 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu
E: 1965/4
K: 1966/1
T: 14.03.1966
DAVA : Türk Ceza Kanunu'nun 456 ncı maddesinin 4 üncü fıkrasında yazılı olup hiç bir hastalığı veya mutat iştigallerden mahrumiyeti mucip olmayacak, yahut bu haller on günden fazla uzamayacak surette 449 uncu maddenin 1 inci bendinde sayılan akrabadan birine karşı işlenen ve kovuşturulması suçtan zarar gören kişinin yazılı şikayetine bağlı olan müessir fiilerin silahla işlenmesi halinde suçtan zarar görenler şikayetlerinden vazgeçmiş olsalar bile suçlu hakkında 456 ncı maddenin 4 üncü fıkrası ile tayin olunan ceza, suçun silahla işlenmiş olması sebebiyle 457 nci maddenin ilk fıkrası uyarınca artırılmakla beraber akrabalık sıfatından dolayı ayrıca aynı madde hükmüne göre ikinci defa artırılması da gerektiği Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun çeşitli kararlariyle içtihat edilmiş ve 2. Ceza Dairesi'nin uygulaması da bu yolda bulunmuş iken 7. Ceza Dairesi'nce bu gibi hallerde akrabalık sıfatından doğan artırma sebebinin nazara alınamayacağı sonucuna varılmış ve sözü geçen daire başkanlığının 11.1.1966 gün ve 12 sayılı yazısiyle uyuşmazlığın İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nca çözümlenmesi istenmiş olduğundan toplanan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nca Ceza dairesi kararları arasında içtihat aykırılığı bulunduğuna oybirliğiyle karar verildikten sonra işin esası müzakere edildi:
KARAR : Türk Ceza Kanunu'nun 456 ncı maddesinin 4 üncü fıkrasına göre; silahtan başka bir vasıta ile işlenen müessir fiil mağdurun hiç bir hastalığını veya mutat iştigallerden mahrumiyetini mucip olmamış veya bu haller on günden ziyade uzamamış ise suçun kovuşturulması suçtan zarar görenin şikayetine bağlı olup şikayetçinin hüküm kesinleşinceye kadar şikayetinden vazgeçmesi ile kamu davasının düşeceği hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu suç 449 uncu maddenin 1 sayılı bendinde yazılı akrabadan (karı, koca, kardeş, babalık, analık, evlatlık üvey ana, üvey baba, üvey evlat, kain baba, kaynana, damat ve gelinlerden birine karşı işlenmiş olsa dahi durum aynıdır. Yalnız fiil yukarıda sayılan akrabadan biri aleyhinde işlenmiş ise 456 ncı maddenin 4 üncü fıkrasiyle tayin olunacak cezanın, 457 nci maddenin ilk fıkrası uyarınca belli nispetler dairesinde artırılması gerekmektedir.
Ancak ; hafif veya basit müessir fiil diye adlandırılan bu suçun silahla işlenmiş olması halinde Kanun Vazıı, bu fiil sebebiyle toplum düzeninin bozulmasındaki ağırlığı göz önünde tutarak suçtan zarar görenin şikayeti mevcut olup olmadığını aramaksızın davanın kamu adına doğrudan doğruya kovuşturulması esasını kabul ettiği gibi suçun silahla işlenmiş olmasından dolayı ayrıca cezanın belli nispetler dairesinde artırılmasını da öngörmüştür. Bu takdirde suçtan zarar gören kişinin, ne davanın kovuşturulmasında, ne cezanın verilmesinde ne de hükmedilmiş olan cezanın yerine getirilmesinde hiç bir tesiri mevcut değildir, suçtan zarar gören kimse sanıktan davacı ve şikayetçi olmadığını bildirse veya yapmış ise şikayetinden vazgeçmiş olsa bile yine davanın kovuşturulmasına devam olunacak, sanığa kanunda belli olan cezalar uygulanacaktır. Durum böyle olunca, bir kimsenin yukarıda sayılan akrabasından birini on günü geçmemek üzere işine engel teşkil edecek surette ve silahla yaralaması halinde mahkemece hakkında tayin olunacak cezanın 457 nci maddenin ilk fıkrasının sarahatı gereğince fiilin hem silahla işlenmesinden hem de akraba aleyhinde vukubulmasından ötürü iki defa artırılması gerektiği kanun hükmüne uygun düşmektedir. Müzakereler sırasında ileri sürülen 460 ıncı madde hükmünün bu neticeyi değiştiremiyeceği de aşikardır; çünkü bu maddenin, kovuşturulması yazılı şikayete bağlı belli suçlarda suçtan zarar görenin hüküm kesinleşinceye kadar dava ve şikayetinden vazgeçmesinin kamu davasını ortadan kaldıracağı hükmünü kapsadığından içtihadı birleştirmeye konu teşkil eden husus ile ilgisi görülememiştir. Yine bu maddeye dayanılarak, doğrudan doğruya kovuşturulması gereken bir suçtan dolayı suçtan zarar görenin şikayetçi olmadığını bildirmesi sebebiyle kanunda yazılı mağdurun akrabalık sıfatından doğan artırma sebebinin nazara alınamayacağı sonucuna varmak da mümkün bulunmamıştır.
Bütün bunlardana başka, aksinin kabulü, kanunun diğer maddelerinde yazılı olup da doğrudan doğruya kovuşturulması gereken ve suçtan zarar görenlerin şahıslarına bağlı akrabalık sıfatından dolayı da cezanın artırılmasını icap eden suçlarda mağdurun davacı ve şikayetçi olmadığını bildirmesi halinde bahsedilen artırma sebebinin uygulanamayacağı yolunda bir görüşe yol açabilecektir ki bu sonuç ne kanunla ne de hukuk esaslariyle bağdaştırılamaz. SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplere göre; kovuşturulması suçtan zarar gören kişinin yazılı şikayetine bağlı müessir fiillerin Türk Ceza Kanunu'nun 449 uncu maddenin 1 inci bendindeki akrabadan birine karşı silahla işlenmesi halinde suçtan zarar gören, dava ve şikayetinden vazgeçmiş olsa bile mahkemece o suç için tayin olunacak cezanın, Ceza Genel Kurulu ile 2. Ceza Dairesi'nin içtihat ve kararları veçhile 457 nci maddenin ilk fıkrası gereğince ayrı ayrı iki defa artırılması gerektiğine ve içtihat ayrılığının bu suretle giderilmesine birinci görüşmede üçte iki çoğunluk sağlanamadığından ikinci görüşmede hazır bulunanların mutlak çoğunluğu ile 14.3.1966 gününde karar verildi.