 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu
E: 1959/9
K: 1959/22
T: 01.06.1959
DAVA : Sarahaten veya zımnen huzurden vareste tutulup maznunun gıyabında, vekilinin vicahında cerayan eden duruşmalarda Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 258 inci maddesi mucibince gereken mütemmim müdafaa hakkının bizzat maznunamı mı verilmesi lazımgeldiği, yoksa vekiline verilmesinin kafi olup olmadığı hususunda Temyiz Mahkemesi 4 üncü Ceza Dairesinin 26.3.1957 tarih, 1658 E, 4595 K. Sayılı ve 20.6.1958 tarih, 6197 e. 6635 K. sayılı ilamları arasında mübayenet ve içtihat ihtilafı bulunduğundan bahisle halli istendiği cihetle bu baptaki ilamlar ve merbutu evrak okundu. İçtihat ihtilafının mevcudiyeti kabul edildikten sonra işin esası toplanmış bulunan Ceza Kısmı İçtihadı Birleştirme Umumi Heyetince tetkik ve keyfiyet müzakere olundu.
KARAR : Usulün 258 inci maddesi hükmü, kısaca ifade edilirse iptidaen müsnet suçun hukuki mahiyetinin değişmesinden cezanın artırılmasını mucip hallerin zuhurundan mütevellit, maznuna kendini müdafaa imkanı verilmesi gayesini istifdaf ve prensibini vazeylemektedir. Sonradan mütehassıl durumun, sorumluluğuna taalluku itibariyle bu müdafaa imkanının maddi hadise ile doğrudan doğruya alakalı olan bizzat mazanuna verilmesinin kabulü hukuk prensibi ve mantık icabıdır. Filhakika suçun (yeniden tespit kılınan şekli ve vasfı ve sair sebepler) dolayısıyla müdafaa imkanına sahip olacak şahsın, suç teşkil eden fiili işlediği iddia veya kabul edilen ve mahiyeti meseleye vakıf mevkide bulunan maznunun kendisi olacağı aşikardır. Hadisenin maddi cihetine, basit tabiri ile içyüzüne vekilin tam derecede vukuf kesbetmemiş bulunması ihtimali mevcut ve bu sebeple maznun ile vekili arasındaki anlaşma "fiilin", müdafaanın bir safhasına inhisar etmesi mümkündür. Bu takdirde vekilin müdafaası mütekaddim malumatına maksur kalacaktır. Halbuki maznunun bizzat yapacağı müdafaa, müphem ve eksik kalmış bazı noktaların aydınlanmasına, lehe bir durumun tahakkukuna veya ağırlatıcı halin bertaraf edilmesine medar ve mesnet olabilir.
Vekilin, asil yerine kaim bulunduğu hukuki kaidesinin burada kıyas yoluyla tatbikine imkan görülmemektedir. Bazı hukuki mesailde dahi her zaman tatbiki kabil olmayan işbu kaidenin yukarıdan beri izah edilen sebeplere binaen 258 inci maddenin tatbiki sırasında kabulünün mahzurdan salim kalamıyacağı tabiidir. Mütemmim müdafaa dolayısiyle (yalnız tatbik edilecek kanun maddesi numaralarının hukuk ilmine vakıf bulunmayan maznuna bildirmesinin lüzumu) mehaz kanunun şerhinde zikir ve beyan edildafaanın, maznuna müdafii tarafından değil Reis veya Hakimin bildirmesinin lüzumu) mahaz kanunun şerhinde zikir ve beyan edilmesi ve Profesör Tahir Taner'in (Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu şerhinde de (... duruşmada bulunmaktan vareste tutulmuş olan maznuna da değişikliğin bildirilmesi lazımdır. Müdafia söylenmesi kafi değildir) suretinde mesbuk mütalaası, nazariyatta da mevzubahis müdafaa imkanının bizzat maznuna verilmesi esas ve prensibinin kabul edildiğini göstermekte ve mesrut noktai nazarı teyit etmektedir.
SONUÇ : Duruşmadan zımnen veya sarahaten vareste tutulmuş olsa dahi Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 258. maddesi mucibince verilecek mütememmim müdafaa hak ve imkanının vekile değil maznunun kendisine verilmesi icap ettiğine 1.6.1959 tarihinde üçte ikiyi geçen ekseriyetle karar verildi.