektir. Sulh mahkemesince davanın vazife bakımından reddi yolundaki karar nizaın esası hakkında vazifeli mahkemenin verdiği nihai karar olmayıp sadece davacı tarafından dilekçede miktarı gösterilerek sulh mahkemesi önüne getirilen davaya o mahkemenin hukuken bakamayacağını belli eden bir karardır. Şu halde davanın vazifesizlik sebebiyle reddilmesi davacıya karşı dava dilekçesinde miktarını gösterdiği davası üzerinden bir hüküm tesisi niteliğini taşımaktadır. Bu itibarla isteği vazife cihetinden redde uğrayan davacının dava dilekçesinde belli ettiği miktar üzerinden davasında haksız çıktığı kabul edilmek lazımdır. O halde kendisine yükletilecek avukatlık parasının da bu miktar üzerinden hesaplanması icap eder. Sonuç:
Sulh hukuk mahkemesine açılan gayrimenkul davalarında nizalı gayrimenkulün dava tarihindeki değerinin 1000 lirayı aştığı anlaşılması üzerine davanın vazife noktasından reddine, dosyanın asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine karar verildiği hallerde davalı taraf yararına tayin edilecek avukatlık parasının hesabında gayrimenkulün hakiki değeri değil, davacının dava dilekçesinde gösterdiği değerin esas alınması lazım geldiğine ve 6. Hukuk Dairesi içtihadının uygun bulunduğuna, ilk görüşme ve oylamada üçte iki çoğunluk sağlanamadığından ikinci görüşme ve oylamada oyçokluğuyla 19.9.1966 tarihinde karar verildi.
AYKIRI GÖRÜŞ
Nuri Ülgenalp (5. HD. Bşk.):
Mahkemelerin vazifeleri, Teşkili mahakim kanunuyla muayyendir. Teşkili mahakim kanununda mahkemenin vazifesi müddeabihin kıymetine göre tayin edilmiş ise işbu kıymet; müddeabihin davanın ikame edildiği gündeki kıymetine, o zamana kadar tahakkuk eden faiz ve masraf ve teferruatı dahi ilave edilmek suretiyle hesap ve tayin olunur. (Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu madde: 1). Müddeabih para ise mahkemenin vazifesinin tayinde miktarı esas ittihaz olunur. Müddeabih başka bir şey olup da iki taraf kıymetinde uzlaşmalarsa kıymeti, davanın ikame edildiği mahkeme tarafından takdir ve tayin olunur. (Hukuk Usulü Muhakemeleri kanunu madde: 2) vazifenin tayininde, muhakeme masrafları ve bu meyanda bulunan vekalet ücreti müddeabihe ilave edilmez. Müddeabihin kıymeti; vazifenin tayini yönünden, Hukuk Muhakemleri Usulü Kanununda; harç yönünden, Harçlar Kanununda vekalet ücreti yönünden ve Avukatlık Kanununun 130. maddesi hükmüyle verilen yetkiye binaen Barolarca düzenlenen avukatlık ücret tarifesinde esas alınmıştır. Yürürlükten kalkan ve yürürlükte bulunan avukatlık ücret tarifelerine göre: konusu para olan veya para ile değerlendirilmesi mümkün olan davalar nispi ücrete tabidir. İçtihat ihtilafına konu olan dava men'i müdahale davasıdır. Taşınmaz malın para ile değerlendirilmesi mümkündür. Bu değerin bin liradan fazla olduğu tespit edilmiştir. Sulh mahkemesine açılan davada, müddeabihin değerinin bin liradan fazla olduğu anlaşıldığı takdirde mahkeme vazifesizlik kararı verir. Bin liradan az olmakla beraber dilekçede gösterilen miktar 300 lira olup da müddeabihin dava açıldığı tarihteki değerinin 900 lira olduğu anlaşılırsa, Harçlar Kanuna göre eksik harç ikmal ettirilir ve dava sulh mahkemesinde hükme bağlanırken avukatlık ücreti, Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanununun 423. maddesinin 6. bendi hükmünce; avukatlık ücreti tarifesine göre, bu miktar üzerinden hesap olunur. Çünkü dilekçede gösterilen değerin hakiki değer olmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemenin vazifesinin tayininde muhakeme masrafları ve bu meyanda vekalet ücreti nazara alınmamış olduğundan ve kanunu micibince takdiri gerektiğinden müddeabihin değerinin bin liradan fazla olması halinde vazifesizlik kararı veren sulh mahkemesi bin lira üzerindeki değeri esas tutarak vekalet ücreti takdirine yetkilidir. 25/Nisan/1945 tarih ve 9 sayılı içtihadı birleştirme kararında, vazifesizlik ikararının mahiyeti açıklanmıştır. Bu kararın gerekçesi de düşüncemizi teyit etmektedir. 5. Hukuk Dairesinin 17.10.1955 tarih ve 7015/5605 sayılı kararının isabetli olduğu reyindeyim. Dilekçedeki miktarın vekalet ücretine esas tutulacağı yolundaki karara muhalifim.
AYKIRI GÖRÜŞ
Münim Zafir:
Mahkemelerin vazifesi müddeabihin kıymetine göre tayin edilmiş ise bu kıymet müddeabihin davanın açıldığı gündeki kıymetidir. Eğer dava arzuhalinde yazılı olan kıymette taraflar anlaşamazlar ise hakim müddeabihin hakiki değerini takdir ettirir ve takdir olunan değere göre davaya mahkemenin bakamayacağı anlaşılır ise Harçlar Kanunun 30. maddesi nazara alınır (hadise tarihindeki 5887 sayılı Harçlar Kanununun 8. maddesi aynı hükmü taşır) ve mahkemece yalnız o celse için davaya bakılmak şartıyla noksan harçların tamamlattırılması davacıdan istenir harçlar tamamlanmaz ise dava usulün 409. maddesi hükmüne göre müracaata bırakılır dava dilekçesinde yazılı olan kıymet üzerinden bir karar verilemez. Ancak harçlar tamamlandıktan sonra davaya bakan hakim yeni kıymete göre davaya bakmanın mahkemenin vazifesi dışında olduğunu görerek dilekçenin vazife noktasından reddine karar verebilir.
Usulün 417. maddesine göre davasını kaybeden taraf diğer tarafa masarifi muhakemeden madut olan vekalet ücreti namıyla ve kaybettiği davasının değeri üzerinden avukatlık parasını ödemeye mecburdur.
Mahkemece dava dilekçesinin yazılı kıymet hakkındaki isteğine göre bir karar verilmemiş olup müddeabihin hakiki değeri göz önünde tutularak hüküm verilmiş olmasına göre davacının müddeabihin yeni değeri üzerinden davasını kaybettiğinin kabulü gerektir. O halde davalı yararına vekalet ücreti hesaplanır iken müddeabihin takdir olunan yeni değeri esas alınmalıdır. Netice:
Yukarıda açıklanan esasa aykırı düşen ekseriyet kararına muhalifim.