 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu
E: 1955/26
K: 1955/4
T: 16.03.1955
DAVA : Temyiz Mahkemesi 5. Hukuk Dairesinin 5.4.1948 tarih, E: 2679, K: 900 sayılı ve Ticaret Dairesinin 10.4.1953 tarih ve E: 5560, K: 1918 sayılı kararları arasındaki mübayenetin halli gerekli görünmesine mebni toplanan Tevhidi İçtihat Hukuk Kısmı Umumi Heyetinde keyfiyet mezakere olundu:
5. Hukuk Dairesi ilamı, 16.6.1945 tarihinde Havzaya gitmek üzere kılavuz alarak Sirkeci rıhtımından hareket eden Mete şilebinin Devlet Demir yollarına ait vagon nakline mahsus seyyar dubaya çarparak hasara uğratmasından dolayı Devlet Demir Yolları Umum Müdürlüğü tarafından Mete şilebi donatanı aleyhine açılan tazminat davasına taalluk etmektedir.
Ticaret dairesi ise, içinde kılavuz bulunan Mısır bandıralı Muhammed Elkebir gemisinin 27.9.1948 tarihinde Galata rıhtımına yanaşmak üzere seyrederken, rıhtımın 2 numaralı mahallinde bağlı ve hareketsiz halde bulunan Denizyollarına ait Etrüsk vapuruna çarparak gemiye ve rıhtıma ika ettiği hasar dolayısıyla Deniz yolları İdaresi tarafından Muhammed Ali Elkebir gemisi donatanı aleyhine açılan tazminat davasına taalluk etmektedir.
1. hadise dolayısıyla, 5. Hukuk Dairesince; (Deniz Ticaret Kanununun 1278. maddesi hükmüne göre kılavuzla seyreden Mete şilebinin çatma neticesinde ika ettiği zarardan kaptan ve donatanın mes'ul bulunmadığı) içtihat edilmiştir.
2. hadisede, Ticaret Dairesince; kılavuzluğun Deniz Ticareti Kanunu ile tanzim edilmiş bir müessese olmaması ve 1340 tarihli Kılavuzluk Talimatnamesiyle, kılavuzun sadece kaptanın müşeviri olup geminin seyir ve manevralarından mütevellit mes'uliyetin tamamiyle süvariye ait bulunduğunun tasrih edilmiş olması dolayısıyla Galata limanında kılavuz alarak seyreden Muhammed Ali Elkebir gemisinin, Etrüsk gemisine çarparak, gemiye ve limana ika ettiği zarardan donatanın mes'ul bulunduğu neticesine varılmıştır.
Mahiyetleri aynı olan bu iki hadise dolayısıyla 5. Hukuk Dairesiyle, Ticaret Dairesi tarafından tesis olunan içtihatlar yekdiğerine zıt ve mübayin olup aşağıda izah olunan sebeplerden dolayı bu mübayin içtihatlardan Ticaret Dairesinin içtihadı isabetli görülmüştür.
Filhakika Deniz Ticaret Kanunu ile kılavuzluk kusurundan ileri gelen çatmadan donatanın mes'ul olmıyacağı hususunda bir hüküm tesis etmiştir. Binaenaleyh 1278. maddenin tatbik edilebilmesi için mevzuatımız tarafından mecburi kılavuzluğun kabul ve tanzim edilmiş olması şarttır. Deniz Ticareti Kanununun bu 1278. maddesinin vaz'ı sebebi, gemiye alınan kılavuzun geminin sevk ve idaresini kayıtsız ve şartsız kaptanın elinden alması zarureti neticesinde kılavuzun hareketlerinden dolayı kaptana herhangi bir kusur yükletilemiyeceği düşüncesidir. Bu esas gözönünde tutulursa maddedeki kelimesinin lugat manasının alınmayıp hususi bir tefsire tabi tutulması lazım geldiği tezahür eder. Deniz Ticareti Kanunun mehazı olan Alman Ticaret Kanununa ait ilmi içtihatlarla dahi kabul olunduğu üzere (Schaps, cilt 1, s. 76, mad. 737) bu madde hükmünce mecburi kılavluğun mevcudiyetinin kabulü için biri gemiye (kılavuz alma mecburiyeti) ve diğeri (kılavuzun gemiyi idare mecburiyeti) olmak üzere iki şart bakımından mecburiyet tesis edilmiş olduğunun, bu mecburiyeti tesis eden hükümlerden anlaşılması lazımdır. Kılavuz alma mecburiyeti, kılavuz alınmasının donatan veya kaptanın ihtiyarına terkedilmiş olmayıp, kanun veya idari yahut mahalli nizamlar tarafından emredilmiş olmasıdır. Kılavuzun gemiyi idare mecburiyeti ise kaptanın gemi idaresini tevdie kılavuzun da bunu deruhteye mecburiyetidir. Binaenaleyh kaptanın kendi ihtiyarıyla gemiye bir kılavuz alması hallerinde ortada, bahis konusu 1278. maddedeki manada mecburi kılavuz yoktur.
Mevzuatı tetkik ettiğimizde bu hususta 13.1.1340 tarih ve 162 sayılı kararname ile mer'iyete konan (Türkiye Seyrisefain İdaresinin Kılavuzluk ve Römörkörcülük Talimatnamesi)nden başka bir hükme rastlamamaktayız. Hernekadar sonradan mer'iyete konan 25.7.933 tarihli İstanbul Liman Nizamnamesinin 29. maddesinde kılavuz alma mecburiyeti hükmü mevcut ise de ne bu nizamname, ne diğer mevzuat ve ne de Ticaret Kanununun tefsiri söz konusu olan 1278. maddesi kılavuzluk hizmetini ve muhtevasını tanzim etmeyi hedef tutan hükümleri ihtiva etmemelidir dolayısıyla bunlar ile 1340 tarihli Kılavuzluk ve Römörkörcülük Talimatnamesinin kılavuzluk hizmetinin mahiyet ve muhtevasına ait hükümlerinin zımni olarak kaldırılmış bulunduğu kabul edilemez. Bu talimatnamenin ikinci maddesinde sadece, Galata limanına ve köprülere giriş ve çıkışta 500 ayrı safi konilatodan büyük sefain kılavuz almaya mecbur oldukları ifade edilmiş, 12. maddesinde ise, (Kılavuzların içlerinde bulunacakları sefainde ancak beyanı mütalaa ile mükellef olduklarından geminin seyir ve manevralarından mütevellit mes'uliyetin tamamiyle süvariye ait olduğu) tasrih edilmiştir. Binaenaleyh bu açık hükme göre mecburi kılavuzluğun şartlarından birisi yani kılavuzun gemiyi sevk ve idare mecburiyeti şartı mevcut değildir. Bu itibarla İstanbul limanındaki kılavuzluğun mecburi kılavuzluk olmadığı anlaşılmaktadır. Böyle olunca içinde kılavuz bulunan geminin çarpması neticesinde meydana gelen zararın tazmininden donatan beri olamaz.
Kanunların tefsirinde riayet edilecek esaslardan en mühimi, kanunun lafzından onun ruhuna aykırı olan bir netice çıkması halinde, lafzın ruha göre imali ve kanun hükümlerinin vaz sebeplerine uygun şekilde manalandırılması esasdır. Yukardanberi açıklanan sebeplerden anlaşıldığı üzere Ticaret Kanununun 1278. maddesindeki mecburi kılavuz sözünün sadece kılavuz almanın mecburi olduğu hallerde tatbik edilmemesi bu ilmi esasa uygun ve Ticaret Dairesinin içtihadı bu itibarla da kabule şayan görülmüştür.
Bir çok yabancı devletlerin deniz ticareti mevzuatı incelendikten sonra mesela, Fransa'da da mecburi kılavuzluk müessesesinin sadece kılavuzun bir müşavirden ibaret olduğu görülmektedir ki, böylece kılavuzun müşavir sayılması sisteminin yalnız İstanbul limanına mahsus bir sistem olmadığı anlaşılmaktadır.
Nihayet deniz çatışmalarına ait milletlerarası hukuk temayülünün kılavuzun geminin sevk ve idaresini eline almasının mecburi olduğu hallerde dahi çatmadan, sanki kılavuz yokmuş gibi kaptanın ve dolayısiyle donatanın mes'ul tutulması gerektiği şeklinde tecelli ettiği gözönünde tutulunca Türk mevzuatına dayanan ve bu karar ile benimsenen hal şeklinin milletlerarası temayüllere de uygun bulunduğu neticesine varılmaktadır. (Deniz müsademelerine mütedair bazı kaidelerin tevhidi hakkında 23 Eylül 1910 tarihli Brüksel Mukavelenamesinin 5. maddesi 3. tertip düstur, cilt: 18, sahife: 1285).
Netice: Deniz Ticaret Kanunun 1278. maddesi mecburi kılavuzluk ihdas etmiş olmayıp mecburi kılavuzluğun ihdas edilmesi ihtimalini gözönünde tutarak hüküm sevketmiş bulunmasına ve 13.1.1340 tarih ve 162 sayılı kararname ile meriyete konan kılavuzluk ve römorkörcülük talimantamesiyle tanzim edilen kılavuzluğun bu maddenin hedef tuttuğu manada mecburi kılavuzluk bulunmamasına binaen Galata limanında kılavuz alarak seyreden bir geminin çatmasından husule gelen hasardan dolayı donatanın mes'uliyetten beri olmıyacağına ve Ticaret Dairesinin bu yoldaki içtihadının isabetli bulunduğuna ittifakla karar verildi.
(Bu karar R.G. 24.6.1955, sayı 9037; Adalet Der.1955 sayı 7,sah 695; Tat. Yar. K. 1955, No. 75, sah. 1896 ve T. İçt. Küll; cilt 10, s. 284'te yayınlanmıştır.)