 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu
E: 1953/6
K: 1953/5
T: 10.06.1953
DAVA : Hukuk heyeti umumiyesine intikal eden davada davacı sıfatiyle Maliye hazinesi vekili 17 Ocak 1326 tarihli Tezkerei Samiyede mevzuu bahsedilen yerlerden bir kısmına davalıların müdahale ettiklerini ileri sürerek vaki müdahalenin önlenmesini istemiş, Davalılar ise bu yer çalılık ve boş bir halde iken ellibeş sene önce murisleri tarafından işgal ve imar edildiğini ölümüne kadar murisleri, ölümünden sonra mirascısı sıfatiyle kendileri tarafından kullanıldığını ileri sürürek esas davanın reddini ve mütekabil dava olarak nizalı yerin kendi adlarına tescilini istemişlerdir. Davacı hazine vekili bu yerlerin 326 tarihli tezkerede derpiş edilen yerlerden bulunduğu bu itibarla imar ve zilyetlikle iktisap edilemiyeceğini dermeyan etmiştir.
Mahalli Mahkemesince davalıların o suretle zilyetlikleri sabit görülerek esas meni müdahale davasının reddine ve gayrimenkulün altındaki maden hazineye ait olmak kayt ve şartiyle davalılar adına tesciline karar verilmiştir. Temyiz Mahkemesi 5. Hukuk Dairesince işbu karar kömür havzası içinde bulunan nizalı yerin 326 tarihli Tezkerei Samiye gereğince tapuya tescili istenemiyeceğinden bahisle bozulmuştur. Mahalli Mahkemesi bahsi geçen tezkere tarihinden sonra çıkan Tapu Kanunları ve ezcümle Medeni Kanunun iktisap zamanaşımı ile arazi iktisabına mütallik hükümleri muvacehesinde tezkerenin hüküm ve kıymetini kaybettiğinden ve Arazi Kanununun Yetmişsekizinci maddesince tehassül eden hakkı karardan maada Medeni Kanunun 639 uncu maddesi hükmü gereğince iktisap edilen arazi hakkında bu tezkere hükümlerinin uygulanmasına imkan kalmadığından bahisle evvelki hükümde ısrar etmiştir. Hukuk heyeti umumiyesi 24.1.1951 tarihli karariyle ısrar hükmünün dayandığı maddi ve hukuki gerekçelere ve dinlenen şahitlerin ifadeleri ve bilirkişi raporu ve toplanan diğer deliller mahkemece takdir edilerek münazaalı yerin altındaki maden hazineye ait olmak üzere davalılar adına Tapuya tesciline karar verilmiş bulunmasına binaen ısrar hükmünü onamıştır.
7. Hukuk Dairesine intikal eden davada ise; davacılar, bahsi geçen tezkerede derpiş olunan yerlere dahil bir kısım gayrimenkule (kırkbeş) senedenberi malik sıfatiyle nizasız, fasılasız zilyet bulunduklarını ileri sürerek Medeni Kanunun 639 uncu maddesi uyarınca tescil istemiş ve davalı hazine ise 326 tarihli tezkereye dayanarak davanın reddi talebinde bulunmuştur. Bunun üzerine mahalli mahkemece verilen tescil kararı 7. Hukuk Dairesinin 29.11.1952 tarihli ilamiyle bozulmuştur. Bu ilamda; Nizalı yerin Ereğli madenleri havzası dahilinde bulunduğu savunma yoliyle ileri sürüldüğünden ve 17.1.326 tarihli Tezkerei samiyeye dayanıldığından ve davacıların Medeni Kanunun 639 uncu maddesine istinat ettiklerinden ve halbuki, bu maddenin uygulanması için zilyetliğin malik sıfatiyle cereyan etmiş olması lazım bulunduğundan ve Tezkerei Samiyede Ereğli havzasına dahil yerlerde hususi mülkiyet ihdası ve malik sıfatiyle tasarrufu men'edildiği cihetle bu gibi yerlerdeki zilyetliklerin malik sıfatiyle olduğu kabul edilemiyeceğinden ve hususi hukukun iktisap kaideleri uygulanamıyacağından bahsedildikten sonra ileri sürülen savunma incelenmek gerekirken tezkerenin kanuni kıymeti bulunmadığından ve saireden bahisle tescil kararı verilmesi yolsuz denilmiştir.
Temyiz heyeti umumiyesinin kararı ile hususi daire kararı arasında bahsi geçen tezkerenin halen meri ve muteber olup olmaması noktasından içtihat ihtilafı tehaddüks etmiş bulunmaktadır. Hukuk heyeti umumiyesi mahalli mahkemenin o yoldaki esbabı mucibesini benimseyerek Medeni Kanun muvacehesinde işbu tezkere hükmünün meri olmadığını ve tescil davalarının kabulüne mani olamıyacağını belirttiği halde hususi daire tezkere muvacehesinde tescil taleplerinin mesmu olamıyacağı neticesine varmıştır.
17 Ocak 1326 tarih ve 289 numaralı Tezkerei Samiyede : (Ereğli madenleri havzasında elyevm işletilmekte olan veyahut henüz işletilmemekte ise de; mevcudiyeti fennen sabit bulunan maden damarlarının havi olduğu araziye kimsenin tasarrufu ciz değilken yine bu havza dahilinde Zonguldak mevkiinde bazılarının Hükümetin ruhsatı ve malumatı olmaksızın ilerde ocak işletecek olan veya işletilen madenlere lazım olan mahallerdeki çalılıkları imar ederek üzerine kulübe ve hane gibi ebniye inşa ve ondan sonra tapuya rabtını istida etmekte oldukları cihetle bu babta bir karar ittihazı hakkında mahallinden vaki işardan bahisle bazı ifadeyi mutazammın iki kata tezkere üzerine Şurayı devletce Maliye ve Nafia dairelerinden ita edilip Meclisi Mahsusu Vükeladan mütalaa olunan mazbatada da gösterildiği veçhile Ereğli kömür madenleri mıntıkası dahilinde tasarrufu senedi hakaniye merbut arazi ve mebani bittabi taaruzdan masun ve mutasarrıfları istedikleri zaman dilediklerine devir ve ferağda muhtar ise de; mezkur madenlerin emniyet ve servetlerine nazaran havzadaki arazinin imar sureti ve hakkı karar tariki ile yeniden tapuya raptettirilmesi bunların bilahare Hükümetçe veyahut maden erbabınca istimlakine hasıl olacak mecburiyet ilcasiyle mucibi hasar olacağından havzai mezkure dahilinde tetkikat ve keşfiyet icrasiyle halen maden imal olunmakta olan ve atiyen maden için lüzum olacağı fennen ve idareten melhuz bulunan mahallere vaktiyle verilmiş olan Tapu senetlerinden maada bundan böyle tarla küşadı ve tetümmei sükna haricinde ebniye inşası zımnında efrada senet itasının meniyle hilafına hareket eden erfat ve memurların mesul tutulması lüzumu nezareti celilelerince dermeyan ve bilmuhabere Defteri Hakani nezareti Aliyesinden alınan cevabi tezkerede dahi mezkur havzada işletilmekte olan yahut mevcudiyeti fennen sabit bulunan maden damarlarını havi arazi için bil imar tasarruf iddiası ile üzerine hane ve kulübe inşası ve saire gibi esbab ile ahaliye senet itası mezkur arazinin serveti madeniyesiyle ihraz ettiği istisnadan dolayı atiyen lüzum görülecek istihlakinde Devletce müşkilatı mucib olacağı maahaza şimdiye kadar bu suretle bilimar üzerinde inşaatta bulunanlar için senet verilmemesi şikayeti mucip olacağı cihetle gayri caiz bulunduğundan nezareti celilelerinde tahkikat ve keşfiyat icrasiyle elyevm işletilen ocaklar ve mevcudiyeti fennen sabit olan kömür damarlarını havi arazi için mıntıka tayini ile tersim ettirilecek haritasında bir nüshasının Defteri Hakani Nezareti Celilesine ve bir nüshasının da Mahalli Defterhane İdaresine itası ve harita dahilindeki arazi için bundan böyle kimseye imar suretiyle senet ita olunmamasının usul ittihazı ve şimdiye kadar imar ve bilasenet tasarruf edilen yerler için ilerde maden damarı zuhuru suretinde maden İdaresinin veyahut ruhsatname sahibinin o arazinin herhangi cihetinden olursa olsun ocak veya bacak açarak işletmek salahiyetini haiz olmak ve altındaki madene tasarruf iddiasında bulunmamak şartiyle bedelatı misliyesinin ahzı ve ashabına senet itası münasip olacağı ityan kılınmasına binaen Nezareti Müşarunileyhanın tezkeresinde münderiç şeraite tamamiyle riayet etmek ve Ereğli madenleri havzası derecei vüsatini mübeyyin bir harita tanzim ettirilmek üzere işarı vakiin tervici hususuna Meclisi mezkure karariyle bilistizan İradei Seniye şeref südur buyurularak Defteri Hakani Nezareti Aliyesine tebligat icra kılınmakla ana göre ifayı muktezasına himmet buyurulması) denilmektedir.
İşbu tezkereye tebean Ereğli kömür madeni havzası tespit edilmiş ve haritası tanzim olunmuş bulunmaktadır. İhtilaf konusu davalar bu haritaya dahil gayri menkuller hakkındadır. Tezkerenin mütalaasından anlaşılacağı üzere imar ve ihya yoluyla ve bedeli misli mukabilinde fertler adına Tapuya bağlanagelen veya hakkı karar yoliyle iktisap edilebilen gayrimenkulün o yolda tasarrufu ve tapuya raptı menedilmiştir. O tarihe kadar istihsal edilmiş olan tapuların hükmü mahfuz tutulduğu gibi yine o tarihe kadar imar ve ihya ve hakkı karar yoliyle iktisap edilmiş olan haklar dahi mahfuz tutulmuş, ancak bu gibi hallerde tapu verilirken arazinin altındaki madene tasarruf iddiasına mani olacak şekilde Tapuya şerh verilmesi usulü ihtas olunmuştur. İşbu tezkerenin halen meri ve muteber olup olmadığını tespit için tezkerenin haritaya dahil gayrimenkullerin hukuki durumu üzerine yaptığı tesiri ve tezkerenin hukuki mahiyetini belirtmek icap eder. İşbu tezkere, o tarihte meri hükümlere göre, arazii miriye ve arazii mevattan sayılan veya imar ve ihya ve hakkı kararla iktisap bakımından aynı hükme tabi araziyi derpiş etmiş bulunmaktadır.
Miri arazinin rekabesi Devlete ait olup tefviz aktiyle veya hakkı karar yoliyle yalnız tasarrufu ve menfaatı eşhasa geçebilir. Arazii mevat ise kendisinde intifa kabiliyeti bulunmıyan ve Devletin hükümranlığı altında bulunan yerler olup tasarruf ve menfaatı ihya yoliyle ve İdarenin karariyle şahıslar tarafından iktisap olunabilir. Arazinin altındaki maden ise esas itibariyle Devlete ait olup ferde yalnız imal hakkı tefviz olunabilir. Maden işletilmesi Devletin amme hizmetinden sayılmış ve mahsus mevzuat ile bu cihet açıkça belirtilmiş bulunmaktadır. Tezkerei Samiye o tarihe kadar tasarrufu ve menfaatı şahıslar tarafından henüz iktisap edilmemiş olan diğer bir ifade ile rekabesi ve tasarrufu Devlete ait bulunan veya Devletin hükümranlığı altında olan gayrimenkullerden bir kısmını bir amme hizmeti sayılan maden işletme işine bağlamak suretiyle ve idari bir tasarrufla amme emlaki meyanına almış bulunmaktadır. Şu suretle o tarihe kadar hususi hukuk nehci içinde mütalaa edilegelmekte olan bir kısım gayrimenkul amme hizmetine bağlanarak ve fertlerin hususi hukuk hükümleri dairesinde iktisapı menolunarak amme emlaki sayılmıştır.
Şu halde işbu tezkere gayrimenkulün mahiyetini tebdil eden onu hususi hukuk sahasından çıkarıp amme hukuku sahasına sokan idari bir tasarruftan ibaret bulunmaktadır.
Tezkerede bahsi geçen mercilerin o yolda karar ittihazına salahiyetli bulundukları ise aşikar bir keyfiyettir. Salahiyetli idari merciler tarafından amme emlaki meyanına alınan gayrimenkuller hususi hukuk hükümleri dairesince iktisap olunamazlar. İdari bir kararla veya mahsus bir kanun ile işbu gayrimenkuller amme emlaki meyanından çıkarılmadıkça Medeni Kanun 639 uncu maddesinde yazılı sebeplerden ötürü iktisap olunamıyacakları gbi Medeni Kanun ve Tapu Kanunu muvacehesinde Tezkerei Samiye hükmünün hukuki değeri kalmadığı da iddia edilemez.
SONUÇ : Bu sebeplerden dolayı; 1326 tarihli Tezkerei Samiye hükmünün halen meri ve muteber olduğuna ve tezkerenin derpiş ettiği gayrimenkullere taalluk eden davalarda nazarı itibare alınması lazımgeldiğine mevcudun üçte ikiyi aşan çoğunluğu ile 10.6.1953 tarihinde karar verildi.