 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu
E: 1952/13
K: 1954/12
T: 07.04.1954
DAVA : Mirascılardan intifa hakkı sahiplerin tereke borcundan şahsan mesul olup olmadıkları hakkında 5. Hukuk Dairesinin 18.9.1947-11.10.1947 tarihli ilamlariyle 2. Hukuk Dairesinin 8.3.1947 tarihli ilamı arasında mübayenet bulunduğu 5. Hukuk Dairesi Reisliğinin 5.12.1949 tarihli yazısiyle ve 4. Hukuk Dairesinin 23.1.1943, İcra ve İflas Dairesinin 21.11.1940 tarihli ilamlariyle 2. Hukuk Dairesinin 15.2.1940 tarihli ilamı arasında mübayenet görüldüğü Adliye Vekaletinin 22.8.1952 tarihli yazısiyle 1. reisliğe bildirilerek Tevhidi İçtihat Heyetince halli istenilmiş ve her iki yazıya süretleri eklenerek gönderilen ilamların aynı hususa taalluk ettikleri anlaşılmış olduğundan keyfiyet tevhidi içtihat hukuk kısmı umumi heyetinde tetkik ve müzakere edilerek gereği düşünüldü:
KARAR : Medeni Kanunumuzun 442 ve 444 üncü maddeleri büyük baba veya büyük ananın baba ve anaları ile karı kocadan sağ kalanların intifa haklarına dair hükümleri tanzim etmiştir.
İlamlar arasında görülen mübayenet Medeni Kanunun 540 ıncı maddesinin tatbikinden doğmaktadır.
Sözü geçen 540 inci madde; İntifa hakkı sahipleri matlabı altında, karı kocadan hayatta kalana ve büyük baba ile büyük ananın baba ve anaları ile kardeşlerine ait olan kanuni intifa hakkı, alacaklıların haklarını istifaya mani olmamak üzere, mirasın açılması tarihinden itibaren ayni hakların hükümlerine tabi olduğunu beyan etmektedir.
Medeni Kanunumuzun İsviçre Medeni Kanunundan iktibas edildiği sırada bizim kanunun 540 inci maddesine tekabül eden 561 inci maddesindeki "Karı koca veya büyük baba veya büyük ana ile bunların kardeşlerinin kanuni intifa hakları muayyen mal vasiyetine ait hükümlere tabidir" diye yazılı fıkrası alınmamıştır. İlamlar arasında görülen içtihat ihtilafı bu yüzden husule gelmiştir.
Sözü geçen maddede, kanuni intifa haklarının, ayni haklara ait hükümlere tabi tutulmasının neticeleri şudur;
İntifa hakkı, murisin ölümü ile doğar. Bu hak, çıplak mülkiyet sahibi olan diğer varislere karşı tereke mallarında ayni bir hak sayıldığından çıplak mülkiyet sahibi olan mirascıların kendi borçlarından dolayı alacaklılar tarafından, intifa hakkının taalluk ettiği tereke malları haczettirilemez. Ancak borç müteveffaya ait ise, intifa hakkına bakılmaksızın alacaklılar tarafından haczettirilebilir. Karı kocadan sağ kalan mirasdan mülkiyeti ihtiyar etmişse tereke borçlarından şahsi mallariyle de mesuldür. Bu hususlar tereddüt ve ihtilaf mevzuu değildir.
Kanunumuza alınmıyan ve yukarıda yazılan fıkrada, kanuni intifa haklarını muayyen vasiyetine ait hükümlere tabidir, denilmektedir.
Kanunumuzun 541 inci ve müteakip maddeleride "lehine muayyen şey vasiyet edilen kimse" hakkında hükümler mevcuttur. Bu hükümlerden çıkarılan niteceye göre, lehine muayyen şey vasiyet olunan şahıs, ölüm üzerine, o şey üzerinde ayni bir hak iktisap etmez; mirascı olmadığından ölünün borçlarından şahsan mesul da değildir.
Muayyen mal vasiyetine ait fıkra bizim kanuna alınmadığına göre, mirası reddetmiyerek kabul eden intifa hakkı sahiplerinin diğer mirascılar gibi şahsan mesul edilip edilmiyeceği hususu ihtilaf mevzuunu teşkil etmektedir.
Yukarıda izah edildiği üzere, kanunumuzun 540 inci maddesinde, karı koca ile büyük baba ve büyük ananın baba ve anaları ile kardeşlerine ait intifa hakkı ayni hak olarak kabul edilmiştir. İntifa hakkı, bir mamelekin tamamına taalluk ettiği cihetle hak sahibi sözü geçen kanunun 738 inci maddesi hükmüne göre yalnız faiz ile mükellef olup borçtan mesul değildir. Eğer alacaklılara ana borcu da ödemişse ödediği miktarla diğer mirascılara rücu hakkını haizdir. Bu itibarla 4. ve 5. Hukuk Daireleriyle İcra ve İflas Dairelerinde intifa hakkı sahiplerinin tereke borcundan şahsen mesul olmadıkları yolunda ötedenberi teessüs eden içtihat, izah edilen kanun hükümlerine ve intifa hakkı müessesesinin hukuki mahiyetine daha uygun görülmüştür.
SONUÇ : Binaenaleyh mirascılardan kanuni intifa hakkı sahiplerinin müteveffanın borcundan şahsi mallariyle mesul olmayıp yalnız faizden mesul bulunduklarına 7.4.1954 tarihinde ittifakla karar verildi.